İktisadi Kriz Dönemlerinde Sendikalarda Yaşanması Muhtemel Değişimler
Farklılıkları, pazarlıkçı yanları güçlü ekonomik taleplerini patronlara kabul ettiren bir sendika, yeni dönem sendikacılığının ana hattını oluşturacak.
Türkiye’de içinden geçtiğimiz dönemi, derinleşmeye başlayan bir “iktisadi kriz” olarak tanımlamakta sakınca yok. Bu krizin, düzen için “siyasi krizler”e yol açma ihtimali bir hayli yüksekken, düzenin reddiyesinde ısrarlı, başka bir düzen arayışında olan sosyalistler için de normal zamanlardaki siyasi çıkışlar ve toplumdaki örgütlenme arayışında değişikliğe neden olacak adımlar beklenmelidir.
Şuan yalnızca iktisadi kriz koşullarından bahsederken işçilerin sendikalardan beklentileri neler? Ücretlerdeki erime ve sosyal haklardaki gerileme koşullarında sendikalarına üye işçilerin pazarlık masasındaki sendikacıların tavırları, işçiler tarafından gözlenmeye ve müdahaleye daha açık bir haldedir. Türkiye’de yıllardır sendikaların tercih ettiği ve bu durumun kolaylığının cazibesine kapılıp üyelerin içerisinde olmadığı karar mekanizmaları, toplu sözleşmelerin oldu bittiye getirildiği bir dönemin sonunu getirebilir. Profesyonel sendikacılığın azaldığı, işçilerin sendikalarda daha aktif olduğu bir yeni dönemin yolu açılabilir.
Milyonlarca sendikasız işçi ise bu dönemde beklenmedik eylemliliklere imza atıp sendika arayışına yönelebilir. Bu arayış sonucunda karşılık bulabilmeleri için alışılmış sendikacılığın dışına çıkacak sendikaları görmeleri hızlı örgütlenmelerin önünü açacaktır. Farklılıkları, pazarlıkçı yanları güçlü ekonomik taleplerini patronlara kabul ettiren bir sendika, yeni dönem sendikacılığının ana hattını oluşturacak.
Varsayımların dışında gerçekleşecek bir durum ise işçi sınıfının açlıkla sınanacağı önümüzdeki dönemde ”açlık” bir mücadele haline geleceğidir.
Bugünün sendikaları günü kurtarmak için radikal söylemlerde bulunup pasifist yanlarını görünmez kılmaya devam etmeyi tercih edebilirler. Tercihleri değiştirecek olan, işçilerin verili duruma karşı geliştirecekleri tepkileri ve bu duruma sendikaları kanalize etme iradeleri olacak.
İşçilerin hem üretici hem de tüketici pozisyonları krizden en fazla etkilenen kesimi oluşturuyor. İktidarın düşük faiz ısrarı ve bu doğrultuda yükselen döviz kurları, temel gıdalardan başlamak üzere bütün tüketim maddelerindeki artış öngörülemeyen bir boyuta doğru ilerliyor.
Öngörülemeyen diğer bir durumda ise, yukarda bahsettiğim işçilerin bu durum karşısında göstereceği tepkinin ölçeği ve nelere yol açacağıdır. Varsayımların dışında gerçekleşecek bir durum ise işçi sınıfının açlıkla sınanacağı önümüzdeki dönemde ”açlık” bir mücadele haline geleceğidir. Artacak iktisadi grev ve direnişlerin siyasi grevlere evrilmesi ve bunun çok kısa bir zamanda gerçekleşmesi kimseyi şaşırtmamalıdır.