İYİ Parti lafla olunmaz
İYİ Parti için, HDP’yi PKK’nın yanında konumlamaktan daha önemli olan kendisini nerede konumladığını tayin etmek olmalı. 2015 seçimlerine AKP’ye muhalif olarak girip müttefik olarak çıkan Bahçeli’nin MHP’si varken, İYİ Parti’nin MHP’leşmesine ihtiyaç bulunmuyor.
AKP ve tabii MHP sınıfın uyanık öğrencisi modunda bir süredir. Ders Kimya da olsa, Matematik de Edebiyat da Fizik de onlar hep bildikleri tek dersi yani beden eğitimini yapmak istiyor.
AKP-MHP’nin beden dersinden ne anladığını iyi biliyoruz. Bu dersin kodunda HDP=PKK yer alır.
HDP adeta Orta Çağ’ın vebalısıdır. Dokunan yanar, yanan kül olur.
Bu basit denklemin kolaycılığı ile birçok kapı açılır.
Tabii bu kapıların hiçbiri ülkenin soru ve sorunlarına çare değildir. Ancak iktidarın “yangın esnasında kırınız” denilen camı ve çekici bundan başkası da değildir.
Doların 10, Avronun 11, bir çeyrek altının 900 lira olması veya enflasyonun alıp başını gitmesi ile hiçbir ilgisi olmayan bu dersin, tek faydası toplumu sinir uçlarından yakalamaktır.
AKP/MHP’nin bu stratejisinin ülkeyi “illet/zillet” diye bölerek girilen İstanbul seçimlerinde, nasıl boşa çıktığını görmüştük. Yine de akıllara zihinlere kazınmış olması nedeniyle bir zombi gibi zaman zaman ülke gündemine girmesinin önü alınamıyor.
Burada Selahattin Demirtaş’ın HDP ile PKK arasında illiyet ve ilişki olmadığının altını çizmesini önemsiyorum.
Demirtaş HDP’yi kitle partisi yaparak aslında silahların susmasına yaptığı katkı ile heykelinin dikilmesini hak ederken, ona yapılan haksızlığı AİHM tarafından tescil edilecek şekilde 5 yıla yakındır hapiste.
Doğruluk hapsedilince meydan eğriliğe kalıyor.
Demirtaş’ın yokluğunda HDP’nin dönüşümünü terse çevirmek için gayretler, iktidar cenahından bitip tükenmez biçimde geliyor.
İktidar tuzağını kurarken, kavramların içerikleri boşaltılarak meydan kaos stratejisine bırakılıyor.
Bu tuzağa düşmemek gerçekten zor.
Burada en büyük müşkülü İYİ Parti çekiyor.
İYİ Parti, “Tek Adam” rejimine karşı duruşun demokratik olgunluğu zorunlu kıldığı gerçeğine sırtını döndükçe, her yönden gelen ataklara karşı savunmasız kalıyor.
Bir taraftan Kürdistan diyen bir Siirtliye “yeterince karşı durmadın” diyerek iktidardan, diğer tarafta ise “HDP’yi PKK ile yan yana konumlandırdın” diyerek muhalefetten tepkileri topluyor.
Bütün bunlar yetmez daha 3 gün önce HDP’ye saydırmış olan Meral Akşener iken, aynı Akşener’i Demirtaş’la kahvaltı etmekle itham eden bir kişinin yarattığı kargaşa gündeme oturuyor.
Lütfü Türkkan’ın “kabul edilemez” ifadesi sadece küfrün edepsizliği olarak değil, İYİ Parti’deki siyasette uygunluk ilkesinin yetersizliği olarak da kayda geçiyor.
Bir güreş müsabakasını andıran fiziksel bir yakınlaşmanın, akıllara ziyan bir küfürle taçlandığı bu diyalogun iktidarı sallayan siyasi partinin yöneticisinin yer aldığı bir süreç olmasına inanmak güç.
Lütfü Türkkan’ın muhatabını ayak üstü ikna edebileceğine inanması, ikna edemeyince kalayı basması aslında bulunduğu konumun manasını çözemediğine işaret ediyor.
Bir siyasetçi günlerdir hassasiyeti aşikâr bir mevzuda yükselen tansiyonu yönetmekten aciz ise, yeri sokaklarda gezmek değil en iyi ihtimalle twitterdan laf yetiştirmek olmalı.
AKP-MHP’nin bile İstanbul seçimlerinde yardım dilendiği Öcalan’a ve onun temsil ettiği PKK’ya karşı tavrını netleştirmiş Demirtaş’a ve onun HDP’sine saygı göstermeyen bir siyasetin geleceği konumu da bu vesile ile görmüş olduk.
AKP-MHP Öcalan’la mektup arkadaşlığına soyunmuşken, İYİ Parti’nin bu sallantılı tavrının savunulacak yönü bulunmuyor.
“İYİ Parti için, HDP’yi PKK’nın yanında konumlamaktan daha önemli olan kendisini nerede konumladığını tayin etmek olmalı.”
2015 seçimlerine AKP’ye muhalif olarak girip müttefik olarak çıkan Bahçeli’nin MHP’si varken, İYİ Parti’nin MHP’leşmesine ihtiyaç bulunmuyor.
Tek adamlığa karşı duruşun kimsenin yanında olmaya hele ki AKP’nin medet umduğu yapılara dair ilave tezvirata gerek duyurmadığı, mutlaka anlaşılmalı.
İYİ Parti’nin aynı anda hem HDP hem de iktidar yandaşı kesimden eleştirilmesi doğru davrandığını değil, rüzgârda sallandığını gösterir.
Yazık ki Lütfü Türkkan bu sallantının depreme dönüşmesine yol açtı.
Bunun telafisi kolay görülmüyor.
Türkiye demokrasiden yana olanlar ve karşısında olanlar cephesinden ibarettir.
Burada hem demokrat hem otoriter olma seçeneği bulunmuyor.
İYİ Parti ve yöneticileri kendi kuruluş amaç ve felsefelerini gözden geçirmeye ihtiyaç duymaktadır. Bunu bir an önce yapmalı ve demokratlığın asgari şartlarından ödün vermemeyi kalıcı olarak benimsemelidir.