Kazanılan bu ivmenin sürdürülebilmesi için artık tamamen seçim kampanyasına odaklanmak lazım. “Ötekini suçlayanın daha çok yolu vardır. Kendini suçlayan ise yolun yarısındadır. Kimseyi suçlamayan ise gideceği yere varmıştır.”Ümit Özdağ meselesi bunun en somut örneğidir. Mültecilere bakış açısı bağlamında Özdağ, kararsız ve mültecilerden zaten şikayetçi olan bir kitleyi kendine çekti ve kemikleştirdi. Nasıl oldu bu? Özdağ’ın sürekli hedef gösterilmesi ve mültecilerle ilgili yaklaşımının herkes tarafından eleştirilmesi ile gerçekleşti. İnce’ye destek verenlerin genç bir kitle olduğu belirtiliyor sürekli. İnce’nin gençleri bir şekilde yakalamış olması, İnce’yi eleştirenler tarafından o gençlerin daha da militanlaşmasını sağlar en fazla. Asıl enerji ve dikkat, Kılıçdaroğlu’nun toplumun en ücra kesimlerine kadar net biçimde anlatılması, umudun aşılanması, ikna edilmesine harcanmalıdır. Siyasal iletişimde formül çok nettir: Hedef kitleni belirle, mesajlarını ulaştır, çevredeki iletişimsel gürültülere aldırış etme, kendini ve vaatlerini doğru mecralarda anlat. Yapılması gereken çok şey var, somutlaşmış bir seçim kampanyası da görünürde yok. Bu anlamda özellikle genç kitlelere odaklanılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü hayatında ilk defa oy kullanacak tam 6 milyon genç var. Bu gençlere umut aşılamak, gelecek vadetmek, ülkenizde kalın demek, onları ikna etmek sanıldığı kadar kolay değil. Umut fazlası ile olmalı elbette. Ancak 14 Mayıs seçimlerinde Millet İttifakının kaybetmesi durumunda içinde yaşadığımız demokrasi, hak ve özgürlüklerimiz, hukuk devleti, yargı bağımsızlığımız, ekonomik kriz, yoksulluk gibi hayati konuların bizleri nasıl etkileyeceği seçmenlere anlatılmalıdır. Bunun için tehdit dili kullanmadan, kendilerini bekleyen gelecek iyi betimlenmeli ve Kılıçdaroğlu'nun vizyonu, vaatleri ortaya konmalıdır. Kazanmanın en büyük yolunun birleşmekten geçtiği, ayrışmanın ise kaybettireceği vurgulanmalıdır. Bahara ulaşmanın tek yolunun birleşmekten geçtiği pozitif bir dil ile anlatılmalıdır. Muharrem İnce meselesi tamamen kapanmıştır, Millet İttifakı ve tüm bileşenleri birlik içerisinde seçimi 1. turda kazanmaya kilitlenmelidir. Cumhurbaşkanı Adayı Kılıçdaroğlu’nun yakaladığı psikolojik avantaj hâlâ gücünü koruyorken, bu ivme artırılarak devam etmelidir. Çünkü toplumun neredeyse %60’ı için Kılıçdaroğlu seçilecek adaydır. Çünkü Kılıçdaroğlu, Altılı Masanın uzun bir süredir yaşadığı tedirginlikleri aşarak, adeta bir umut hâline dönüşmeyi başardı. Kürtlerden muhafazakâr insanlara, demokratlardan milliyetçilere kadar toplumun neredeyse tüm kesimleri, Kılıçdaroğlu’nun samimiyetini ve berraklığını gördü. Kazanılan bu ivmenin sürdürülebilmesi için artık tamamen seçim kampanyasına odaklanmak lazım. “Ötekini suçlayanın daha çok yolu vardır. Kendini suçlayan ise yolun yarısındadır. Kimseyi suçlamayan ise gideceği yere varmıştır.”
İnce’ye değil seçime odaklanmak!
Muharrem İnce meselesi tamamen kapanmıştır, Millet İttifakı ve tüm bileşenleri birlik içerisinde seçimi 1. turda kazanmaya kilitlenmelidir. Cumhurbaşkanı Adayı Kılıçdaroğlu’nun yakaladığı psikolojik avantaj hâlâ gücünü koruyorken, bu ivme artırılarak devam etmelidir.
Pamuk Prensese sormuşlar “Bir öpmeyle nasıl uyandın?” diye, “Uyanmasaydım öpmeye devam edecekti” demiş. Bir an önce uyanmak, gerçek gündemimize dönmek zorundayız. Gündemi sürekli meşgul ederek adeta başarıya ulaştırılan Muharrem İnce meselesini de tamamen kapatmalıyız.
Gerek toplumun farklı kesimleri gerekse siyasiler gereken şeyleri söyledi, uzmanlar yazdı, konuştu. Artık gerçek gündeme odaklanmaya dönme zamanıdır. Artık, Muharrem İnce’ye destek verecek olan seçmenleri eleştirmek yerine onları anlamak; ona gösterilen bu ilginin sebeplerini görmek lazım. Tabii ki Cumhurbaşkanı Adayı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun neden seçilmesi gerektiğini de anlatmak gereklidir.
Aksi hâlde Muharrem İnce ve ekibini eleştirmenin hiç kimseye bir yararı olmayacaktır. Bilakis İnce meselesini sürekli gündemde tutmanın asıl konuya odaklanmayı engelleyeceğini, toplumsal enerjinin boşa harcanacağını düşünüyorum. Bu bakımdan toplumsal enerji dediğimiz kümülatif durum, boşa harcandığında asıl sorun ıskalanmış oluyor. Gezi Parkı sürecini hatırlayalım.
Gezi Parkı sürecinde neredeyse tüm ülke çapında ciddi organizasyonlar yapıldı, protestolar gerçekleştirildi. Zaman uzadıkça hedeften sapıldı, toplumsal enerji boşa harcandı, tükendi. Artık toplum kendisi ile alakalı sorunlara tepki verecek enerji ve ses bulamamış, bu esnada iktidar kendi lehine atacağı adımları atmıştı bile.
Dolayısı ile seçimlere sayılı günlerin kaldığı şu zamanlarda, enerjimizi asıl odaklanmamız gereken şeylere vermeliyiz. Örneğin seçim güvenliği, sandıklar, sahada yer alacak insanlar, Kılıçdaroğlu’nun güçlü tarafları… Bu konuların ivedilikle kurumsal bir bakış açısı ile ele alınıp seçim kampanyasının bir parçası hâline getirilmesi gerekli.
Bunun dışında İnce’yi ve ona oy verecek kitleyi tehdit etmek, eleştirmek ve tarihi sorumluluklarını hatırlatmak artık gereksizdir. Fazlası ile yapıldı zaten. Olayı sürekli İnce çerçevesine sıkıştırmak Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılacak en büyük haksızlık olacaktır. Çünkü asıl istenen de İnce’nin gündemde tutulmasıdır zaten.
Muharrem İnce ve oy verenleri ötekileştirmek kemikleşmeye de sebep olabileceği gibi Millet İttifakına destek verecek olan kırılgan/hassas/tetikte bekleyen geniş kitlelere de ciddi zararlar verecek, kararlarını olumsuz anlamda etkileyecektir. Millet İttifakının henüz kendi arasında bir bütünlük yaratamadığı algısını oluşturacaktır. Çünkü burada asıl rakip İnce ve diğerleri değil Erdoğan’dır.