İnovasyon Durağı: Ateş, tekerlek ve yapay zekâ

Abone Ol
Doç. Dr. Çiğdem Selçukcan Erol’un sözleriyle “Sağlıkta yapay zekâ hayallerimiz ile sınırlı”. Bu hafta İnovasyon Durağında konuğumuz yapay zekâ, üç başarılı sağlıkta yapay zekâ girişimini sizlere tanıtacağım.

Loading...

Ateş, tekerlek ve şimdi yapay zekâ! Ateşin kontrolü ve tekerleğin keşfi insanlık tarihinde ve yaşamımızda ne kadar önemliyse, bana göre, yapay zekâ da o kadar önemli. Kendisi teknoloji üretebilen bir teknoloji olduğu için dönüştürücü, henüz yeni yeni sağlık alanına girse de derin etkilerini görüyoruz. Konunun ülkemizdeki önde gelen uzmanlarından Doç. Dr. Çiğdem Selçukcan Erol’un sözleriyle “Sağlıkta yapay zekâ hayallerimiz ile sınırlı”. Bu hafta İnovasyon Durağında konuğumuz yapay zekâ, üç başarılı sağlıkta yapay zekâ girişimini sizlere tanıtacağım. Öykülerinin hepimize ilham olacağına inanıyorum. ALBERT HEALTH Adına aldanmayın, yüzde yüz yerli milli bir girişimdir Albert, ilk günden global başarı hedeflediklerinden böyle tüm kültürlere sempatik gelebilecek bir isim seçmiş fotoğraftaki kurucuları. Solumdaki Serdar Gemici, sağımdaki Serhat Uzun ve karede bulunamayan Ensar Güneşdoğdu Siemens firmasında çalışan üç mühendis arkadaş. Şirket içi girişimcilik programı dahilinde açılan yarışmaya katılıp birinci oluyorlar, böylece Albert maceraları da başlamış oluyor. Onların derdi en doğal iletişim aracımız olan ses. Albert bir medikal ses ve dil işleme aracı, yapay zekânın doğal dil işleme ve ses işleme bacağını kullanarak ihtiyacınızı anlıyor ve hasta ile hasta yakınlarının hayatını, tedaviyi yönetmelerini kolaylaştırıyor. Ses deyip geçmeyin, ses tonu ve tınısı hastalıklarınız hakkında önemli bilgiler verebiliyor. Parkinson gibi bazı nörolojik sorunlarda sesin durumundan hastalığın seyri konusunda bilgi sahibi olabiliyorsunuz. Yola çıkarken kronik hastaların ve yaşlıların tedaviye uyumunu, ki bu çok önemli bir sorundur, sesi kullanarak arttırmayı amaçlamışlar ve ilaç, sigorta şirketleri, hastaneler ile işbirliği yaparak hızla 150.000’nin üzerinde kronik veya nadir hastalığı olan bireye ulaşmışlar. Nörolojik, onkolojik, kardiyolojik hastalar ilk hedefleri olmuş. Şu anda birçok şirket ile birlikte yürüttükleri dikkat çeken projeleri var. Örneğin multipl sklerozu olan bir hasta 7/24 kafasındaki sualleri Albert’e sorabiliyor ve hasta odaklı bir uygulama olduğu için hangi hastanın hangi koşulda hangi soruyu sorduğuna göre Albert cevap veriyor. Yani “Başım ağrıyor ne yapmalıyım” sorusuna Albert her hastaya kendi durumuna özgü cevaplar veriyor. Büyük kolaylık değil mi? Başarıları Türkiye dışına taştı. İlk günden beri dünyayı hedeflemişlerdi, hızla ilerliyorlar. Şimdilerde İngiltere’nin kamu sağlık otoritesi NHS ile mideden tüple beslenme konusunda proje yürütüyorlar, hastaların hastaneye yatmalarını önleyecek şekilde destek sağlıyorlar. Yakın zamanda çeşitli Körfez ve Afrika ülkeleri ile Ukrayna’ya ürün satacaklar. Serdar, Serhat ve Ensar ile konuşlandıkları Acıbadem Kuluçka Merkezinde zaman zaman görüşüp sohbet ederim, her zaman gösterdikleri gelişmeye hayranlık duymuşumdur. Bunun sebeplerini düşündüğümde çok çalışmayı, vizyonu, sabrı, sadece kendilerine değil ekosisteme katkıyı, ilk ürüne âşık olmayarak sürekli ürünü geliştirme arzusunu başlarda sayabilirim. “Dijital Terapötik” kavramını da ilk onlardan duydum. Terapötiğin Türkçemizde karşılığı “Tedavi edici” olabilir. Yani ilacın ötesinde bir yöntem, cihaz veya ortam da terapötik olarak adlandırılabilir. İşte dijital terapötikler de dijital sağlık teknolojilerinin yaygınlaşması ile birlikte ortaya çıkan, yazılım olan bir çeşit medikal cihazlar. Albert Türkiye’den çıkan ilk dijital terapötik, yolu açık olsun. Gelecekteki hedeflerinden birisi bu teknolojiyi kullanarak doktor, hemşire ve sağlık çalışanlarının hasta notlarını konuşarak dokümante etmelerine olanak sağlamak. Sağlıkçı böylece bilgisayara değil hastaya odaklanabilecek, yazma eylemiyle kıymetli vaktini kaybetmeyecek, iki eli devamlı kullanabilir hâlde olacak. Ayrıca çözümü bilinen yöntemlerle söz konusu olmayan veya çok pahalı uygulamaları Albert ile mümkün kılmak istiyorlar. Diyabet başta, kronik hastalıklarda sık gördüğümüz bir problem olan zararlı davranış, alışkanlık ve tutumları değiştirmek için de Albert çok yararlı olabilir. Hızla global bir dijital terapötik şirketi haline gelerek sağlığın tüm insanlar için erişilebilir olması onlar açısından çok önemli. Evet, Dijital Sağlıkta da Önder Ülke Türkiye olacak diyoruz.
Adapha yatırım almayı başaran bir şirket, ürünleri yakında piyasaya çıkacak. Sema Gül gündüzlerini hastalarına, gecelerini uykusuz kalarak hayaline ayırarak dünyada eşi olmayan bir uygulama geliştirmiş.
HEVİ AI Derin sohbete dalıp ekiple fotoğraf çektirmeyi unuttuk. Dr. Deniz Can Aliş ile yazılımcı Mert Çelenk asker arkadaşı, girişimi kurmayı orada kafalarına koymuşlar, sonra aralarına Erdem Yaman, Mert Yergin katılmış; Dr. Osman Kızılkılıç Cerrahpaşa’dan inme uzmanı nörolog olarak onlara danışmanlık yapmış. Zaten böyle hekim, hemşire, sağlıkçılarla mühendisler ve yazılımcıların birlikte başlattıkları girişimlerin başarı şansı çok daha yüksek oluyor. Multidisipliner çalışma ve işbirliği inovasyonun da olmazsa olmazı. Yöneldikleri sorun Türkiye’de yılda 200.000, dünyada 20 milyon kişiyi etkileyen inme. Tanıda ve dolayısıyla tedavide gecikme nedeniyle ülkemizde bu hastaların %99’u ya değişik derecede sakat kalıyor ya da maalesef kaybediliyor. Çünkü nedeni belirlemek için çekilen tomografi veya MR’lar uzman radyolog, nörolog olmadığı için anında değerlendirilemiyor ve değil saatler, dakikaların önemli olduğu bu problemde hemen müdahale yapılamıyor ve beyin fonksiyonları değişik derecede kaybediliyor. İnme damar içinde pıhtılaşma veya damar dışına kanama nedeniyle oluştuğu için ayırıcı tanı çok çok önemli, çünkü inmenin sebebi pıhtı ise kan sulandırıcı veriyorsunuz, sebep kanama ise tamamen farklı bir tedavi uyguluyorsunuz. İşte Hevi AI bu soruna bir yapay zekâ çözümü getiriyor, inmeli hastaya tetkik yapıldığı anda görüntüleri değerlendirip, nedeni belirliyor ve tüm doktorları bilgilendiriyor, doğru tanı ile doğru tedavinin yapılmasını sağlıyor. Geliştirdikleri mobil uygulama sayesinde bu bilgileri hastanın doktoru nerede olursa görebiliyor; yani tam istediğimiz gibi mekândan ve zamandan bağımsız hizmet verebilmek söz konusu oluyor. Türkiye’de bu güzel uygulamanın başka benzeri yok. ABD merkezli bir startup çok önemli bu sorunu çözdüğü için ilgililer ve FDA tarafından özel olarak desteklenmiş ve hızla milyar dolarlık bir şirket haline gelmiş. Hevi AI’ın ne kadar destek görmüş olabileceğini takdirlerinize bırakıyorum. Karşılaştıkları en büyük sorun devasa regülasyonların getirdiği bürokrasi ve bunun her etapta tekrarlanması.
Hevi AI inmeli hastaya tetkik yapıldığı anda görüntüleri değerlendirip, nedeni belirliyor ve tüm doktorları bilgilendiriyor, doğru tanı ile doğru tedavinin yapılmasını sağlıyor.
Bir de muhatap oldukları hiçbir kurumun startup ve inovasyon mantığına uygun çalışmadığını anlatıyorlar. Basit bir SGK teşvik işleminin bile Cumhurbaşkanı imzasına bağlı olduğunu söylediklerinde hayrete düştüm. Ne var ki öğrenilmiş çaresizlik içine girmeden sabırla üretmeye ve kendilerinden sonra gelecek girişimlere örnek olmaya gayret ediyorlar. Sağlığa dayalı ekonomide, dijital teknolojilerde dünya ölçeğinde söz sahibi olmak istiyorsak girişimcilerimizin önünü lafta değil özde açmalıyız. Hevi AI ekibinin bir hayali de 112 sistemini tamamen dijitalleştirerek “Acil Yönetim Platformu” haline dönüştürmek. Böylelikle sizin eski sağlık verileriniz ile mevcut sorunlarınızı ve eldeki hastane, kurum gibi olanakları eşleştirerek size en iyi çözümü sunmak. Sadece bizde değil, acil servislerdeki yoğunluktan hastaların ambulanslarda beklediği ülkeler için de hoş bir çözüm değil mi? Ben olanak verirsek bir gün bunu başaracaklarına eminim. ADAPHA Adapha’nın kurucusu Sema Gül, daha 5-6 yaşlarında Niksar’ın yeşil bahçelerinde oynarken bile konuşma güçlüğü çeken yaşlılarla, engellilerle iletişim kurmanın yollarını hayal edermiş. Bu hayali hep canlı kalmış ve fizyoterapist olunca da yoğun bakımda yatan veya çocuk ve erişkin nörolojik sorunları olan ağır hastalarla zevkle çalışmış ve başarılı olmuş. Özellikle bebeklerle çalışmaları sırasında Serebral Palzi (CP) tanısı erkenden konanların terapiye çok daha iyi yanıt verdiğini görerek bunu nasıl sağlayabileceğini araştırmaya başlamış. Görev yaptığı kurumun Ondokuz Mayıs Üniversitesi olması, girişimini geliştirebileceği Teknopark’ın mevcudiyeti, TÜBİTAK desteği, yetenekli ve projeye gönülden bağlı mühendislerle yolunun kesişmesi ona hayalini ürüne dönüştürme fırsatı vermiş. Tıp sürekli ilerliyor. Ben serebral palziyi bir tür doğum travması sonucunda oluşan bir sorun olarak bilirdim, artık tek nedene bağlı bir sorun olmadığı ve bir sendromlar bütünü olduğu anlaşılmış. Üstelik daha bebek anne rahminde iken hastalığın başladığı, 9. haftadan sonra ortaya çıkan bazı anormal hareketlerin bebeğin CP’ye gidişine işaret ettiği gösterilmiş. Anne rahmindeki evreler için bebeğin motor gelişmesinin takibine yönelik araştırmalar çok yeni ama bebek doğduktan sonra uzman kişilerin yapacağı analizlerle tanı erken evrede konabiliyor. Bunun için bebeğin sakin olduğu, ağzında emzik veya elinin bulunmadığı üç dakika boyunca tüm beden hareketleri yukarıdan cep telefonu ile videoya kaydediliyor ve sonra bu kayıt uzun uzun inceleniyor. Türkiye’de bu videolardan CP tanısı koyabilecek, yetkin, sertifikalı eğitim görmüş sadece 200 kişi var. Bir yılda yüzbinlerce bebek doğduğunu düşünürseniz bunların hepsini insan gözüyle değerlendirmenin imkânsız olduğunu kavrarsınız. İşte Sema burada çözüm olarak yapay zekâyı düşünmüş. İyi de yapmış, çünkü geliştirdikleri ve eğittikleri yapay zekâ çok büyük doğruluk oranıyla tanı koyabilir hâle gelmiş, her geçen gün de kendisini ileri taşımaya devam ediyormuş. Çocuk hekimlerinin bile CP tanısını koymakta zorlandıklarını, geciken tanı nedeniyle sakat kalma oranının çok arttığını düşünürseniz bu teknolojinin önemini daha iyi anlayabilirsiniz. Erken tanı her tıbbi olayda olduğu gibi CP de de çok önemli, çünkü erken başlayan terapiyle hem çok iyi yanıt alınıyor hem de tanı konmadığı için yerleşen yanlış motor becerileri zaman içinde düzeltmek için sarf edilecek yoğun emek ve başarısızlık önlenmiş oluyor. Adapha yatırım almayı başaran bir şirket, ürünleri yakında piyasaya çıkacak. Sema Gül gündüzlerini hastalarına, gecelerini uykusuz kalarak hayaline ayırarak dünyada eşi olmayan bir uygulama geliştirmiş, kendisini ve çalışma arkadaşlarını, destekçilerini yürekten kutluyorum. Gönül ister ki, bu emekler sonucunda tüm bebeklerin hareketleri incelenebilsin ve erken tanı konarak hem çocuğun hem ailenin yaşam kalitesini fevkalade kötü etkileyen sakatlıklar, engellilikler önlensin.