Sadece kıyafetinden, kahkahasından dolayı ayrımcılığa uğrayan kadınları, katledilen kadınları andı. Ve ödülünü onlara armağan etti. Bu içerikte rahatsız olunacak ne var, biri bana açıklasın ne olur.Dışarı karşı bu imaj çalışmasına girişmişken içerde sesi çıkan kadınları dışlamaya, “cancel” etmeye, ellerindeki medya gücünü onlara karşı kullanmaya devam ediyorlar. Cannes’da En İyi Kadın Oyuncu Ödülünü alan ilk Türk oyuncumuz, Merve Dizdar. Ailemizden biri o ödülü kazanmış gibi sevindirdi herkesi. Ancak yaptığı konuşma anlayamadığım şekilde birilerini rahatsız etti. Bence hiç siyasi içeriği olmayan cümlelerle, çok şaşkın ve mutlu bir kadın konuştu. Ama kadınlardan bahseden, sahip çıkan her söylem her zaman bir cenahın sinir kat sayısını yükseltiyor, hele söyleyen de bir kadınsa of. Keza çok sevdiğim Melek Mosso’nun PowerTürk Müzik Ödüllerinde yaptığı konuşma da aynı şekilde tepki çekti. Oysa sadece kıyafetinden, kahkahasından dolayı ayrımcılığa uğrayan kadınları, katledilen kadınları andı. Ve ödülünü onlara armağan etti. Bu içerikte rahatsız olunacak ne var, biri bana açıklasın ne olur. Konuşma sonrası bazı parti belediyelerine kendisi ile yapılan etkinlik anlaşmalarını iptal etmelerine yönelik talep iletildiği söyleniyor. Daha da acısı trol olmasını dilediğim birileri sosyal medya üzerinden annesinin ve kendisinin farklı olan giyim tarzına göndermeyle, hakaretlerle kendisini linçledi. Melek Mosso yaşananlar üzerine gerginliği daha da tırmandırmamak adına Kuruçeşme’deki konserini iptal ettiğini duyurdu. Kadınları geri çekilmeye zorluyor bu iktidar. Hem de kaldığı yerden, aynı motivasyonla. Özetle, tamam imaj önemli ama altını doldurmadıktan sonra hiçbir işe yaramaz. Daha kadınlar özgürce konuşamıyorken neyin demokrasisi nerede hukuk devleti de, konu sıcak paraya, dışardan gelecek yatırımlara gelsin. Gelmiyor da.
Kadınlar ve sıcak para
Tamam imaj önemli ama altını doldurmadıktan sonra hiçbir işe yaramaz. Daha kadınlar özgürce konuşamıyorken neyin demokrasisi nerede hukuk devleti de konu sıcak paraya, dışardan gelecek yatırımlara gelsin. Gelmiyor da.
Hafize Gaye Erkan. Amerika’da “müthiş Türk kızı” olarak anılan yeni Merkez Bankası Başkanımız. Türkiye’de Merkez Bankasının başına geçen ilk kadın. Yakın zamanda açıklanan yeni bakanların içinde sadece Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı kadındı. Başka bir alanda bir kadını yönetebilir görmüyorlar çünkü. Meclisteki vekil dağılımı da ortada. Ülkemizde kadının temsili konusunda sevinecek pek bir şeyler bulamıyorum dolayısı ile.
İş hayatındaki malum “cam duvar” nedeniyle tırmanışa azimle başlayan kadınların en yukarılara ulaşması erkeklere göre çok daha zor. Üstelik bu Ortadoğu gibi coğrafyalarda çok daha gözlemlenebilir olsa da tüm dünyada böyle. Dünya Ekonomik Forumu’nun yayınladığı Küresel Cinsiyet Uçurumu (2020) raporunda küresel olarak cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının 100 yılı bulacağı tahminlenmiş. Ben maalesef nispeten daha ileri demokrasilerle yönetilen ülkeler hariç bunun yüz yıl değil yüzyıllar alacağını düşünüyorum, umutsuzum. Dolayısı ile kadın temsili global olarak kanayan bir yara iken Gaye Hanımın kariyeri ve bugün geldiği nokta gurur verici. Ülkemin Merkez Bankasının başına geçmiş olması da.
Diğer taraftan hükümet kendi enkazını kendi kaldırmaya girişti. Ancak sadece ekonomik enkazı. Farklı bir başlangıç mı yaptılar. Bence hayır. Zorunda oldukları bir havayı vermeye çalıştılar, ucundan, bence gönüllü olmadan. Örneğin yeni İç İşleri Bakanı konuşmasında “hukuk ve insan hakları” dedi diye eskisinden farklı bir yönetim sergileyecek mi, LGBTI+ bireylerle, kadın hakları savunucuları ile medeni bir zemin bulabilecek mi? Hukukun üstünlüğü bir dilek ve temenni olmaktan öteye geçebilecek mi? Sanmam. Nihayetinde sistem son sözü bir kişiye bırakıyor.
Zorunda oldukları bir iklimi oynamaya niyetliler sanırım, çünkü global yatırımcı regülasyonlarına, hukukuna, para politikasına güvendiği bir ortam ister. Parasını belirsizlikler içinde bir ülkede değerlendirmek istemez. Bağımsız bir Merkez Bankası ve ekonomi yönetimi de bunun en birinci zorunluluklarından biri.
Mehmet Şimşek bunun sözünü almış diyorlar. Umarım doğrudur ve Gaye Hanımla beraber hepimize bağımsız ve doğru politikalarla sancılı olacağı hemen hissedilmiş sürecin sonunda nefes aldırırlar. Aynı gemide hissedelim ya da hissetmeyelim, boğulursak aynı denizde boğulacağımız bir gerçek.