İktidar Bloğundaki son hareketler

Abone Ol
iktidara mecbur” hale getirdi. İktidar dönüşümün nasıl olacağı seçimlerin kendisi kadar üzerinde durulması gereken bir mesele. Bu muhtemel  dönüşümün öncesinde iktidardan beklenmedik, olağan dışı hamlelerin gelmesi de muhalefet açısından en çok dikkat edilmesi ve bir çok alternatif plan oluşturularak incelikler ele alınması gereken konu olarak ortada. AİLE, PARTİ VE DEVLET Türkiye’deki iktidarın üç parçası var. Aile, parti ve devlet.[1] Tayyip Erdoğan’ın şahsında odaklanan aile medya üzerinde etkin, dev sivil toplum örgütlerini yönetiyor. Sadece Erdoğan ailesinden ibaret de değil. Kendisine yakın az sayıda aileyi de kapsıyor. Aile her ne kadar Berat Albayrak’ın şahsında görünür olsa da Bilal Erdoğan, Mustafa Erdoğan ya da Sümeyye Erdoğan Bayraktar’ın ayrı ayrı etkin oldukları sahalar biliniyor. Ayrıca Adalet ve Kalkınma Partisi teşkilatının da kritik noktalarına aile tamamen hakim. Partiden kasıt ise daha çok “Milli Görüş” kökenliler, tarikat ve cemaat kökenliler. Bu gruplar her ne kadar AKP iktidarından epey nemalansalar da iktidarı paylaştıkları yapılardan rahatsızlar. Erdoğan bu grupları mobilize ederken Ayasofya’nın ibadete açılması, İstanbul Sözleşmesinden çıkılması, LGBTİ+ bireylere baskıların artması gibi icraatların ardında iktidarın bu bileşeninin beklentilerinin yarattığı dinamik vardır. Devlet Bahçeli’nin şahsında MHP, Hulusi Akar’ın şahsında TSK ve Hakan Fidan’ın şahsında MİT iktidarın AKP dışındaki parçalarının “Devlet”in  görünen unsurları. Süleyman Soylu ise devleti temsil ettiğini düşündüğümüz bu üç odağın  kesiştiği isim. Soylu kendi ilişki ağıyla sistemin her noktasıyla temasta bağımsız ama başında bulunduğu kurumunun tam desteğine de sahip olmayan  bir aktör. İktidarın partiyi ve devleti temsil eden unsurları “Aile”de kristalleşen  bir çok gelişmeden rahatsızlar. İktidardan aldıkları payları arttırmak istiyorlar. İktidara kendi ideolojik renklerinin damgasını daha fazla vurma arzuları da var. Ancak bütün bu memnuniyetsizliklere rağmen Erdoğan 19 senedir iktidarda. Yani şimdiye kadar bu yapılar iktidar olmak için Erdoğan’a muhtaçlardı ve Erdoğan ile yaptıkları alışverişte de kârlı oldukları ifade edilebilir. 19 yıldır Erdoğan yanında olanlara iktidarın bir kısım nimetlerine erişim fırsatı verdi. Türkiye’de Cumhur İttifakının ilanıyla geleneksel % 70’e % 30’luk sağ-sol dengesi üzerinden Rusya’da Putin’in şahsında ebedileşen rejim modelinin aynısı kurulmak istendi. İktidar ortakları her ne kadar son yıllarda muhalefetin beklentileri aşan performansı sayesinde % 51 çıtasını kendisi için başarılı kabul etmek zorunda kalsalar da Putin modeli hayaliyle atılan adımlar, aile-parti-devlet hegemonyasını iktidara muhtaç hale getirdi. Erdoğan’ın AKP’sinin meclis çoğunluğunu kaybettiği 7 Haziran 2015 seçimlerinden, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin başı olarak seçildiği 24 Haziran 2018 seçimleri arasında kurulan  ittifakları anlamak için Rusya’da Yeltsin-Putin dönüşümünü Tania Rakhmanova’nın “Rus İktidaarının Kalbinde” kitabında ayrıntılarıyla okuyabiliriz. Türkiye, Rusya’dan daha derin ve içselleştirilmiş sandık ve demokrasi alışkanlığı ile benzer bir dönüşüme direnebildi. Erdoğan ve arkasındaki geniş ittifak ve devlet imkanlarına karşı  %50’yi aşan bir muhalefet bloğu ortaya çıkabildi. Muhalefet bloku birlikte hareket ettiği zaman da iktidar blokunu yendiğini de 2019 Yerel seçimlerinde İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirleri kazanıp nüfusun %50’sini yöneten yerel iktidarı elde ederek gösterdi. Türk halkının muhalefet geleneği, 150 senelik  sandık tecrübesi ve otoriterliğe karşı demokratik inadı sonunda Erdoğan etrafında kurulan iktidar Putin’in etrafında kurulan iktidarın tersine ülke ile asla özdeşleşemedi. Yargı, medya, sermaye, bürokrasi ve uluslararası aktörlerin Erdoğan iktidarına verdikleri desteklere rağmen kurulan yapı iktidara gelse de ancak bıçaksırtı seçim kazanabilecek sınırlarda kalan bir rıza üretebildi. 2018 Haziran’ının  ardından kur krizi ile başlayan ekonomik dalgalanmaların etkisi adım adım farklı toplum kesimlerinde hissediliyor. Erdoğan’ın şahsi performansının da düştüğü bu süreçte ekonomide net bir başarısızlık yaşanıyor. Bütün bunlara, genç kuşaklarda AKP’ye azalan teveccüh de eklenince gelecek seçimlerde Erdoğan ve çevresinde kurulmuş iktidar bloğunun başarısız olması olasılığı hızla kuvvetleniyor.[2][3] İKTİDARIN SEÇENEKLERİ Erdoğan ve çevresindeki iktidar blokunun muhtemel seçim yenilgilerini engellemek için çeşitli hamleler yapacaklarını öngörmek zor değil. İktidar blokunun makul ve normalin dışında hamlelerine karşı muhalefet olağanın, normali savunucusu olmalı. Muhalefet liderleri “Devlet İnsanı” kimlikleriyle seçmenin karşısına çıkmalılar. Seçimlere giden süreçte seçmen çoğunluğunu korumak için iktidarın yapacağı  iki temel hamle var: muhalefet blokunu parçalamak veya seçim sistemini değiştirmek. İktidarın “muhalefeti bölme” ve “seçim sistemini değiştirme” hamlelerinin bizzat kendisi, iktidarın kendisinin içinde bulunduğu zor durumun itirafı olacağı akılda tutulmalı. Muhalefetin iktidarın gelecek hamlelerine karşı en büyük avantajı 19 senelik muhalefet tecrübesine ve inadına sahip seçmeni. 2023 sürecinde olağanın galip gelmesi muhalefetin zaferi anlamına gelecektir. Seçim sistemi değişikliklerini, geçiş döneminde dair pazarlıklarla muhalefetteki aktörlere çeşitli cazip vaatler verilmesini gelecek günlerde bekleyebiliriz. Muhalefet elitleri bütün bunlara 19 senenin tecrübesiyle yaklaşmalı ve pazarlıklardan uzak durmalı. Demokrasi oyunu seçmen ile kazanılıyor. Muhalefet bugünün güçlü aktörlerinin bir seçimlik siyasi ömürlerinin kalmış olabileceğini unutmadan; odağını daima seçmenlerine yöneltmeli. İktidarın taarruzlarına karşı muhalefet blokundaki  partiler arasındaki ortak paydaları kendi seçmenine aktarmanın makul ve gerçekçi yollarını bulmalı. --- [1] https://www.politikyol.com/iktidarin-yapisi-ve-icindeki-catismalar/ [2] https://www.politikyol.com/z-kusagi-muhalefete-gercekten-avantaj-sagliyor-mu/ [3] https://www.politikyol.com/turkiyede-buhran-aydinlar-ve-partizan-secmen/