İkinci turda puslu hava

Abone Ol
Tercih edilen siyasal strateji seçim kazandırabilir mi çok tartışmalı. Bu yol seçim kazandırsa bile ikinci tur sürecinde cumhuriyetin ikinci yüzyılında ülke demokrasisinin evrensel kriterlerde geliştirilmesinden söz edilmesini oldukça zorlaştıran siyasal ilişkiler tesis edildi, 14 Mayıs seçimlerinde “hak, hukuk, adalet” ekseninde gelişen toplumsal rüzgâr, ikinci tur sürecinde ters yönde esiyor. Seçim kampanyasının politik ekseninde hızlı değişikliğe gidildi. Gerekçe; muhalefet cephesinin hedeflediği sonuçlara çeşitli nedenlerle ulaşamamasıdır.  Milliyetçi seçmeni kazanmak ikinci turda her şeyin önüne geçmiş durumda. Kemal Kılıçdaroğlu’nun 14 Mayıs seçimlerinde yürüttüğü “pozitif kampanyayı” terk ederek, ikinci turda ‘sert ve Türk milliyetçiliğini, toplum nezdinde daha da ihya eden’ bir tarzda seçim kampanyasını kurgulaması, iktidar karşısındaki ahlaki üstünlüğünü zayıflattı. Başka bir ifadeyle İktidar partisinin belirlediği siyasal alan ve sınır içinde alternatif siyaset üretmeyi yeteri kadar beceremeyen muhalefet, ilk turun sonunda iktidarın seçim kampanyasının siyasal eksenine teslim oldu, yarattığı değişim rüzgârının önünü tamamen kesti. Aslında sürpriz bir seçim sonucuyla karşı karşıya kalmadık. Son 12 gündür Mülteci ve Kürt karşıtlığı, Türk milliyetçiliği, devletin/ cumhuriyetin bekası, vatan millet edebiyatı siyasal alanın ve toplumun duygularını büyük ölçüde teslim aldı. Irkçı Türk milliyetçisi, nefret söyleminde sınır tanımayan siyasal aktörlerin, Cumhurbaşkanı adaylarının siyasi yönünü, söylemini belirleyebilecek hamlelerine tanıklık ettik. Muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 14 Mayıs seçimi öncesinde sık sık dile getirdiği “hedefimiz Cumhuriyetin ikinci yüzyılında cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmak” söyleminin ve iddiasının yerini, 28 Mayıs seçimlerine giderken “nasıl olursa olsun Recep Tayyip Erdoğan gitsin” anlayışıyla hareket etmek almış durumda. Bunun ikinci tura dört gün kala güven zayıflamasına yol açtığı çok açık. Cumhurbaşkanı seçimlerini ikinci turda kazanmak için gerekli olan, seçimlere katılımı güçlendirme ve yeterli oya ulaşmayı fazlasıyla zorlaştırma riski olan bir tercih. Bu noktada, mülteci ve Kürt karşıtı, ırkçı Türk milliyetçisi Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ile Kemal Kılıçdaroğlu’nun imzaladığı yedi maddelik protokol metni, sözü edilen riski ve savrulmayı daha da artırdı. İkinci tur öncesi toplumda milliyetçi puslu hava oluştu. En azından birinci turda destek veren demokrat, ilerici, sol ve HDP’li Kürt seçmenin kafasını fazlasıyla karıştıran bir süreç yaşanıyor. İkinci turda mührü yeniden aynı yere basmaları ve ilk turda sandığa gitmeyenlerin ikna edilmesini zorlaştırdı. Seçimlere dört gün kala Türkiye’nin kayyım yarasını yeniden kanatmanın veya mültecileri nefret söyleminin baş politik objesi hâline getirmenin muhalefeti zayıflatmanın dışında hiçbir politik katkısı olamaz.
Millet İttifakı’nın özgürlükleri eksen alan insan merkezli alternatif siyaset geliştirmeyi terk ederek, devlet eksenli geleneksel güvenlikçi politikalara ağırlık vereceğinin işaretleri olarak algılanacak bir yol izlenmektedir.
Ortak metinde yer alan maddeler büyük ölçüde Millet İttifakı’nın Ortak Politikalar Metninde yer almaktadır. Ancak ikili protokol metninde hukuk, insan haklarının bu günkü gibi yok sayılan biçimde ve içerikte kaleme alınarak mülteci ve kayyım sorunları yeniden teyit edildi. Korkular depreşmiş gibi görünüyor. İki imzalı ortak protokol metninden daha önemlisi ve riskli olanı ekranlarda, meydanlarda ve siyaset alanında çok daha fazla milliyetçi, ırkçı nefret söyleminin höykürülmesinin toplumda yarattığı tahribat ve etkilerdir. İşte bu tam da İktidarın belirlediği “beka, milli, yerli, Batı karşıtı” söylemlerle, güvenlikçi siyasal alan sınırında muhalefet yapıldığının itirafıdır. Bu duruma mevcut garabet sistemin sürüklediğinin farkında olarak teslim olmamak gerekiyor. Millet İttifakı’nın özgürlükleri eksen alan insan merkezli alternatif siyaset geliştirmeyi terk ederek, devlet eksenli geleneksel güvenlikçi politikalara ağırlık vereceğinin işaretleri olarak algılanacak bir yol izlenmektedir. Bu açıdan tercih edilen siyasal strateji seçim kazandırabilir mi çok tartışmalı. Bu yol seçim kazandırsa bile ikinci tur sürecinde cumhuriyetin ikinci yüzyılında ülke demokrasisinin evrensel kriterlerde geliştirilmesinden söz edilmesini oldukça zorlaştıran siyasal ilişkiler tesis edildi, toplumsal duyarlılık yaratıldı. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, 23 Mayıs 2023 tarihinde Habertürk'e verdiği röportajda, “Seçimin sonucu ne olursa olsun 28 Mayıs'tan sonra Türk siyaseti yeni bir fay hattı üzerinden şekillenecek. Terörle aranıza ne kadar mesafe koyduğunuz meselesi olacak” sözleriyle bunu teyit etti. Aslında bu tablo yeni oluşmadı. 14 Mayıs öncesi buna dair çok fazla emare söz konusuydu. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Millet İttifakı ve partisi içinden bu konuda ciddi basınç altında olduğu çok açık gözleniyordu.  Bu konudaki direnci ve ısrarı Kılıçdaroğlu’nu 14 Mayıs seçimleri öncesi Kılıçdaroğlu yaptı. 28 Mayıs seçimleri sürecinde sermayesinden tüketti. Cumhur İttifakı’nın TBMM çoğunluğunu kazandığı, Türk milliyetçiğinin toplamda daha etkin konuma yükseldiği koşullarda 2500 sayfadan oluşan Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ve 9 alt başlıktan oluşan Ortak Politikalar metinleri, ikinci turda izlenen siyaset nedeniyle artık ne anlam ifade ettiği çok daha fazla tartışma kaldırır olmuştur. Daha açıkçası anlamı ve karşılığı tartışmaya açık hâle getirilmiştir. Türk milliyetçiliğin yakın tarihinin en fazla revaçta olduğu ikinci turda,  28 Mayıs 2023 Pazar günü sandık başına gidecek muhaliflerin en azından ciddi bir bölümünün oylarını kullanarak itirazlarını kayıt altına aldırmak ve seçim sonuçlarında bağımsız Türkiye’nin yeni yol arayışın mücadelesine ivme katacak ilk adımını atmak motivasyonuyla hareket edecekleri görünüyor.