Gündem

İstifa eden ÖSYM Başkanı konuştu: Üniversiteme dönüp entelektüel dünyamla baş başa kalacağım

Abone Ol
İstifa eden ÖSYM Başkanı Prof. Ömer Demir, istifanın kendi kararı olduğunu belirtti. ÖSYM, bu seneki sınavda yanlış hesaplama yaptı. Düzeltme için yapılan güncellemeden sonra 1110 adayın kazandığı bölüm değişti, daha önce bir programa yerleşen 1499 öğrenci ise açıkta kaldı. Yani üniversiteyi kazanan tam 1499 öğrenciye “Pardon, kazanamadınız” denildi. Eleştirilerin hedefinde olan ÖSYM Başkanı Ömer Demir, "İlgili personelin kasıt taşımayan dikkatsizlikleri sonucu ortaya çıkan yerleştirme hatası nedeniyle ÖSYM'nin kurum olarak tartışılmasının önüne geçmek maksadıyla görevden ayrılma talebimi ilgili makama bugün itibarıyla sunmuş bulunmaktayım" diyerek istifa ettiğini açıklamıştı. İstifa eden ÖSYM Başkanı Prof. Ömer Demir, Gazete Habertürk'ten Kübra Par'a konuştu. Demir, sorulara şu cevapları verdi: - ÖSYM Başkanlığı'ndan neden istifa ettiniz? İstifamı açıkladığım basın toplantısında, arkadaşlara açık çek verdim. "ÖSYM ile ilgili ne sormak isterseniz, ilgili uzmanını bulup size cevap vereceğim ama bundan sonra ÖSYM hakkında hiç konuşmayacağım" dedim. Sizden de bu kararıma uymama yardımcı olmanızı bekliyorum. - "ÖSYM Türkiye'nin en güvenilir kurumlarından biriydi ama son dönemde üst üste hatalar yapılıyor" diye düşünenler var. Sizce sorun temel olarak nereden kaynaklanıyor? O konularla ilgili açıklama yapmayacağım. - Basın açıklamasında yerleştirme hatasının personelin kasıt taşımayan dikkatsizlikleri sonucu ortaya çıktığını söylemiştiniz. Daha tecrübeli ekipler gelseydi durum değişir miydi? Daha tecrübeli ekip meselesine girmek çok anlamlı değil, çünkü bir iş yaptığınızda muhakkak eksiklikler olur. - Peki, istifa etmeniz kendi kararınız mıydı? Tabii. - Bunu sizden isteyen oldu mu? Hayır, ben bunun doğru olacağını düşündüm. Bir yere katkı sağlamak bulunmakla da, ayrılmakla da olur. - Sosyal medyada "Türkiye'de istifa mekanizması yoktu, nasıl oldu da bir bürokrat istifa etti?" diyerek sizi takdir edenler de oldu. Bunlara ne diyorsunuz? Neden istifa ettiğimi açıkladım. Onun dışında bir şey söylemek yaptığım işin değerini azaltır. "İstifa etti ve üstüne de konuşuyor" denmesini istemiyorum. - "Mağdur edilen öğrencilerin çoğunun imam hatip mezunu olması bu istifayı getirdi" diyenler var. Doğru mu? Bunu şu anda sizden duyuyorum. - Bundan sonra ne yapacaksınız? Buraya gelmeden önce Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi'nin kurucu rektörüydüm. İstifa dilekçesini verdikten sonra ilk iş, üniversitede bana hangi odanın ayrıldığına bakmaya gittim. Üniversiteme dönüp entelektüel dünyamla baş başa kalacağım. - Sınav sorularının açıklanmaması kararı da çok tartışma yaratmıştı. Eskiden açıklanıyordu, şimdi neden açıklanmıyor? İnsanlar kurumların çok nitelikli sorular hazırlamalarını ve bu soruların eşdeğer olmasını istiyor. Peki şu anda ölçme biliminin, insanlar üzerinde hiç denenmemiş, kitlenin bilip bilmediği ölçülmemiş bir soruya çözüm ürettiği görülmüş mü? Soruları yayınlama meselesi iyi bir ölçme sisteminin en büyük düşmanıdır. Bir taraftan çok iyi sınav olmasını, öte taraftan da soruların yayınlanmasını istiyorlar. Bu bir paradokstur. - Soruları açıklamazsanız yanlış soruların denetimi nasıl olacak? Bir hoca sınıfta yanlış bir şey anlatınca bunun denetimi yapılıyor mu? - Ama burada insanların kaderini etkileyen bir durum var. Bir öğretim üyesine, "Sen şu soruyu hazırla", bir diğer öğretim üyesine de, "Sen de bu soruyu kontrol et" diyoruz. Bunlar zaten yapılıyor. Şu an iptale konu olan soruların büyük bir kısmı ekol farklılığından kaynaklanıyor. Birisi ders anlatırken, "ÖSYM sınavlarında bu soru sorulur ama aslında doğru değildir" demeye devam ediyor. Ekol farkı var. Sınavlara ilişkin konularda hatalı soru meselesi Türkiye'nin gündeminde önemli bir şey değildir.