Bu Ekrem İmamoğlu nasıl bir adamsa, dışardan bakıyorsun Trabzonlu müteahhit, diyorsun eyvah, bu da şehre bakıp beton görecek, oysa hiç alakası yok, yaptığı ve yaptırmadığı projelerle İstanbul’a şu birkaç senede büyük hizmeti oldu.
Loading...
Ekrem İmamoğlu’nun başa geçmesiyle İstanbul’da bir kültür hareketi başladığını daha önce
yazmıştım burada ama İstanbul Büyükşehir Belediyesi yapılan onca baskıya rağmen şehir kültürü için birbirinden değerli adımlar atmaya devam ediyor.
Şehrin altında hummalı bir çalışma var, metrolar bitiyor, fünikülerler açılıyor ama ben işin kültürel kısmına değinmek istiyorum çünkü metroyu her şehre yapabilirsiniz ama İstanbul doğal bir kültür başkentidir.
Ve ne yazık ki senelerdir bu özelliğini yitirmişti.
Muhafazakâr olduğunu söyleyenler silüetinden tarihine şehrin canına okumaktan hiç vazgeçmediler.
Bu Ekrem İmamoğlu nasıl bir adamsa, dışardan bakıyorsun Trabzonlu müteahhit, diyorsun eyvah, bu da şehre bakıp beton görecek, oysa hiç alakası yok, yaptığı ve yaptırmadığı projelerle İstanbul’a şu birkaç senede büyük hizmeti oldu.
İstanbul deyince akla bir içdeniz olan Marmara gelir, Boğaz gelir ama ne hikmetse bizim yıllarca en kötü olduğumuz yer deniz taşımacılığıydı.
AKP’nin elinden gelse Kadıköy’den Adalar’a yol yapıp otobüs koyacak.
Yol yap, yapma diyen yok da hayat da sadece asfalttan ibaret değil.
Düşünüyorum, bunlar Venedik’e gitseler ceplerinde “Allah yokluğunu hissettirmesin” deyip asfalt götürürler.
Neyse, İmamoğlu’nun yeni kararı deniz taşımacılığına ağırlık vermek oldu.
Kadıköy-Bakırköy-Avcılar, Bostancı-Avcılar, Adalar-Maltepe, Çengelköy-Kabataş, Kadıköy-Kasımpaşa-Fener-Sütlüce-Eyüp, Bostancı-Caddebostan-Moda-Kadıköy-Kabataş, Beşiktaş-Kabataş-Karaköy-Kasımpaşa-Sütlüce-Eyüp…
Şu hatların güzelliğine bakar mısınız?
Bakın, bu hatların açılması sadece ulaşımı kolaylaştırmayı hedefliyor olamaz.
İstanbul’un birbirinden güzel iskeleleri var, ölüme terk edilmişti, şimdi onlar -hadi, sevdikleri bir tabir kullanayım- “ihya” ediliyor.
Moda İskelesi bunun en güzel örneği.
İmamoğlu’nun elinde -hadi iktidarı sevdiği bir tabiri daha kullanayım- “nereden nereye” geldiğini gördük.
Ama en nihayetinde orası bir iskele, kafe değil.
Günde bir tane olsun ama bir vapur yanaşsın, ayrılsın.
Semt iskelelerine vapurların yanaşması İstanbul’un bir güzelliğidir çünkü başka bir şehirde Boğaz yok, içdeniz yok.
Göreceksiniz, iskelelerin hayata dönmesiyle semtlerin de çehresi bir nebze değişecek.
Bizi metrobüse mecbur eden düzen de böyle böyle kurtulacağız.
Doğrusu ya, ben İmamoğlu’ndan bu kadar radikal bir belediye başkanlığı performansı beklemiyordum hiç.
Doğrusu ya, ben İmamoğlu’ndan bu kadar radikal bir belediye başkanlığı performansı beklemiyordum hiç. Bir müteahhit çıktı, asfalt ve beton âşıklarına karşı yalın kılıç meydan okudu.
Bir müteahhit çıktı, asfalt ve beton âşıklarına karşı yalın kılıç meydan okudu.
Yerebatan Sarnıcı gibi olağanüstü restorasyonlara imza attı, tarihi eserleri çevirip korumaya aldı.
İstanbul, keşmekeşinde, “kültür şehri” vasfını çoktan yitirmişti.
İki yer var aklımda…
Biri, Taksim, diğeri Kadıköy.
İmamoğlu’nun Taksim’e dokunacağı günü merak ve sabırsızlıkla bekliyorum.
Taksim Meydanı’nı dünyanın en büyük buz pistine benzetenlere inat, bakalım nasıl kurtaracak?
Bütün vizyonu Topçu Kışlası olanlara rağmen Taksim’i bir dünya kültür başkentinin en simgesel üç meydanından biri yaparsa bu övünç kendisine yet…
… mesin, gelsin şu Kadıköy’e de bir el atsın.
Bizim Kadıköy Suriçi’ne baktığı için dünyanın sayılı manzaralarından birine sahiptir.
Gelgelelim, Kadıköy Meydanı, yani rıhtım, ulaşım kolaylığı açısından otobüs terminali olarak heder olur.
Yok mudur ulaşımı aksatamayacak şekilde bu meydanı İstanbullulara açabilecek formül?
İstenirse bulunacağına inanıyorum ben.
Farkında mısınız, “İmamoğlu’nun İstanbul’u” diye bir şey oluşuyor.
Ha bir de bu imkânları alabildiğine kısıtlanmış hali, siz bir de bunca baskıya uğramamış olsa neler yapabilecekti onu bir düşünün.