Pazar Politik Gündem

İmamoğlu’nun hata yapma katsayısının yüksekliği ve buna sevinenler

Abone Ol
İmamoğlu bir anda hem kendi liderine hem Erdoğan’a hem is dünyasına hem devlete hem de uluslararası aktörlere mesaj vereyim derken kantarın topuzunu kaçırdı ve hata yapmaya başladı.

Loading...

Sanıyorum Bayram haftası sonrasında artık kendi aramızda “İmamoğlu aday adayı mı gerçekten?” diye sorup vakit kaybetmeyeceğiz. İmamoğlu’nun Karadeniz gezisi, gezi sırasında söyledikleri, sosyal medya hesaplarından paylaştığı videoları ve fotoğrafları ile bu yarışta ben de varım diye adeta haykırdı. Onun aday adaylığını ilan etmesi devlet içerisindeki bir kanada, Erdoğan’a, 6’lı masada onu istemeyen az sayıdaki lidere ve de hepsinden önemlisi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na bir mesajdı. Her ne kadar gezi sırasında İmamoğlu kasketler takıp halk adamı olduğunu tekrar tekrar belli etmeye çalışsa da ya da her konuşmasında ‘ben Karadeniz sahilinde adam oldum… mal indirdim mal kaldırdım… ticaret yaptım, ekmek yedim, ekmek yedirdim…” diyerek hemşericilik kartını oynasa da kimi hareketleri, üzerine dikim takım elbiseleri, her seferinden ben buradayım diye bağıran saatleri ile en azından kimi forumlardan ve de sosyal medyadan görebildiğim kadarıyla biraz antipati de topladı. Sonuçta bir yanı ile karşıtı olduğunu iddia ettiği kişi Umre’de bile 10 bin TL üzerinde değere sahip Prada giyen birisi ve buna karşın kendi cenahından rakipleri ile Halkcı/Gandi Kemal ile halktan olduğunu her zaman belli eden Mansur Yavaş. Ancak bu negatif algı görece üstesinden gelinebilecek bir ve telafi edilmesi mümkün bir durumdu. Dahası İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı iddiasına da doğrudan zeval getirmezdi. Ama bu hatasına kümülatif olarak katlanarak etki edecek iki hatayı sanki bile bile, üst üste yaptı ya da birileri yapması için onu arkasından itekledi. Evet o meşhur fotoğraf karesi ve hepsinden de öte Denizleri anma gecesinde söylediği “vız gelir tırıs gider ve akıllı olmaya davet ediyorum” sözleri. ERDOĞAN KUMAŞINA SAHİP OLMAK FARKLI, ERDOĞAN OLMAK FARKLI İmamoğlu yanılmıyorsam 51 yaşında ve de basit bir hesap ile ömrünün yarısını Erdoğan’ın Belediye Başkanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı olduğu yıllarda geçirdi. Bu bağlamda belki siyasal sosyalleşmesi değil ama siyasal olgunlaşması Erdoğan’lı yıllarda ona bakarak, her siyasi aktör gibi onun olduğu makamları arzulayarak ve de biraz da onu taklit ederek onu yenme arzusu ile geçmiştir. Bu çok doğal bir durum ve aslında eğer Erdoğan gibi kavgacı, istekli ve de inatçı bir yapın varsa da bu olumlu bir durum olabilir. Ama ne ile kavga ettiğini, neye istekli olduğunu ve ne için inat ettiğini iyi bilmen lazım. Sanıyorum İmamoğlu’nda bu frekanslar kısa zaman önce karıştı ya da hep karışıktı ama şimdi bir anda ortaya çıktı. Tam olarak olmasa da İmamoğlu’nun Ertuğrul Özkök ve de Nagehan Alçı gibi kişileri Karadeniz gezisine çağırmasını anlıyorum. Bu insanlar toplum tarafından sevilmeseler de farklı grupları temsil edebilir ya da o gruplar ile siyasi aktörün ilişkilerinin gelişmesine küçük bir katkıda yapabilir. Bu da ister beğenin ister beğenmeyin siyasetin bir gerekliliği. Ama bunu öyle kör göze parmak sokarcasına yapmaya hiç de gerek yok ama İmamoğlu bir anda hem kendi liderine hem Erdoğan’a hem is dünyasına hem devlete hem de uluslararası aktörlere mesaj vereyim derken kantarın topuzunu kaçırdı ve hata yapmaya başladı. Erdoğan’ın da yirmi yıl önce böyle verdiği pozlar var. Misal George Soros ile ya da Nazlı Ilıcak’ın evinde. Ama o dönemde ne sosyal medya var ne de Erdoğan’ın bu fotoğraflar üzerine doğrudan atarlanması.
Normal şartlarda seçime 13 ay olmasına karşın şu anda iç içer geçmiş iki yarış izliyoruz. Bunlardan birisi doğal olarak Erdoğan ve de olası rakibi arasındaki yarış. İkicisi ise muhalefetin kendi arasındaki yarış.
Ama şimdi Erdoğan kumaşı olduğu iddia edilen İmamoğlu, bu iddiaları doğrularcasına açıklamalar yapıyor. Bu da yetmezmiş gibi çevresindekiler de bu açıklamaları destekleyen söylemlerde bulunuyorlar. İstanbul Büyükşehir Belediye sözcüsünün sosyal medyada sadece 200-300 kişi fotoğrafa tepki gösterdi demesi ile Erdoğan’ın Gezi Protestoları basında “3-5 çapulcu” demesi arasındaki farkı göstermek çok zor olsa gerek. Ya da Erdoğan’dan sürekli “haddini bil” “sen kim oluyorsun ya!” “bize bunlar işlemez, sökmez” lafları duyan bir toplum hedefi istikameti ne olursa olsun “vız gelir tırıs gider ve akıllı olmaya davet ediyorum” sözlerini kaldıramaz. Elbette bu yaşananlar ile İmamoğlu doğrudan Cumhurbaşkanlığı adaylığını yaktı demek çok erken bir tepki olur. Ama kendi cenahından onu desteklemeye hazır kamuoyunun iyi bildiği, önemsediği kişileri karşısına aldı ve bir şekilde çok gerek duyduğu “organik aydın/elit” kesimini kızdırdı. Kaybetti demiyorum, çünkü lanet olsun ki Türkiye çok çaresiz bir döneminde ve elde kalan malzemeye evet demeye hazır. En azından Erdoğan’ın iktidardan gitmesini isteyenler. Ama bunun olması için İmamoğlu’nun bundan sonra “ben Erdoğan değilim” diye haykırması lazım. Çuvalın dibinde kalan üç beş incir belki bu şekilde kurtulur. İMAMOĞLU ÇOK KİŞİYİ ÜZDÜ AMA ÜÇ KİŞİYİ SEVİNDİRDİ Normal şartlarda seçime 13 ay olmasına karşın şu anda iç içer geçmiş iki yarış izliyoruz. Bunlardan birisi doğal olarak Erdoğan ve de olası rakibi arasındaki yarış. İkicisi ise muhalefetin kendi arasındaki yarış. Kısacası Yavaş-Kılıçdaroğlu-İmamoğlu arasındaki yarış. İmamoğlu Karadeniz gezisinin başında rakibi olan bu üç kişiyi çok üzdü ve de kaygılandırdı ama bugün için bu üçünü de çok sevindirdi. Pek muhtemelen Erdoğan şu anda ne kadar şanslı olduğunu düşünüyordur. Tıpkı geçtiğimiz yirmi yıl boyunca çok defa düşündüğü gibi. Kılıçdaroğlu ise evinde ya da genel merkezinde içinden gülüyor ve adaylığa bir adım daha yaklaştığını hayal ediyordur. Yavaş ise bütün kadrosuzluğunu, siyasetsizliğne karşın sansın kendi kapısını çalma umudunu düşünüp içi içini yiyordur. Elbette her şey için daha çok erken ama hafta sonunda bir siyasetçinin kendi kendini nasıl başkalaştırabildiğini ve de kendi ayağına ne kadar kolay sıkabildiğini gördük. Çok acıydı, toparlanabilir mi durum? Elbette ama hiç de kolay olmayan yollar ile.