İşgalin hatırlattığı hazin öykü

Abone Ol
İnsanlığın kurtuluşunun, bilinmez zamanlarda olmadığının en güzel kanıtı, Sovyetler Birliği’nin hazin tarihidir. “İşçinin, emekçinin konseyleri” olarak bilinen Sovyetlerin “bürokratik iktidar”ın eline geçişinin hazin öyküsüdür bu!  Lenin, Sovyet devrimini gerçekleştirdikten sonra ülkenin ulaşım sorununu çözmek için demiryolu talimatı vermiş. Rivayet edilir ki şöyle demiş: “Sovyet coğrafyasının en ücra köşesine ulaşmamız şart; bunu da demiryollarıyla yapabiliriz”. Başlamışlar çalışmaya ama Lenin’in ömrü yetmemiş. Lenin’in, “bütün iktidar Sovyetlere” sloganıyla simgeleştirerek, kurulmasını hayal ettiği Sovyet iktidarı, çok kısa süre içinde ‘parti devleti’ne dönüşmüş; Lenin’in yerine geçen Stalin de, “memleket sathında neler oluyor” diyerek teftişe çıkmış. DEVRİM TRENİ DURMASIN AMA NASIL? Bakmış ki bir demiryolu hattında işçiler lak lak ediyor. “Vatan sizden hizmet beklerken” demiş, “nedir bu laubalilik? Neden oturuyorsunuz?” Anlatmışlar. Meğer ellerinde ray demiri kalmamış. Stalin bu, hemen çözüm üretmiş: “Çabuk” demiş, “arkadaki ray demirlerini sökün, ileriye doğru döşeyin. Devrim treni durmasın, ilerlesin”. Öyle yapmışlar. Bütün iktidarlar gibi, Stalin’in 30 yıllık iktidarı da, zamanı gelince bitmiş. Yerine kısa süreliğine Kruşçev geçmiş ama çok sürmemiş. Yaşını ileri sürerek görevden aldıkları Kruşçev’in yerine partinin genel sekreterliğine Brejnev’i getirmişler. O da, geleneğe uyarak, bir “yurt gezisi” planlamış. Başlamış gezmelere. Sıra demiryollarını teftişe geldiğinde bir de bakmış ki “Sovyet proletaryası”, önceden döşediği rayları söküp, öne doğru döşüyormuş. “Ne yapıyorsunuz böyle?” diye sormuş. “Stalin yoldaşın talimatı doğrultusunda, arkadaki rayları söküp ön tarafa döşüyoruz ki devrim treni yol alsın”.  TREN SALLANIRSA… KGB ekolündendir Brejnev; kafası, “allem-kullem” işlerine basarmış. “Yahu” demiş, “bu hem masraflı bir iş hem de gereksiz”. “Emredersiniz büyük liderimiz” demişler, “doğrusunu siz bilirsiniz, ne emrederseniz onu yaparız.” “İyisi mi siz trenin perdelerini kapattırın; proleter yoldaşlarımız da treni sallasınlar. Böylece yolcular, trenin ilerlediğinden hiçbir kuşkuya düşmezler. Tarih, sosyalist vatanın korunması konusunda attığınız bu önemli adımı yazacaktır.” Ne de olsa “emir demiri keser”; Onun dediğini yapmışlar. “Zaman nankördür” derler; yıllar su gibi akıp gitmiş, bir de bakmışlar ki Brejnev de gitmiş. Arada Andropov ve Çernenko var ama Gorbaçov’un gelmesi o kadar da gecikmemiş. Adı dışında mevcut devletin “Sovyet” ile ilişiğinin kalmadığının ve bürokratik yönetimin çürüdüğünün farkındaymış o. Olup biteni bizzat yerinde görmek için o da çıkmış teftişe ve tesadüf bu ya, o da rastlamış demiryolu işçilerine… AÇIN PERDELERİ… Ne yaptıklarını sormuş; başlarındaki parti sözcüsü cevaplamış: “Brejnev yoldaşın talimatıyla sosyalist vatanı korumak için treni sallıyoruz. Bu işi o kadar başarılı yaptık ki henüz hiçbir yolcu, trenin yol almadığını fark edemedi.” Acı acı gülümsemiş Gorbaçov; ardından da “açın perdeleri, içerdekiler de görsün ‘bir arpa boyu’ bile yol alamadığımızı.” Açmışlar. Yolcular, trenlerinin sosyalizm ideali yerine bürokratik diktatörlük aracılığıyla vahşi kapitalizmin kapısına dayandığını o an fark etmişler. Seksen yıllık tarihin içten içe çürümesi, daha Lenin’in mezarındaki toprak tazeyken başlamış. Stalin’in geliştirdiği “sosyalist anavatanın korunması” tezi, içten içe çürümenin de tetikçisi olmuş. Yani sosyalizmin bürokratik diktatörlük tarafından kuşatılması Stalin ile başlar. Gidişatı fark eden olmuşsa da kimisi Troçki gibi itirazını “kitabi” yaptığı, kimisi de “neme lazım” dedikleri için kaçınılmaz sonu hep beraber yaşamışlar. “Kamburları sırtımızdan atalım” diyen mutlaka olmuş ama tarih, “bir hamburger ve bir kola için” büyük çoğunluğun bir anda her şeyi un ufak ettiğini bizim gözümüze soktuğuna göre her şeyin çürüdüğü zaten o kadar açıkmış ki! DEVLETİ KGB YÖNETİRSE… Bugün iktidarda olan ve ağzını yaya yaya Lenin’in “ulusların kaderlerini tayin hakkı” tezini yanlış bulduğunu söyleyip, hemen ardından da Ukrayna’daki bazı bölgelerin bağımsızlığını tanıyarak, söylediğiyle çelişen Putin de o sürecin aktörlerinden biridir. Adı Sovyetleri Birliği olan devleti, daha başlangıçtan itibaren, sonradan Putin’in de dahil olduğu, KGB’nin yönettiğini ne yazık ki hepimiz biliyoruz. O, 1975’den itibaren KGB’nin elemanıdır ve 1991’e kadar da Sovyetler Birliği Komünist Partisi üyesidir. Her şey çok açık değil mi? İnsanlığın kurtuluşunun, bilinmez zamanlarda olmadığının en güzel kanıtı, Sovyetler Birliği’nin hazin tarihidir. “İşçinin, emekçinin konseyleri” olarak bilinen Sovyetlerin “bürokratik iktidar”ın eline geçişinin hazin öyküsüdür bu! O “öykü”nün yeniden var olabilmesi, evde, işte, sokakta, ailede, okulda, kışlada, ibadethanede, nerede insan varsa orada, katılımcı, şeffaf ve hesap verebilir bir mekanizma kurabilmekten ve “her şeyi bilen” bürokrat yöneticilerden kurtulmaktan geçer. Ha bu arada “savaş, cinayettir”; o savaşın aktörleri de, o savaşta taraf olanlar da, insanlığın geleceğini karartmaktan ve silah tüccarlarının kasalarını doldurmaktan başka bir işe yaramaz.