Loading...
Klasik zengin kız – fakir oğlan geyiğini işlemeyi ihmal etmeyen filmde, ara ara yavaşlama efektleri verilerek bakışma sahnelerinin eklenmesi, televizyon dizisi izlediğimiz hissine kapılmamıza neden oldu.Gelelim filmde benim açımdan sıkıntılı durumlara… Klasik zengin kız – fakir oğlan geyiğini de işlemeyi ihmal etmeyen filmde, ara ara yavaşlama efektleri verilerek bakışma sahnelerinin eklenmesi, televizyonda dizi izliyormuş hissine kapılmamıza neden oldu. Aslında o mantıktan çıksa ve o sahnelere hiç ver vermese, her şey tıkırında gidiyor. Filmin genel hikayesiyle aslında aşk üçgeni olacakmış hissiyle başlayıp, aslında daha başka bir aşk anlatısına dönüşmesini sevdim. Ancak aşkın gelişip ilerlemesi konusunda bir sıkıntısı varmış gibi hissediliyor. Aşkın kıvılcımı daha yeni oluşmuşken zirve sahnenin yaşanması tatları ağızda bırakıyor. Keşke o aşkın biraz daha ilerlediğini görebilseydik de kaçıp gitme sahnelerine bir nebze daha gerçekle yaklaşabilseydik. Filmde Musa Uzunlar’ın canlandırdığı baba karakterinin şoförün bir yandan koruma konumunda olduğunu görüyoruz. Ama hiç gerçekçi bir koruma – şoför olmadığını hissetmemiz çok da zaman almıyor. Çünkü ziyaretçiyi hemen kabul ediyor, çok çabuk dayak yiyip köşeye düşüyor mesela. Filmdeki mini öyküler Yılmaz Erdoğan’ın kaleminden çıkmış ve aslında güzel bir hava eklemiş filme. Pınar Deniz’in seslendirdiği şarkılar da çok güzeldi bence ve film için ekstra müzik kullanımına çok da gerek duymadım ben. Ama tabi bazı efekt müzikler de bu nedenle fazlalık hissi eklemedi değil. Filmin sadece İstanbul gibi şehir kalabalığına sıkıştırılmaması, Ankara sokaklarından geçmesi, yazlık kamplara uğraması ve tatil yörelerinden geçmesi huzur hissettiriyor. Ayrıca görüntü yönetimini de kutlamak gerek, özellikle doğayla iç içe alanlarda çok başarılı. Gelelim gizem dolu final senaryosuna… ‘Aslında bu bir cenaze marşı, ama kıkırdayıp duruyor çocuklar’ derken aslında bir şekilde finaldeki alameti farikayı hissedebiliyoruz. ‘Kim yaşıyor, kim öldü ya da kim aşık ve ne kadar mutlu?’ sorularıyla kafamız bir şekilde karışık hissediyoruz. Bir şekilde izleyiciye bırakıyor bu soruları ve kafanızda bir final yaratıp o finalle mutlu olun diyor aslında film. Varyasyonlarla dolu final senaryoları üretilmiş film için ve bence güzel de bir hali vardı. Tabi izleyici için daha anlaşılır bir hale de bürünebilir miydi, bilinmez… PINAR DENİZ VE BORAN KUZUM UYUMU DİKKAT ÇEKİYOR Yer aldığı projelere büyük bir ışıltı katan ve oyunculuğuna git gide artılar koyarak kariyerinde ilerleyen Pınar Deniz'i takdir etmek gerek. Bir önceki filmi “İnsanlar İkiye Ayrılır” da da karakterin yaşadığı psikolojiyi çok iyi yansıtarak harika bir performans sergilemişti. Aşkın Kıyameti filminde de gizemler barındıran tılsımlı bir kadına hayat verirken son derece başarılı. Karakterine inanmış ve onunla bütünleşmişti Deniz ve gerçekten de şarkı söylerken alıp götürüyor izleyenleri. Lidya karakterinin özgürlüğünü çok güzel yaşayan Deniz, aslı adı olan ve mutsuz olduğu için kaçtığı Banu’nun psikolojisini de başarıyla anlatıyor. Daha önce ‘Vatanım Sensin’ dizisinde beraber rol aldıkları Boran Kuzum’la da iyi bir uyum yakalayan Deniz’i daha çok sinema filminde izlemek isterim.
Aşkın kıyamet, bizleri tatlı bir tatil yolculuğuna çıkarıyor. Finaliyle kafa karışıklığı da yaratmıyor değil. Ama her şekilde kendinizden bir parça bulabileceğiniz samimi bir hikaye…Genç kuşağın son dönemdeki başarılı çıkışlarından olan Boran Kuzum da oldukça iyi bir psikolojiyle karakterine hayat vermiş. “Biz Böyleyiz” filminde canlandırdığı ergen Emrah karakteriyle bir çoğumuzun beğenisini kazanan Kuzum, bu kez ayakları üstünde durmaya çalışan ve hayalleri için yaşayan Fırat’a hayat verirken çok başarılı. Hepimizin hayalleri vardır ve bu hayaller için savaşırken bazen kafamızın estiğini yapıp eğlenmek isteyebiliriz. İşte bu kafayı canlandırırken karakterine sarılmış Boran Kuzum. Filmde aslında etkisiz eleman gibi duran ama içini açında derin bir hikâye bulabileceğimiz Yusuf’a hayat veren Yiğit Kirazcı da güzel bir renk katıyor. Yer aldığı projelerde sürpriz rollere imza atan Seda Türkmen’e ayrıca hayran olduğumu, bu filmle bir kez daha fark ettim. Hep şaşırtıcı anlarda yüz gülümseten tiplemelere imza atan Türkmen, bu filme de aynı şekilde bir sempati katıyor. Aynı şekilde bitcoin uzmanı haline gelen karakteriyle filme ayrı bir komedi ekleyen Gürhan Altundaşar da oldukça takdir edilesi. “Hayat sen planlar yaparken, başına gelendir” sözünün hakkını veren derecede bir hayat sunumu yapan Aşkın Kıyameti, yaşam sırasında olabilecek her türlü gelişmenin bizi büyüttüğünü hissettiriyor. Genel anlamda güzel bir hikaye anlatımı yapan film, enfes oyunculuklarla beraber bizleri tatlı bir tatil yolculuğuna da çıkarıyor. Günceli içine katarken hayat gerçekleriyle burun burun getiren film, alametifarikası oldukça yüksek bir final sunarak kafa karışıklığı da yaratmıyor değil. Ama her şekilde hikayesinde kendinizden bir parça bulabileceğiniz samimi bir hikaye keşfedeceğinizden şüpheniz olmasın.