İkinci tura giderken
Milliyetçiliği daha koyu bir milliyetçi söylemle yenmek belki mümkündür ama Altılı Masa bunun için kurulmadı. Mahallelerden çıkmak, milliyetçilik mahallesine sıkışmak anlamına gelecekse çok şey kaybetmişiz demektir.
Türkiye’yi değiştirmek için önümüzde bir fırsat penceresi açılmıştı, hâlâ da açık.
Bütün mesele bu fırsatı değerlendirip şu yaşadığımız yedi senelik kâbustan uyanmak ve bir daha böylesine kapkara gecelerin içinde boğuşmamak.
Altını çizerek söylüyorum, bu toprakların en büyük uzlaşı projesi Altılı Masa doğru bir projedir; Kemal Kılıçdaroğlu da doğru adaydır.
Şu birbuçuk senelik tecrübenin bize gösterdiği en somut şey, her türlü krizde Altılı Masa’nın birlikteliğini sağlayan iki kişinin Kemal Kılıçdaroğlu ile Ahmet Davutoğlu olduğuydu.
Türklerin Kürtlerle, solcuların sağcılarla, Sünnilerin Alevilerle kol kola girebilmesinin yegâne koşulu da “Erdoğan karşıtlığı” olmamalıdır; Altılı Masa, Türkiye’yi karşıtlıklar veya negatif kimliklenmeler üstünden değil yeni bir vizyonla biraraya getirmeyi hedefleyerek yola çıktı.
Evet, ilk turda gördüğümüz ve kabul etmemiz gereken bir gerçek var ki, dört partiye listelerinde yer ayırmasına rağmen CHP’nin oy oranı beklentinin altında kalmıştır.
Burdan yola çıkarak yapılacak en büyük haksızlık partilerin “yeterince çalışmadığını” söylemektir diye düşünüyorum çünkü hakikat böyle değil ama bu da gece-gündüz çalışmanın iletişiminde büyük sorunlar yaşandığını gösteriyor.
Yapılanı anlatamazsanız, insanların bir şey yapmadığınızı zannetmesi mukadderdir.
Altılı Masa’nın en büyük eksiği de bence iletişim kısmında.
Seçimden sonra bunu etraflıca değerlendiririz ama bugün seçimlere dair biraz konuşalım istiyorum.
Biz bu seçimi kazanmak için belli ilkeler koyduk toplumun önüne.
Ne sadece İslamcılık kazanabilirdi bu seçimi ne milliyetçilik ne sosyalizm ne de başka bir ideoloji.
Birleşmekten, tavizler vererek biraraya gelmekten başka şansımız yoktu.
Altılı Masa işte bu karşılıklı tavizlerle kuruldu; anadilde eğitimden İstanbul Sözleşmesi’ne her parti programındaki bazı taahhütlerden tavizler verdi.
Şimdi ikinci tura giderken iki ittifakın da milliyetçileştiğini ve söylemlerini sertleştirdiğini görüyoruz.
Bu da bir çıkmaz sokaktır, milliyetçilik yarışında kantarın topuzunu kaçırırsanız kazansanız da kaybetmişsiniz demektir.
Millet İttifakı, “öteki” yaratmayan, özgürlükçü ve kapsayıcı bir vatanseverlik anlayışıyla bu ideolojiyi bünyesinde barındırıyorken Cumhur İttifakı bağıran bir milliyetçiliği savundu.
Milliyetçiliği daha koyu bir milliyetçi söylemle yenmek belki mümkündür ama Altılı Masa bunun için kurulmadı.
Mahallelerden çıkmak, milliyetçilik mahallesine sıkışmak anlamına gelecekse çok şey kaybetmişiz demektir.
İkinci tur için yapılacak her türlü birlikteliğe varım ama bunu Millet İttifakı’nın genişlemesi diye okumamak gerekir diye düşünüyorum.
Bu sadece seçimi kazanmayı hedefleyen bir birliktelik olacaktır ve umarım başarıya da ulaşır.
Modernleşme’nin 200., Cumhuriyet’in 100., demokrasinin 75. yılını geride bırakırken esas ihtiyacımız olan büyük bir uzlaşıyla seçimi kazanmaktır; sadece seçimi kazanmak değildir.
Tabii ki bu seçimi kazanmak çok önemli ama bizi biz yapan ilkelere asla sırt çevirmemeliyiz.
Söylem biraz sertleşse de ben Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu ilkeleri terk etmeyeceğine inanıyorum.
O yüzden de “doğru aday” olan Kılıçdaroğlu’na desteğimde hiçbir azalma yok.