Türkiye'nin gündemini uzun süredir meşgul eden seçimler, ülkemizin demokratik sürecinin önemli bir parçasını oluşturuyor. Ancak seçim tüm Türkiye’nin gündemini o kadar etkiliyor ki, siyasi gündem tartışmalarında yaş ortalamasının da düştüğünü görüyoruz. Küçük çocuklar dahil siyaset konuşuyor. Toplum tamamen belki de haklı şekilde politize olmuş durumda. İnsanlar arasında, aile, arkadaş ve iş ilişkilerinde görüş ayrılıklarının tartışmalara ve kutuplaşmalara yol açtığını, karşılıklı hoşgörü ve saygı seviyelerini düştüğünü de maalesef ki görüyoruz.
Türkiye ne kadar politize olmuşsa, Japonya bir o kadar apolitik bir duruş sergiliyor. Bunun elbette siyasi, tarihsel ve toplumsal sebepleri var. Türkiye’deki durumu zaruri olarak hepimiz biliyoruz. Bilmek zorunda bırakıldık. Fakat Japon toplumu nasıl bu kadar siyasetten uzak, apolitik bir duruş sergiliyor bakmak gerekiyor diye düşünüyorum.
Japon siyasi kültürü, bir dizi tarihsel, sosyal ve kültürel faktör tarafından şekillendirilmekle birlikte fikir birliği oluşturma ve uyumu vurgular. Politik karar verme süreçleri, tipik olarak, çeşitli paydaşlar arasında geniş bir anlaşmaya varmak için kapsamlı istişareler ve müzakereleri içerir. Bu fikir birliği oluşturma yaklaşımı, sosyal uyumu korumayı ve çatışmacı siyasetten kaçınmayı amaçlar. Bu uzlaşma odaklı yaklaşım, "wa" (uyum) ve "nemawashi" (genel görüş birliği ve uzlaşı) gibi kültürel değerlerden etkilenir. Ayrıca, grup kimliğinin ve kolektif çıkarların bireycilikten daha önemli olduğunu vurgular. Siyasi partiler ve kuruluşlar genellikle güçlü bir iç uyuma sahiptir ve gruba sadakate büyük değer verilir. Japonya’da bu grup odaklı zihniyet, politik davranışı ve politika oluşturma süreçlerini etkiliyor diyebiliriz.
Japonların siyasi kültür ve siyaset üzerine reflekslerine baktığımızda toplumun genel olarak kültürüne de bakmak gerektiğini düşünüyorum. Japon kültürü hem kişilerarası ilişkilerde hem de bir bütün olarak toplum içinde uyuma önemli bir vurgu yapar. Japonca'da "wa" olarak bilinen uyum kavramı, Japon yaşamının çeşitli yönlerine nüfuz eder ve davranış, iletişim ve sosyal dinamikleri etkiler. Aileler, işyerleri ve topluluklar gibi gruplar içinde uyumun sürdürülmesine vurgu yapılır.
Grup mutabakatı ve işbirliğine çok değer verilir ve bireyler, grubun ihtiyaç ve beklentilerine kendilerininkinden daha fazla öncelik vermeye teşvik edilir. Barışçıl ve uyumlu bir atmosfer sağlamaya çalışarak açık çatışmalardan veya çatışmalardan kaçınma eğilimindedir. Nezaket, dolaylı iletişim ve sözlü olmayan ipuçları genellikle potansiyel olarak gergin durumlarda ve sosyal uyumu korumak için kullanılır. Bu kültürel değerler veya alışkanlıklar sebebiyle olası bir siyasi fikir belirtme, yıkıcı veya bölücü olarak görülebileceğinden, bazı bireyleri açıkça siyasi tartışmalara veya faaliyetlere katılmaktan caydırabilir. Apolitik bir duruşu sürdürmek, sosyal uyumu korumanın ve olası çatışmalardan kaçınmanın bir yolu olduğu düşünülebilir.
Sosyal ortamlarda özellikle gençlerin politik duruşlarına veya düşüncelerine şahit olmak oldukça zor. Politika ile ilgilenmediklerinden mi yoksa politik görüşlerini açıklamaktan imtina ettiklerinden dolayı mı? Bir çok sebebi tabii ki var. Japon siyasetinde yer yer gerginlikler ve kavgalar olsa bile genel olarak nezaket tavrı ön planda olduğu için siyasetçilerin ağzından toplumu ayrıştırmaya ve kutuplaştırmaya yönelik söylemler duymak nadirdir.
Kişisel görüşüm toplumun genel olarak ekonomik gücünün ve ekonomik yönden özgür oluşunun siyasete ihtiyaç bırakmadığı yönünde. Aynı zamanda Japonya’da nezaket dili her daim gergin tartışmaların önüne geçiyor.
Türkiye’de durum maalesef ki tam tersi yönde şekillenmiş durumda. Siyasi fanatizm, insanların siyasi liderlere veya bir siyasi partinin ideolojisine körü körüne inanmalarına ve eleştirel düşünceyi reddetmelerine yol açıyor. Bu tür fanatizm, radikalleşmeye, kutuplaşmaya, nefret söylemlerine ve hatta şiddet eylemlerine dönüşebiliyor. Siyasi fanatizm, demokratik tartışma ve anlayış yerine, hoşgörüsüzlük, ayrımcılık ve sosyal bölünmeye yol açtığı için toplum, siyasi yönelimlerini makul düzeyde tutmakta zorlanıyor. Bu açıdan Japonya’ya baktığımızda karşımıza daha apolitik bir toplum çıkıyor.
Apolitizm dediğimizde, siyasete veya siyasi tartışmalara katılmama veya bunlardan kaçınma duruşu veya tavrını ifade ediyor. Siyasi ideolojilerden veya partizan faaliyetlerden tarafsız veya ayrı kalma pratiğidir. Japonya söz konusu olduğunda, apolitizm kavramı Japon toplumunun çeşitli yönlerinde gözlemlenmiştir. Bununla birlikte, Japonya'da apolitiklik algısına katkıda bulunan bazı faktörler vardır.
Japonya'nın II. Dünya Savaşı sonrası dönemde benimsediği ve hükümetin dış politika ve güvenlik stratejisinde izlediği pasifist yaklaşımın nedenlerinden birisi, Pasifik Savaşı'nın yıkıcı etkileri ve atom bombalarının Hiroşima ve Nagazaki'ye atılması nedeniyle büyük bir travma yaşamasıdır. Bu gibi deneyimler, Japonya'nın toplumunun ve hükümetinin pasifizme yönelmesine yol açtı diyebiliriz.
Ancak son yıllarda, Japonya'nın güvenlik politikalarında bazı değişiklikler ve güçlenme eğilimleri gözlenmektedir. Bu, bölgesel güvenlik sorunlarına yanıt verme ve savunma kapasitesini artırma çabalarıyla ilgilidir. Bu değişiklikler, bazı eleştirilere ve endişelere neden olmuş ve bölgedeki diğer ülkelerde tedirginlik yaratmıştır. Bununla birlikte, Japonya hâlâ pasifizm politikasını sürdürmekte ve barışçıl bir ulus olarak tanınmaktadır. Siyasi yapının amacı bu deneyimler ışığında, sosyal uyumu korumaya, çatışmaları en aza indirmeye ve toplum içinde bir düzen ve denge duygusu yaratmak toplum içerisinde en önemli dinamiklerden birisidir. Bu tarihsel bağlam, nüfusun bazı kesimleri arasında bir siyasi kopukluk duygusunu etkilemiş olabilir.
Bu ve bunlar gibi bir çok faktör Japon toplumunun apolitik duruşunu şekillendirmiştir. Bunun yanında kişisel görüşüm toplumun genel olarak ekonomik gücünün ve ekonomik yönden özgür oluşunun siyasete ihtiyaç bırakmadığı yönünde. Aynı zamanda Japonya’da nezaket dili her daim gergin tartışmaların önüne geçiyor. Siyaset, ekonomi, toplum her ne konuşuluyor ise nezaketten taviz vermeyen bir toplumdan bahsediyorum.