Kaderin cilveleri

Abone Ol
Yeni başlangıç, beyaz sayfa” hayranı resmi yetkililerin, işlerini yapmayıp önlem almadıkları için hayatını kaybeden on binlerce insanın ardından kader, yazgı, takdir” dedikleri, dini kurumların acıyı normalleştirmek için görev aldıkları ülkelerde kaderin cilveleri bitmez.  Rahmetli Osman Bölükbaşı söylemişti: “Hayatım boyunca bütün sektörleri tetkik ettim, en kârlısının din ticareti olduğunu gördüm.” Televizyon Evanjeliklerinin ve zamane şarlatanlarının dindar ve safdil yoksulları dolandırarak, zar zor kazandıkları paraları ellerinden kapmalarında olduğu gibi, din karlı bir endüstriye dönüştü. 1900 yılında, Birleşik Devletler senatörü Albert Beveridge şöyle buyurmuştu: Her şeye kadir yüce Tanrı, bugünden itibaren dünyayı yeniden yapılandırmamız için bizi seçilmiş halkı olarak işaret etti.” Radikal Hıristiyan ve İslami tutuculuğun dünyasında din, insanların afyonu olmaktan çok kitlelerin yarığı haline geldi. 2005’te ABD’li Demokrat Parti Milletvekili Bob Brady, Papa François’nın su içtiği bardağı çalmış, sudan yudumladıktan sonra, eşi Debra’ya da içirmişti. Bununla da yetinmeyen Katolik milletvekili, kalan suyu şişeye doldurarak “torunlarının vaftizi için” ayırmıştı. 2010 yılında bir deprem Haiti’nin önemli bir kısmını yuttu ve arkasında 200 binden fazla ölü bıraktı. Ertesi gün, Evanjelist, tele-vaiz Pat Robertson, ABD’de bunun açıklamasını yaptı ve siyah Haitililerin özgürlüklerinin kurbanı olduklarını ilan etti. Onları Fransa’ya karşı özgürleştirmiş olan Şeytan şimdi hesap kesiyordu. Haiti depremi, sömürgeci, açgözlü ve kölelik destekçisi ülkeler tarafından canına okunmuş aç ve susuz bir ülkenin uzun trajediler zincirinin son halkasını teşkil etti. 2005’te Amerika’da yaşanan Katrina felaketi sonrası New Orleans şehrinin Cumhuriyetçi kongre üyelerinden biri olan Richard Baker şunu buyurdu: Nihayet New Orleansda devlet eliyle yapılan konut tarzını bitirdik. Biz bunu hiçbir zaman yapamazdık ama Tanrı yaptı: Tekrar başlamak için beyaz bir sayfamız olduğunu düşünüyorum ve bu beyaz sayfa bize pek çok olanak sunuyor.”
Bu kaderin cilvelerinin, ABDde, Haitide veya Sri Lankada veya dünyanın geri kalmış, zorbalığın, sığlığın ve cahilliğin aşındırdığı toplumlarda görüldüğü gibi, ülkemde de görülmesi çok normaldi.
Bütün bu “taze başlangıçlar” ve “temiz sayfalar” arasında çekilen acılar unutturulmaya çalışıldı. Taze başlangıç ve temiz sayfa hayranlarından bir diğeri; Milton Friedman da düşüncesini paylaştı: New Orleans okulları harabe halinde. Buraya giden çocuklar şimdi ülke geneline yayılmış durumda. Bu doğal afetin sonucunda oluşan bir trajedi. Ama aynı zamanda eğitim sistemini düzeltebilmek için bir şans. Eğitim sistemi böylece düzeltildi: 19 ay içinde New Orleans’ın kamu okullarının neredeyse tamamı özel işletmeler tarafından yönetilen okullara dönüştü. Katrina kasırgasından önce 7 olan özel okul sayısı 31’e yükseldi, 123 olan devlet okulu sayısı ise 4’e düştü. Friedman, bu fikirlerini 70’li yılların ortalarında Şilili Diktatör General Augusto Pinochet’in danışmanlığını yaptığı zaman öğrenmişti. 2004 yılında Sri Lanka’da büyük bir tsunami yaşandı. Yabancı yatırımcılar ve uluslararası arsa spekülatörleri, oluşan şokun yarattığı ortamı kullanarak eşsiz güzellikteki kıyı şeridini girişimcilere devrettiler ve bu bölgede çok kısa bir sürede tatil köyleri ve oteller inşa edildi. Sri Lanka hükümeti sözcüsü olayı yorumladı: Kaderin bir cilvesi sayesinde doğa, Sri Lankaya büyük ve eşsiz bir imkân sundu ve böylece bu büyük trajedinin ardından dünyanın en güzel turizm mekanları burada yükselecek.” Bu kaderin cilvelerinin, ABD’de, Haiti’de veya Sri Lanka’da veya dünyanın geri kalmış, zorbalığın, sığlığın ve cahilliğin aşındırdığı toplumlarda görüldüğü gibi, ülkemde de görülmesi çok normaldi. 2011’de Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar şunu söylemişti: Van depreminde Allah bizi kayırdı; Hava güzeldi, günlerden pazardı ve düğünler vardı; insanlar dışardaydı. Fay cenabı hakkın bir olgusudur.” “Yeni başlangıç, beyaz sayfa” hayranı resmi yetkililerin, işlerini yapmayıp önlem almadıkları için hayatını kaybeden on binlerce insanın ardından “kader, yazgı, takdir” dedikleri, dini kurumların acıyı normalleştirmek için görev aldıkları ülkelerde kaderin cilveleri bitmez.