Ne kadar titiz incelemeler yapılsa da startupların başarı oranı çok yüksek değil. Yine de başarılı olanların, özellikle hızlı büyüyenlerin yüksek çarpanlı olarak değer kazanması sayesinde yatırım yaptığınız birçok girişim arasında tek bir tanesiyle bile çok yüksek getiri elde edebiliyorsunuz.
Geçtiğimiz haftalarda sizlere sağlıkta inovasyonun başarılı örneklerini, merkezlerini tanıttık. İyi güzel de bu işler parasız olmuyor, mutlaka gelişmesi için kaynak gerekiyor. Kitle fonlaması, melek yatırımcılık, risk sermayesi, özel sermaye fonları bir girişimin, startup’ın fikir aşamasından başlayarak olgunlaşmasına kadar geçen zaman içinde ona finansal destek sağlayan oluşumlar, bu hafta bunlara yakından bakacağız.
FON BULUCU
Fon Bulucu, bir “paya dayalı kitle fonlaması platform şirketi” olarak tanınıyor. Bu konuda yasal mevzuat pek yeni, sadece birkaç benzer kurum var. Bu tip şirketlerin özelliği çok paydaşı olmasında ve daha ürün ortada yokken, fikir aşamasında dahi girişimciyi destekleyebilmeleri. Kamu kurumları tarafından yakından denetlenen şirketler bunlar, örneğin ticaret ve hizmet alanındaki girişimler kitle fonlanmasından yararlanamıyor, yararlanabilmek için mutlaka teknoloji ve üretime yönelik olmaları gerekiyor. Bir bakıma borsada yapılan halka arzların küçük bir versiyonu.
Ben Fon Bulucu’yu yönetim kurulu üyesi Dr. Orhan Mutlu Topal sayesinde tanıdım. Mutlu Bey hekim ama erken yaşlarda babasının işiyle ilgilenmek durumunda kalmış. İlaç ve aşı sektörüne odaklanan şirketlerini bir nedenle devrettikten sonra inovasyon dünyası ilgisini çekmiş. Şimdi fotoğrafta izlediğiniz gibi birçok sivil toplum örgütündeki gönüllü çalışmalarının yanı sıra iş olarak inovatif girişimleri yakından takip ediyor. Sağlık sektöründeki engin birikimini bildiğim için ona girişimcilikte başarının şifrelerini sordum. Meraklı, tutkulu, araştırmacı kişilerin başarı şansının yüksek olduğunu, ürünün gerçek bir probleme çözüm getirmesi ve mutlaka uluslararası arenada kabul görme potansiyeli taşıması gerektiğini söyledi.
43 saniye gibi çok çok kısa sürede fonladıkları bir proje olduğunu vurgulaması çok ilginçti. Fon Bulucu olarak benim de uzun süredir başarılarını yakından izlediğim bazı sağlık girişimlerini desteklediklerini öğrenmekten ayrıca memnun oldum. Girişimler açısından böyle yapılardan destek almak önemli. Öncelikle pek çok deneyimli insan bir bakıma ortağınız, gönül elçiniz oluyor, sizin başarınız için kendi çevrelerini, ilişki ağlarını, bilgi ve birikimlerini size sunuyor. Fondan aldığınız para kurduğunuz şirkete sermaye olarak giriyor ve onu önceden belirttiğiniz verimli alanlarda kullanmanız gerekiyor.
Ne kadar titiz incelemeler yapılsa da startupların başarı oranı çok yüksek değil. Yine de başarılı olanların, özellikle hızlı büyüyenlerin yüksek çarpanlı olarak değer kazanması sayesinde yatırım yaptığınız birçok girişim arasında tek bir tanesiyle bile çok yüksek getiri elde edebiliyorsunuz. Yani kitle fonlaması şirketine paydaş olmak parası olanlar için orta ve uzun vadede ideal bir yatırım aracı. Yakında çıkacak düzenlemelerle hisselerinizi daha kolay satmanız, devretmeniz de sağlanacak.
Bilgiyi üretmek ile onu ürüne dönüştürüp satmak, pazarlamak ve girişimi büyütmek bambaşka işler. Buradan tüm girişimci arkadaşlarımı fikir aşamasından itibaren uzman desteği almalarını hararetle öneriyorum.
KEİRETSU MELEK YATIRIMCI AĞI
Melek yatırımcı (Angel investor) sözü nereden geliyor diye hep merak etmişimdir. Kankan dansını eski kovboy filmlerinden hatırlarsınız; kalabalık bir grup genç, uzun ve güzel bacaklı kadın özel elbiseleriyle sahnede şov yapar. 1900’lerde bu pahalı gösteriyi finanse eden kişilere melek yatırımcı denirmiş, şimdilerde girişimleri erken aşamada finanse edip yaşamalarını sağlayan oluşumlar için kullanılıyor bu söz. Dünyanın ilk melek yatırımcısının Kristof Kolomb’un denize açılmasını sağlayan İspanya Kraliçesi Isabel olduğu kabul ediliyor.
Keiretsu’nun kurucusu Randy Williams’ın da öyküsü ilginç. 2000’lerde Silikon Vadisi’nin parlak geleceğinin farkına varıyor ancak hoşuna giden tüm girişimleri desteklemeye gücü yetmiyor. O da Japonca, ortak amaç için bir masa etrafında oturmuş insanlar topluluğu demek olan, Keiretsu’dan ilham alarak arkadaşları ile bu kurumu oluşturuyor. Hızlı başarı sonucunda hızla globalleşiyorlar ve 2012’de Keiretsu Türkiye kuruluyor.
Bana bu bilgileri veren yönetim kurulu başkanı Hulusi Berik ile yolumuz bundan beş yıl kadar önce bir etkinlikte kesişti. Beni bir hekim, danışman olarak “Girişim Tarama Toplantısına” davet etti. Her ay yaptıkları bu toplantıda kendilerine başvurmuş ve ön değerlendirmelerden geçmiş startuplar görücüye çıkar gibi kurumsal veya bireysel yatırımcıların karşısına çıkıyor. Yatırıma uygun görülenler ile daha derin görüşmeler yapılıyor ve sonrasında yatırım kararı veriliyor. Bu kadar titizliğe rağmen yatırım yapılan startupların %90’nı batıyor. Kalanların % 5-6’sı standart bir işe dönüşüyor; ancak % 3-4’ü startup hâline gelebiliyor; çok hızlı, katlanarak büyüme başarısı gösterebiliyor.
Hulusi Bey melek yatırımcılığın en güzel yanının, Yemek Sepeti ve Getir gibi çok başarılı olan girişimlerin büyüme yolculuğuna katılma örneğini vererek hızlı büyümelerinin yarattığı heyecanı yaşamak olduğunu söylüyor. Melek yatırımcılar sayesinde girişim ayakta kalıyor, işler rast giderse şirketin değerlemesi artıyor ve sonrasında işi büyütmek için daha çok yatırım gerekiyor. İşte bu noktada risk sermayesi (Venture Capital) devreye giriyor.
Sağlıkta yapay zekanın geleceğin teknolojisi olarak hızla gelişmeye uygun olduğunu görerek ülkemizden iki şirkete melek yatırımcı oldu Hulusi Bey. Akademisyen arkadaşlarımın kurduğu bu şirketlerin onun yatırımcı olmasıyla kaderlerinin değiştiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Çünkü bilgiyi üretmek ile onu ürüne dönüştürüp satmak, pazarlamak ve girişimi büyütmek bambaşka işler. Buradan tüm girişimci arkadaşlarımı fikir aşamasından itibaren uzman desteği almalarını hararetle öneriyorum.
Startupların finansmanının da dünyadaki genel eğilimden nasibini almış olması sevindirici. Artık sadece ben yatırımcıyım, para kazanmak tek hedefimdir gibi bir yaklaşım rağbet görmüyor; çünkü sürdürülebilir olmuyor. Bunun yerine her kademe yatırımcı toplumsal faydayı, sosyal etkiyi de gözeterek yatırım yapıyor. Keiretsu’da bu amaçla melek yatırımcılığın ülkemizde ve dünyada yaygınlaşması için çaba harcıyor. Kurum olarak Keiretsu, kişisel olarak Hulusi Bey inovasyon ekosistemine katkı için her zaman teknoparklar, teknokentlerle ve ilgili kurumlarla, bizlerle yakın çalışma ve işbirliği içinde oluyorlar, onlara teşekkür ediyoruz.
Risk sermayesinin desteklediği startupların dünya ölçeğinde başarılı olabilmeleri için çok ciddi miktarda finansmana ihtiyacı oluyor. İşte bu evrede özel sermaye fonları (Private equity) devreye giriyor.
VOLİTAN GLOBAL
Volitan’ın kurucusu Ufuk Eren ile arkadaşlığımız 1990 başında International Hospital’ın açılış zamanlarına kadar gidiyor. Hastanenin efsane sahibi Said Haifawi onun yeteneğini keşfetmiş ve genç yaştaki bu başarılı mühendisi biyomedikal müdürü yapmıştı. Ufuk sonraki yıllarda Siemens’te yurtiçi ve yurtdışında üst düzey görevler yaptı. Bu güzel kariyere rağmen içindeki girişimci ruha daha fazla karşı koyamayarak konfor alanının dışına çıktı ve 45 yaşında girişimci oldu ki bu olgunluk yaşı, ideal girişimci yaşıdır.
Volitan’ı 10 yıl önce bir danışmanlık şirketi olarak kurdu, ülke ve dünya devlerine sağlıkta yeni pazarlara giriş, satın alma ve birleşmeler, inovasyon ekosistemi kurma, iş modeli geliştirme, dijital transformasyon gibi konularda yardımcı oldu. Aynı zamanda sağlıkta inovasyonu iyi bir yatırım alanı olarak gördü ve bazı startuplara melek yatırımcılık yaptı. İnovasyon yönetimini bilmesi, çok uluslu bir şirkette uzun süreli deneyimi ona bu sahada da başarı getirdi ve Almanya’da kurulu Aescuvest risk sermayesi şirketinin ortağı oldu. Şimdi hep birlikte 150 milyon dolar değer ile Avrupa’nın ve doğal olarak Türkiye’nin en büyük sağlık alanındaki risk sermayesi şirketini kurmaya hazırlanıyorlar. Sağlık, sağlığın korunma ve geliştirilmesi, gıda startupları ana hedefleri olacağı için sağlık inovasyon ekosistemi açısından çok güzel bir haber bu.
Ufuk Eren inovasyonun borsa, emlak, altın, dövize göre en iyi yatırım aracı olduğunu, sağlığın önemini görüp doğru yatırım yapabilen risk sermaye şirketlerinin geleceğinin çok parlak olduğunu söylüyor. Türkiye’nin sağlık alanında belli başarıları olduğu için, uygun ortam da sağlanırsa, beş yıl içinde unicornlar (milyar dolar değere ulaşan startuplar) çıkabileceğine vurgu yapıyor. İnovasyona finansal açıdan yatırımın hâlâ yeterli olmadığını, özellikle şu anda paraya sahip olan kişi ve grupların, hastane sahiplerinin veya sağlıktan zenginleşmiş insanların, birkaç örnek dışında sağlıkta inovasyona yeterince destek olmadığını düşünüyor. Ümit ederim ikinci kuşak, yeni jenerasyon sermaye sahipleri startuplara farklı yaklaşım yaparlar.
Ufuk’un ufku her zaman geniş olmuştur, fotoğrafta gördüğünüz gibi onunla sohbet insanı yenileştirir. Gönüllü olarak sivil toplum kuruluşları çalışmalarında da aktiftir. Kurucuları arasında olduğu TÜSAP (Türkiye Sağlık Platformu) yedi yıldır sağlık sektörünün paydaşlarını üç ayda bir buluşturuyor, raporlar üretiyor. Şimdilerde Sağlıkta Geleceğin Liderleri Platformu (SAGEL) ile alanımıza yeni liderler kazandırmak amacıyla bir grup arkadaşı ile beraber kolları sıvadı. Benim bir hayalim de buydu, onlara desteğim tam.
Risk sermayesinin desteklediği startupların dünya ölçeğinde başarılı olabilmeleri için çok ciddi miktarda finansmana ihtiyacı oluyor. İşte bu evrede özel sermaye fonları (Private equity) devreye giriyor. Bunlar çeşitli vakıfların, üniversitelerin oluşturduğu çok büyük hacimli fonlar. Tabii on milyon dolarlar mertebesinde yatırım ihtiyacı duyulabilen bu aşamada devletin de, özellikle bizim gibi ülkelerde, girişime omuz vermesi gerekebiliyor.
Aslında devlet ve kamu inovasyon ekosisteminin içinde finansal destek olarak her aşamada var, bu yazıda bunlara değinmedik. TUBİTAK, KOSGEB, TUSEB, TTGV, Kalkınma Ajansları daha öğrencilikte fikir aşamasından başlayarak girişimcilere hatırı sayılır katkılar sağlıyorlar. Arya Yatırım Komitesi’nin kadın girişimcileri desteklemesi gibi birçok sivil oluşum ekosistemin değerli paydaşları olarak her geçen gün etkilerini arttırıyorlar.
Yavaş yavaş da olsa inovasyonun, sağlığa dayalı ekonominin önemi anlaşılıyor. Cumhurbaşkanı adaylarının bu konulardaki seçim vaatleri geleceğe umutla bakmamızı sağlıyor. Finansman konusunda da özellikle COVİD-19’un tetiklediği sağlık krizi ile sağlığın ekonomik değerinin net biçimde ortaya çıkması küçük veya büyük sermaye sahiplerinin ilgisini bu alana çekiyor, sağlıkta inovasyona yatırım yapmak isteyenlerin sayısı hızla artıyor.
Olanaksızlıklara ve kısıtlara rağmen sağlık hizmet sunumunda oldukça başarılıyız. Akademik olarak belli bir seviyenin üstündeyiz, yabancı öğrenciler tarafından tercih ediliyoruz. Teknolojik altyapımız göreceli olarak iyi, yani sağlıkta önder ve örnek ülkelerden birisiyiz. Sağlıkta inovasyon alanında emek veren girişimcilerimizin de ihtiyaçları olan finansman desteğine bundan böyle kolayca ulaşarak yenilikçi teknoloji geliştiren, dünya ölçeğinde başarılı şirketler oluşturacağına inancım büyük.