Neden Japonya? Teknoloji, endüstriyel üretim, eğitim, sanattaki başarıları ve geleneklerine bağlılıklarından dolayı hayranlık duyulan bir ülke olarak Japonya, son yıllarda tüm dünyanın dikkatini çekmeye başladı. “Gizem” Japonya’yı dünya üzerinde farklı bir yere getirdi. Bununla birlikte ritüelleri ve detaycılıkları, herşeyi törenselleştirme toplumların ilgisini çekmekle beraber akademisyenlerin de ilgisini çekmeyi başarmıştır. Budist ve Şinto ritüeller, kimonolar, kiraz çiçekleri, samuraylar… Japonya dediğimizde ilk aklımıza gelenler bunlar olmakla beraber günümüz Japonyasının uzun bir tarihi geçmişi vardır. Tarihsel açıdan baktığımızda, Japonların M.Ö. 12.000 civarında Japon adasına geldikleri düşünülüyor. 6.yy’da Budizm’in Çin’den Japonya’ya gelişi, Japon tarihini büyük ölçüde etkilemiş ve değiştirmiştir. 7.yy’da ülkenin ilk kalıcı başkenti Nara’da kurulmuş ve Budizm’in güçlenmesiyle özellikle Nara’da ki tapınaklar ülkede büyük bir güç haline gelmiştir. Japonya, Budizm’le beraber Çin kültürünü de ithal etmiştir. Japonya, bir din ile beraberinde Japon sanatını oluşturan tüm temel etkileri de yine Çin’den almıştır. Hatta Japonların en eski inançları diyebileceğimiz Şintoizm “yerli”, Budizm ise “ithal” kelimeleri ile tanımlanmaktadır. Meiji Dönemi’ne (1867-68) kadar Çin kültürü etkileride devam etmiştir. Japonlar, her ne kadar Çin kültürünü benimsemiş olsa da, her zaman aldıkları kültürü, teknolojiyi Japonlaştırmışlardır. Öyle ki, Japonya içerisinde ki Budizm yıllar sonra Japon Budizm'i olarak tanımlanmaya başlanmıştır. Meiji Dönemi ile birlikte Batı'dan aldığı teknolojiyi de buna benzer şekilde asimile etmişlerdir. MEIJI RESTORASYONU (1867-68) Meiji Restorasyonu, Japon tarihinde, 1868'de Tokugawa Şogunluğu’nun (askeri hükümet) nihai sonunu getiren böylece Edo (Tokugawa) dönemini (1603-1867) sona erdiren ve en azından nominal olarak, ülkenin kontrolünü geri veren siyasi restorasyon ve yeniliklerdir. 1868'deki Meiji Restorasyonu, ülkenin modernleşmesini ve Batılılaşmasını sağlayan büyük siyasi, ekonomik ve sosyal değişim dönemi olarak bilinmektedir. 11 Şubat 1889'da Japonya İmparatorluğu Anayasası (İmparator tarafından kurulan) bir kararname şeklinde ilan edilmiştir. Bu Anayasanın özelliği, İmparatorun egemenliğin genel hükümdarı olduğu, orduya komuta etme ve kabineyi atama ve görevden alma hakkına sahip olduğu söylenmektedir. Anayasa kapsamında, halkın din, meslek ve ifade özgürlüğü gibi hakları oldukça geniş bir şekilde tanınmıştır. 1912'de imparatorun ölümüyle sona eren Meiji Dönemi boyunca, ülke feodal sistemin kaldırılması ve bir kabine hükümet sisteminin benimsenmesi dahil olmak üzere önemli sosyal, politik ve ekonomik ve hatta sanatsal değişimler yaşanmıştır. WAKON YOSAI Asuka ve Nara dönemlerinde Budizm’in Japonya’ya gelmesiyle özellikle Shotoku Taishi (574 - 622), Çin düşünce ilkesi ile pratik yetenekleri arasındaki ayrımı yapmış ve zihinsel tutumlarının Japonlarla uyumluluğu üzerine incelemelerde bulunduğunu söylemiştir. Shotoku Taishi, Budizm'i benimsemiş aynı zamanda Çin kültürünü kendilerine adapte etmiştir. Bilindiği gibi Meiji Devrimi'nden sonra Japonya ile Batı ülkeleri bilim ve teknoloji ithal ederek kültür ve ekonomilerini geliştirirlerken benzer bir süreç yaşanmştir. Çin’den din ile birlikte ithal ettiği kültür benzerliği, daha sonra Japonya’nın Batı’dan aldığı teknoloji arasında benzerlikler göstermektedir. Japon gelenekleri ve geleneksel yapısından kopmadan Batı’dan aldığı teknoloji, sanat ve kültürü uyumlu hale getirmişlerdir. Burada, Wakon Yosai (Batı kabiliyetine sahip Japon ruhu), ülkenin Batı teknolojisini ithal ettiği Meiji Devrimi'nden sonra geçerli olan bir Japon slogan olarak ortaya çıkmıştır. Wakon yosai, çağlar boyunca kullanılan Wakon kansai (Çin öğrenimiyle dolu Japon ruhu) ifadesine dayalı olarak yaratılmıştır. Japonya, Meiji Dönemi (23 Ekim 1868-30 Temmuz 1912) ile birlikte yepyeni bir döneme girmiştir. Wakon Yosai ifadesinin işaret ettiği gibi, Japonya’da Batı fikirlerinin yoğun bir reddi olmuştur. Japonlar kültürlerini, yaşam tarzlarını, üst ve alt arasındaki özgül ilişkiyi ve aile yapılarını korumayı, aynı zamanda Batılı ülkelerinkine benzer bir güce sahip modern bir ulus inşa etmeyi amaçlamışlardır. ESKİ VE MODERN ARASINDAKİ JAPON KÜLTÜRÜ Günümüz Japon kültürü, günlük yaşamın her alanında gözlemlendiği gibi, gelenek ve modernliğin bir karışımıdır. Geleneksel olarak nitelendirilen. Çin kültüründen büyük ölçüde etkilenen Japonya, geleneğe ve kurallara her şeyden daha çok değer verir, Ancak yeni bir din Budizm’i kabul etmesi, Batı teknolojisini kabul etmesi, benimsemesi örneklerinde görüldüğü gibi Edo ve Meiji dönemlerinde görüldüğü gibi oldukça esnektir. Değişime öncelik verirler ve her zaman farklı bir şey ararlar. Bu, eskiyi geride bırakacakları anlamına gelmez, bunun yerine bu temel fikirler modern Japonya değerlerine dahil edilir.