İnce’nin siyasette geleceği var mı?

Abone Ol
HIZLI ÇIKTI HIZLI DÜŞTÜ Fakat İnce'nin yükselişi kadar, düşüşü de hızlı oldu. 2018 Cumhurbaşkanlığı seçim akşamında basının önüne çık(a)maması, seçimi kaybettiğini bir gazeteciye kısa bir mesajla bildirmiş olması ve seçim yenilgisinin akabinde Kılıçdaroğlu'na karşı liderlik mücadelesi başlatmayacağı sözünü bozarak CHP Genel Başkanlığına aday olması; onun 2018 Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasında muhalif seçmenler nezdinde yarattığı güçlü dalgayı dindirdi. Sonraki süreçte Olağanüstü Kurultay’ın toplanması için yeterli sayıda imza toplayamaması genel başkanlık iddiasına gölge düşürdüğü gibi, sonraki aylarda ne kamuoyu ne de örgütte kendisini öne çıkaracak bir hamle yapamaması CHP'liler nezdinde de etkisini hızla azalttı. Bu noktada, İnce'nin siyasi profilini düşüren son olay ise 2019 yerel seçimlerinde CHP'li adayların birçok büyükşehirde seçimleri kazanması oldu. Böylece CHP’li seçmenler, Kılıçdaroğlu karşısında en büyük kozu olarak seçim kazanabilme ihtimalini öne çıkaran İnce’nin önce seçim kaybettiğine tanık oldular, sonra da başka adayların AKP karşısında başarı kazanabileceğini anladılar. Bütün bu gelişmelerden sonra İnce, eğer CHP içinde siyaset yapmaya devam ederse, önemli bir pozisyona gelemeyeceğini biliyordu. CHP'nin geçen yaz yapılan olağan kurultayına giden süreçte birçok il ve ilçe kongrelerine tek adayla gidilmesi delege profilini hızla Genel Merkez lehine değiştirdi. Bunun sonucunda İnce'nin kurultayda genel başkanlık seçimini kazanmak bir yana, aday olmaya yetecek imzayı bulmakta bile zorlanacağı aşikardı. Fakat İnce'nin pozisyonunu zora sokan asıl gelişme 2019 Yerel Seçimleri’nde özellikle büyükşehirlerde Millet İttifakı’nın desteklediği adayların belediye başkanlıklarını kazanması oldu. Bu sonuç artık Kemal Kılıçdaroğlu ile özdeşleyen Millet İttifakı stratejisine parti içinde büyük destek toplarken, öte yandan CHP kanadında Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş ve Tunç Soyer gibi yeni siyasi figürlerin sivrilmesine ve kamuoyundaki tanınırlıklarını arttırmalarına yol açtı. İnce belki parti içinde Kılıçdaroğlu'nun liderliğine muhalif kanadın doğal lideri olmayı bir süre daha kabul edebilirdi fakat yerel düzeyde oluşan bu havanın ön plana çıkardığı güçlü belediye ve il başkanlarının gölgesinde kalmayı göze alamadı. İNCE’NİN SİYASAL YALNIZLIĞI İnce, CHP içinde ne örgütçülüğü ne de teknokrat kimliğiyle sivrilen bir siyasetçi değil. İki defa genel başkan adayı olmasına karşın parti içinde kendisiyle birlikte hareket eden güçlü bir grup oluşturamadı. Cumhurbaşkanı adayı olduktan sonraki dönemde bile önemli konularda kendisine danışmanlık yapabilecek, farklı alanlarda öneriler verebilecek bir uzman takımı da kuramadı. Nitekim, 2018 seçimlerinin akşamından belki de İnce namına en çok akılda kalan “Adam kazandı” krizi bile İnce'nin iyi bir basın danışmanına sahip olmadığını gösterdi. İnce’nin bu mesajı atmaması gerektiğini kendisine söyleyecek bir danışmanı veya sözcüsü olmadığını veya varsa da bu kişiyi dinlemediğini o akşam öğrenmiş olduk. Mesajın kendisi kadar bu durum da İnce için büyük sıkıntıydı. Öte yandan, İnce, zayıf örgütçülüğünü saklayabilecek bir teknokrat profile de sahip değil. Hukuktan ekonomiye, dış politikadan bürokrasiye kadar Türkiye'nin şu an karşılaştığı hiçbir önemli konuda İnce'nin uzmanlığı yok. Bu konuların hiçbirisinde İnce seçmen nezdinde öne çıkamıyor. Bütün bu eksikliklere karşın İnce'yi ulusal siyasette öne çıkaran onun kürsü performansı oldu. Geniş kitlelerin İnce'yi tanıması, onun 2009 yılında Meclis kürsüsünde yaptığı bir konuşmanın youtube sitesinde birkaç gün içinde yüzbinlerce kişi tarafından izlenmesi sayesinde oldu. Çok basit bir dil kullanarak AKP Hükümeti’ni eleştirdiği konuşmalar onu zamanla CHP seçmenlerine sevdirdi. Seçim gezisine gittiği yerlerde vatandaşlarla sıcak bir temas kurabilmesi ve konuşmaları esnasındaki rahat tavrı İnce’yi öne çıkardı. Kemal Kılıçdaroğlu'nun Genel Başkan seçilmesi sonrasında Deniz Baykal döneminden birçok yönetici ve milletvekilinin siyaset sahnesinin dışında kalmasına karşın, İnce sempatik bir figür olarak partide varlığını sürdürdü. Hatta, bu özelliği sayesinde İnce kısa zamanda önce CHP'nin Meclis Grup Başkan Vekilliği’ne ve sonra Cumhurbaşkanlığı adaylığına kadar yükseldi. 2018 kampanyasında kısa süre içinde milyonlarca muhalif seçmeni heyecanlandırabilmesi ve harekete geçirmesi de yine bu sayede oldu. Fakat, bu kürsü performansının yanına başka bir meziyet ekleyememesi, İnce’nin kampanya dönemleri dışında ön planda kalmasını zorlaştırıyor. Daha açık bir şekilde söylemek gerekirse, İnce, kürsüden inerse sıradan bir siyasetçi olacağını biliyor ve bu nedenle ısrarla kürsüde kalmaya çalışıyor. 2018 seçimlerinin üzerinden 3 sene geçti. İnce o kürsüden indi ve yerine yeni ve başka isimler siyaset sahnesine çıktı. CHP'den ayrılarak yeni bir siyasi parti kurması İnce’yi belki tekrar siyaset kürsüsüne çıkaracak. Fakat, bu durum İnce’nin özellikle 2019 yerel seçiminden beri yaşadığı açmazı aşmasına yardımcı olmayacak. Hatta, Türkiye siyasetinin Cumhur ve Millet ittifakı arasında kutuplaştığı bir ortamda bu açmaz zamanla daha büyüyecek. “BİR BÖLEN” OLARAK ALGILANABİLİR İnce'nin başta CHP olmak üzere muhalefet partilerine yönelteceği eleştiriler iktidar medyası tarafından gündemde tutulabilir. Fakat bu eleştiriler ona iktidar seçmeninden destek sağlamayacağı gibi muhalif seçmenler nezdinde de muhalefete muhalefet eden pozisyonuna sokacağı için pek destek görmeyecektir. İktidara yakın medya kanallarına davet aldığında İnce ile mülakat yapan gazetecilerin onun Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'dan çok Kılıçdaroğlu'na yönelik eleştirilerini öne çıkartacaklarını düşünmek yanlış olmayacaktır. Öte yandan, İnce'nin iktidara yönelteceği eleştiriler ise iktidar medyası tarafından rahatlıkla gözardı edilecektir. İnce'nin bu zor siyasi pozisyondan çıkmasının hayli güç olduğunu düşünüyorum. Nitekim, şu ana kadarki performansı bu konuda başarısız olduğunu gösteriyor. CHP Genel Merkezi'nin İnce'yi büyük oranda görmezden geleceği ve ondan gelecek sert eleştirileri İnce'nin Erdoğan'a yarayacak bir çizgide siyaset yaptığını söyleyerek göğüslemeleri hiç zor olmayacaktır. Bu noktada İnce'nin karşılaşacağı daha büyük açmaz onun özellikle CHP seçmenleri nezdinde bir bölen olarak görülecek olmasıdır. Merkez sol partiler özellikle 1990'lı yıllarda seçimlerde rekabet etmeleri sonucunda birbirlerinin oyunu bölerek zayıflamışlardı. İslami harekete İstanbul ve Ankara gibi şehirlerde belediyelerin kapısını açan 1994 yerel seçimlerinde merkez sol oyun Sosyal Demokrat Halkçı Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi ve Demokratik Sol Parti arasında bölünmesi olmuştu. Bu travmayı aşmak merkez sol için hayli güç olmuş ve o dönemden sonra seçmenler ya sol partilerden birini 1999 ve 2002 genel seçimlerinde olduğu gibi baraj altında bırakmış ya da kamuoyu baskısıyla 2007 genel seçimlerinde olduğu gibi ortak listede buluşmaya zorlamıştı. İnce, Cumhurbaşkanlığı seçim sisteminin iki turlu olmasından dolayı ve parlamento seçimlerinde ortak liste ile seçimlere girme imkanı nedeniyle oyların bölünmesi sorununun bu sefer yaşanmayacağını iddia ediyor. Fakat, böyle bir durumda eğer Memleket Partisi seçime Millet İttifakıyla ortak bir şekilde hareket edecekse CHP'den ayrılmasının nedeni ve mantığı neydi sorusu hemen akıllara gelecektir. Parti içinde tecrübeli bir siyasetçi olarak CHP Genel Merkeziyle uzlaşamamış İnce, partiden ağır eleştirilerle birlikte ayrıldıktan sonra Millet İttifakı’na girmeyi nasıl başaracak? Birçok seçmenin gözünde Memleket Parti'sinin kurulma amacı bundan sonraki ilk seçimde İnce'nin Cumhurbaşkanı adayı yapılması olacaktır. Peki ama o zaman parlamento ve yerel seçimlerde de ittifak yapılacak mı? Bu seçimlerin bir tanesinde bile ittifak yapılamaması durumda Memleket Partisi’nin Cumhur İttifakı karşısında muhalefetin oyunu bölen parti olma eleştirilerine maruz kalacağını görmek zor değil. Bu durum Memleket Parti’sinin muhalif seçmenlerden oy almasını da hayli güç hale getirecektir. Dolayısıyla, İnce'nin belki de en büyük açmazı bu hamlesiyle kendisini siyasette var etme seçeneğini Kılıçdaroğlu'nun eline bırakmış olmasıdır.