İYİ Parti Genel Sekreteri Uğur Poyraz, Gezi Davası kararlarına ilişkin yaptığı yazılı açıklamada "Adalet duygusuna, vicdana, hukuka ve ülkemizin düşürüldüğü duruma ilişkin endişelerimiz derinleşmiştir" dedi. Poyraz, Gezi Davası'nda verilen kararlara tepki gösterdi. Poyraz, mahkemenin iş insanı Osman Kavala'ya ağırlaştırılmış müebbet hapis; Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay ve tayfun Kahraman, Yiğit Ali Ekmekçi'ye 18’er yıl hapis cezası verilmesiyle ilgili, "Adalet duygusuna, vicdana, hukuka ve ülkemizin düşürüldüğü duruma ilişkin endişelerimiz derinleşmiştir" ifadelerini kullandı. Poyraz’ın konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklama şöyle: "Türk Silahlı Kuvvetleriyle, Emniyet teşkilatıyla, istihbarat birimleriyle, tarafsız ve bağımsız yargısıyla ve diğer tüm kurumlarıyla uzun yıllara sari ‘Terörle Mücadele Deneyimi’ olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tüm bu tecrübelerine rağmen; 2013 yılından bugüne kadar yani 9 yıl sonunda soruşturma ve kovuşturmada mahkeme ancak dün bir karar verebilmiştir. Nitekim; tüm Türkiye’nin gözleri önünde ve yakından takip ettiği ‘Gezi’ sürecinin vatandaşlarımızın çevre duyarlılığı ile ortaya koydukları bir demokratik tepki olduğu, dönemin iktidarının gözbebeği olarak muhafaza edip, ne istedilerse verdiği FETÖ mensubu emniyet, mülki idare ve yargı mensupları ile terör örgütleri tarafından enfekte edildiği gerçeğinin göz ardı edilmesini, dönemin FETÖ’cü emniyet, yargı ve mülki idare amirlerinin ise bu süreçten vareste tutulmasını da tarihe not düşüyoruz. "ENDİŞELERİMİZ DERİNLEŞMİŞTİR" Kamuoyuna açık kaynaklardan alınan bilgiler ışığında mahkeme tarafından 9 yıl sonra öyle bir karar verilmiştir ki, daha önce ‘hükümeti devirmeye kalkışmak’ suçundan beraat kararı alan şüpheli müebbet hapis cezası ile cezalandırılmış, beraat kararı aldıktan hemen sonra ‘casusluk’ suçundan tutuklanan aynı şüpheli ‘casusluk’ suçundan beraat etmiştir. Yargılamayı yapan heyetten bir üyenin tane tane yazdığı muhalefet şerhini okuduğumuzda ise adalet duygusuna, vicdana, hukuka ve ülkemizin düşürüldüğü duruma ilişkin endişelerimiz derinleşmiştir. Kararı veren heyetin gerekçeli kararını görmeden, deliller ve değerlendirmeyi okumadan lehe ve aleyhe manşetler üzerinden ithamda bulunmak elbette doğru değildir. Ancak medyaya yansıyan muhalefet şerhindeki hususlar doğru ise; yargının tarafsız ve bağımsızlığına müdahaleden daha da ötesi bizzat yargılamayı yapan yargı mensuplarının, muhakeme yetki ve yeteneklerini terk ettikleri anlamına gelir ki, bu daha da vahim bir durumu ortaya koymaktadır. Ancak, İstinaf, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi ve AİHM süreçleri vardır. Hukuka, adalete, yargının bağımsız ve tarafsızlığına inanan ve mesleki duruşlarını hatta hayatlarını buna hasretmiş yargıçların böyle bir kararı objektif bir şekilde değerlendireceklerine olan umudumuz ve inancımız devam etmektedir.”