Washington Post’a göre, o hapishanede 5 bin tutuklu vardı. Bu da 2 - 3 bin IŞİD militanının şu anda dışarıda elini kolunu sallayarak dolaştığı anlamına geliyor. Rakamlar doğruysa yakınlarda ses getiren saldırılar beklenebilir.IŞİD'in bir sonraki lideri de muhtemelen selefleri gibi Irak'tan olacak, bu da örgütün enternasyonal bir yapıya sahip olmasına rağmen örgüte ana karakterini veren şeyin Iraklı olduğunu gösteriyor. Nitekim örgütün mezhepçi Şii düşmanı yapısı da biraz bu Iraklı olmakla da yakından alakalı. Zira şimdiye kadar bütün liderleri Irak’tan çıktı. Örgütün en büyük sıkıntısı ise İbrahim Kureşi’nin yerine geçecek alternatif bir lider bulmanın zorluğu. Evet, Kureşi (Abdullah Kardaş) Ebubekir Bağdadi gibi medyatik değildi ve onun kadar popüler olmadı belki ama gerek din bilgisi gerekse askeri deneyimi kendisinden önceki liderlerden daha iyiydi. Bu anlamda ABD’nin İdlib’in Atme kasabası yakınlarında düzenlediği operasyonda Abdullah Kardaş’ı bir suikastla ortadan kaldırması ya da onu kendini patlatmaya zorlaması, örgüte ciddi bir darbe olmuştur. Evet, bu önemli bir darbedir ancak örgütün bütünüyle çöküşüne yol açacak bir domino etkisi yapacağını söylemek için oldukça erken. Örgüte vurulan bu darbede IŞİD’e karşı mücadelede önemli bir deneyime ve arka plana sahip olan Irak ordusu ve özel kuvvetlerinin rolünü unutmamak lazım. Irak ordusunun verdiği istihbarat olmasaydı örgüte yönelik böyle bir operasyon düzenlenmesi mümkün olmazdı. Irak, muhtemelen elindeki muhbir networkunu verimli kullanarak Abdullah Kardaş’ın yerini doğru bir şekilde tespit etti ve verdiği bilgilerin güvenirliğine ABD yöneticilerini ikna etti. Böylelikle halen başına bela olan ve ülkenin farklı şehirlerinde mücadelesini sürdürdüğü IŞİD’e karşı önemli bir başarıya imza attı. HASEKE SANAYİ HAPİSHANESİ SALDIRISI IŞİD’in temel stratejisi klasik savaş taktikleri üzerinden geniş alanları ele geçirerek oralarda hâkimiyetini kurma stratejisine dayanıyor. Bunun en önemli nedenlerinden biri, dünyanın dört bir yanından yeni savaşçılar kazanma ve militan devşirme için “İslami hükümler”in tatbik edildiği, idealize edilmiş İslam Devleti’nin siyasi, hukuki ve ekonomik bütün boyutlarının uygulandığı çekici bir model oluşturmak gerekiyor. İnsanlar böyle bir modele geliyorlar, zaten Irak ve Şam İslam Devleti adını almasının nedeni de bu. Ancak gerek Irak gerekse Suriye’de örgütün yeniden büyük topraklar kazanması ihtimali oldukça zor görünüyor, bu ancak Şam ve Bağdat’taki merkezi devlet yapılarında büyük boşluklar, ordu ve güvenlik teşkilatı içerisinde bölünmeler yaşanmasıyla mümkün. Fakat 2017’de Musul’u kaybettikten ve Hem Suriye hem de Irak’ta büyük darbeler aldıktan sonra belini doğrultamayan örgütün yeniden toparlanmak için klasik savaş taktiklerini şimdilik bir kenara bırakarak çete ya da yıpratma savaşı dediğimiz çatışma yöntemlerine yöneldiğini görüyoruz. Öte yandan Suriye’de Demokratik Suriye güçlerinin elinde tuttuğu Rakka, Haseke ve kısmen Deyru’z Zor kırsalında on binlerce IŞİD’li mahkûmu hapishanelerinde tutuyor. Son baskında her ne kadar DSG, teröristleri tutuklayarak cezaevine geri göndermede kısmen başarılı olsa da binlerce mahkûmun halen dışarıda olma ihtimali insanları korkutuyor. Dolayısıyla DSG’nin tek başına binlerce IŞİD mahkûmunu idare etmesi ve muhtemel baskınlara karşı bunları uzun süre elinde tutması çok sağlıklı görünmüyor. Nitekim DSG, IŞİD militanlarının cezaevinden kaçmasından kendisinin sorumlu olduğunu reddetti ve dünyanın binlerce üyeyi, bağlı kuruluşu ve aile üyelerini korumanın haksız yükünü kendisine yüklediği yönünde bir açıklama yaptı, haksız da sayılmaz. Öte yandan vatandaşı olduğu ülkelerin IŞİD üyelerini/şüphelilerini yargılamayı kabul etmediği de göz önüne alındığında bölgenin IŞİD karşısında son derece kompleks bir sorunla karşı karşıya kaldığı görülebilir. Bir de işin finansman boyutu var tabii. IŞİD'in en büyük finans kaynağının ilk kuruluş aşamasında Körfez'deki bazı bağışçılar olduğu biliniyordu. Ancak Irak ve Suriye'nin geniş bölgelerini kontrol etmeye başlamasıyla IŞİD militanlarının paranın çoğunu kontrolleri altındaki bölgelerden elde etmeye başladı. O dönem Irak merkez bankasındaki paralara el koyan örgütün 2 milyar dolar civarında bir paraya hükmettiği tahmin ediliyordu. 2017’de hem Irak hem de Suriye’de üst üste aldığı darbelerden sonra bu paranın büyük bir kısmının örgütün elinden çıktığı ancak halen 300 milyon dolar civarında bir parayı elinde tuttuğu tahmin ediliyor. IŞİD’in muhtemelen halen dünyanın en zengin terör örgütü unvanını koruduğunu düşünmemek için bir neden bulunmuyor.
IŞİD’la mücadele stratejilerinin dünü bugünü
Halen 300 milyon dolar civarında bir parayı elinde tuttuğu tahmin ediliyor. IŞİD’in muhtemelen dünyanın en zengin terör örgütü unvanını koruduğunu düşünmemek için bir neden yok.
ABD, IŞİD liderini ortadan kaldırdı ama selefi cihadi örgütler asla lideri ortadan kaldırılınca yok edilebilen hareketler değil.
Bu tarz örgütlerin ancak uzun vadede sosyal-siyasi politikalarla ve yumuşak güç stratejileriyle etkisizleştirileceğini ve itibarsızlaştırılacağını bir önceki yazımızda dile getirmiştik. 2010’da Ömer el Bağdadi, 2019’da Ebubekir el Bağdadi, geçtiğimiz günlerde de Telaferli bir Türkmen olan İbrahim el Haşimi el Kureşi (Abdullah el Kardaş) ortadan kaldırıldı. Elbette liderin öldürülmesi örgüte önemli bir darbedir. IŞİD içerisinde lider önemlidir ama örgüt lider merkezli bir hareket olmadığı için hızla toparlanma ihtimalinin bulunduğu varsayılmalıdır.
Hapishane baskınları da önemli bir taktik IŞİD için. Örneğin Temmuz 2013’te Irak’taki Taci ve Ebu Gureyb hapishanelerine yapılan baskınlarla 500’e yakın militan Suriye’ye kaçmış ve bu örgüt için önemli bir dönüm noktası olmuştu. IŞİD’li militanlar doğrudan liderden aldıkları talimatla Sanayi Hapishanesi’ne düzenledikleri baskınla 2013’te yaşanana benzer bir yeniden doğuş öyküsü yazmak istediler. IŞİD’in aslında bütünüyle başarısız olduğu söylenemez. Sanayi hapishanesinde kaç militan bulunuyordu, Demokratik Suriye Güçleri bununla ilgili ayrıntılı bir açıklama yapmadı ancak yaptıkları, 374 IŞİD üyesini öldürdükleri ve en az bin 100 mahkumu kurtardıklarına dair açıklamalarından belirli sonuçlara ulaşmak mümkün. Washignton Post gazetesinin verdiği rakamlara göre, saldırı öncesi tutuklu sayısı 3 bin 500 ile 5 bin arasında değişiyordu. Bu da 2 bin ile 3 bin 500 arasında IŞİD şüphelisinin/militanının şu anda dışarıda elini kolunu sallaya sallaya dolaştığı anlamına geliyor. Eğer gerçekte bu sayıda IŞİD’li dışardaysa ya da Irak tarafına geçtilerse yakınlarda ses getiren eylemler ve saldırılar beklenebilir. Gazeteye göre, uluslararası tahminler IŞİD'in hücreler oluşturduğu ve saldırı başlatmak için eğittiği Irak ve Suriye'de en az 6 bin savaşçının bulunduğunu gösteriyor.