Loading...
Son zamanlarda yaşadığımız sorunlar, bunca yıldır tasfiye edilemeyen devletçi bürokratik yaklaşımın ekonomi yönetimde tekrar etkin olma çabasıdır.İktidar çoğunluk açısından avantajını kaybetmemiş olsa da, ülkeyi yönetebilmek ve kendisine umut bağlayan geniş kitlelerin taleplerine cevap verebilmek için ekonomi yönetimindeki üstünlüğünü büyük ölçüde yitirdi. Ülkede ve dünyada ortaya çıkan yeni gerçeklere ayak uydurmakta zorlandı. Yeni bir öykü yaratamadı. Zorlandıkça daha çok hamasete yöneldi; başarısızlıkları dış güçlere dayandırarak kendisini bu başarısızlıklardan uzak tutmaya çalıştı. Bir siyasi taktik olarak bu taktik son birkaç yıldır sıkça kullanıldı. Sorunların ötelenmesinde işe de yaradı doğrusu. Ama sorunlar çözülemedi; birikti, dağ oldu. Ülkemizin kalkınma sürecinde kamu bürokrasisi birçok fonksiyonu yerine getirmiştir. Özellikle bir kurum olarak piyasanın yeteri kadar gelişmediği ya da özel sektörün sermaye birikiminin yeterli düzeylere ulaşmadığı durumlarda, kamu kesimi ve kamu bürokrasisi ekonomideki birçok fonksiyonu “devletçilik” adı altında yerine getirmiştir. Burada sözü edilen devletçilik emek-sermaye arasındaki mücadelede emeğin yanında taraf almak anlamına gelmez. Daha çok bu mücadelede hakemlik yapmaktan öteye geçmez. Amaç devletin bekasıysa ve bu beka bürokrasinin koşullara göre farklı kesimlerin yanında olmayı gerektiriyorsa, bazen emek yanında, bazen de sermaye yanında olunabilir. Ayrıca bu uygulamalar o günlerdeki bürokrasinin devletçilik uygulamaları altında ayrı bir bilinç oluşturmasına yol açmıştır. Kamu kesimi bir özel sektör gibi sermaye birikimi sürecine doğrudan dâhil olmuştur. Kalkınma sürecinin ileri safhalarında, piyasaların ve özel sektörün gelişmesiyle birlikte kamu bürokrasisinin bu fonksiyonlarına duyulan ihtiyaç azalmıştır. Özel sektör geliştikçe, piyasa kurumları yavaş yavaş inşa edilmeye başlayınca, kamunun ekonomideki önemi de azalmaya başladı. Kamu kesiminin sahip olduğu sermaye stoku zamanla tasfiye edildi. Ancak kamudaki beşeri sermayenin tasfiyesi, fiziki sermayenin tasfiyesi kadar kolay olmadı. Sayıları azalsa da onlar varlıklarını sürdürdü. Devleti önceleyen ve devletin bakasını merkeze koyan bir kamu yönetimi anlayışı devlet mekanizmaları içindeki varlığını bugünlere kadar sürdürdü. Çözüm üretme konusunda çaresiz kalan bir iktidar bu kesimle ittifak ederek, bunların ülke yönetiminde etkinliğini arttırdı. Özel sektörü ve piyasa kurumunun ekonomideki ağırlığı artsa da, bu devletçi bürokratik anlayış ekonomideki sorunlara bakışı her zaman daha devletçi oldu.
Bugün siyasette baş gösteren siyasi rekabet, sadece Sayın Cumhurbaşkanının iktidarda kalma mücadelesi olarak görülemez. Aynı zamanda devletçi kamu bürokrasisinin de var olma çabasıdır.Bazen bu ittifakların taraftarlarını siyasi yelpazenin solundaki düşüncelerin savunucuları, bazen de sağ milliyetçiliğin temsilcileri oluşturmuştur. Her iki durumda da bürokratik devlet ideolojisi birey yerine devleti ve onun bekasını önceliklendirmektedir. Bu anlayışın güvenlik bürokrasisindeki temsilcilerinin yanında, ekonomideki temsilcileri de daha “müdahaleci” ve “ulus devleti” öne çıkartıcı ekonomik yaklaşımlar içinde olmuşlardır. Milenyumun ilk yıllarında, daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi ve bireysel hakları savunan liberal bir anlayışla iktidara gelen AKP’nin, bugün dönüştüğü demokrasi karşıtlığı, bireysel hak ve özgürlükler yerine bireyin devlete karşı sorumluluklarını öne çıkartan bir düşüncenin temsilcisine dönüşmüş olması, böyle bir devletçi bürokratik kesimle ittifakın sonucudur. Son zamanlarda yaşadığımız sorunlar, bunca yıldır tasfiye edilemeyen devletçi bürokratik yaklaşımın ekonomi yönetimde tekrar etkin olma çabasıdır. Bugün siyasette baş gösteren siyasi rekabet, sadece Sayın Cumhurbaşkanının iktidarda kalma mücadelesi olarak görülemez. Aynı zamanda devletçi kamu bürokrasisinin de var olma çabasıdır. Bugün muhalefetin karşı karşıya kaldığı ve net bir tavır sergileyemediği husus ise, önümüzdeki seçimlerde bu bürokratik anlayışın tasfiye edilip edilemeyeceğidir. Bu yapılmadığı takdirde, yapılacak bir seçimle siyasi aktörler değişse de, siyasetin ve kamu bürokrasisinin yapısında ciddi bir değişim gözlenemeyecektir. Elbette böyle bir atalet iktidarların sorun çözme kabiliyetlerinin de azalmasına yol açacaktır.