İhsan Kamalak yazdı | Mersin'den ulusala bakış, kurultaya giden süreçte örgüt seçimleri: Bir öneri

Abone Ol
Bu yazının konusu, ilçe-il başkan ve yönetim kurullarının seçimi değil, delegelerin seçimidir. Delege seçimleri, blok liste seçim yöntemi, dışlayıcı temsile neden olduğu için sorunludur ve Parti içi çatışmaların önemli nedenidir. Dışlayıcı temsil ve kırgınlıkları en aza indirmek için, delege seçimlerinde d’Hondt sistemi önerilmektedir. Ancak delege seçim yöntemine geçmeden önce, CHP’nin Türkiye’deki diğer ana partilerden artı farkının altını çizmek gerekir. Özellikle bu dönem olmak üzere, delegeler ile ilçe başkan ve yönetim kurulları CHP’de parti-içi seçimlerle gelmektedir. Bu yazının konusunu oluştursa da, CHP parti-içi seçimlerinin daha demokratik olması üzerine tartışma yapılmaktadır. Diğer partilerde, genelde atamayla veya genel başkanların işaret ettiği kişiler tek liste ile, sözüm ona oylanmaktadırlar. Evet, CHP’deki parti içi seçimleri tartışıyoruz ama, bu bağlamda CHP’nin diğer partilerden fersah fersah ileride olduğunu da biliyoruz. Kaygı, daha demokratik parti-içi seçimler. Delege Seçim Yöntemi Mersin’de mahalle delegelerinin seçimlerinden başlayarak blok liste yöntemi kullanıldı. Mahalle delege seçiminde, az sayıda da olsa 1-2 oy farkla bazı mahallelerde blok listeler kazanan veya kaybeden oldu. Yani küçük farkla, bir grup bazı mahallelerde hiç mahalle delegesi çıkaramadı. Ardından, ilçe kongreleri yapıldı ve bu seçimlerde de blok liste yöntemi kullanıldı. Akdeniz, Anamur, Gülnar, Erdemli, Tarsus ve Toroslar (Aydıncık için de tek liste konuşuluyor) ilçelerinde tek liste ile seçime gidilmiş, Bozyazı, Çamlıyayla, Mezitli, Mut, Silifke ve Yenişehir’de ise iki blok liste yarışmış ve bir liste ilçe başkan ve yönetim kurulu yanında, bütün il delegeliklerini kazanırken, diğer liste il delegeliği kazanamamıştır. Hatta 10 Aralık 2017’de Mezitli’de yapılan seçimde bir liste, 1 (bir) oy farkla seçimi kazandı (önceki seçimde Mezitli’de kazanan 2 (iki) farkla belirlenmişti). Muhtemelen, il kongresinde de blok liste yöntemi kullanılacak ve bir liste il başkanlığı, yönetim kurulu ve kurultay delegelerini kazanacak. Yani totalde bir grup kazanıyor, diğeri kaybediyor. Blok listenin olumsuz sonuçları Blok liste sistemi, başkanlık sistemlerine yöneltilen “toplam sıfır oyun” sonucunu doğurmaktadır (1961 yılına kadar Türkiye’de kullanılan torba seçim sistemidir; bir ilde veya seçim çevresinde, diğer partilerden bir fazla oy alan parti, o ilin bütün milletvekillerini kazanıyordu). Aşağıdan yukarıya, her seçimde bir grup her şeyi (bütün delegeleri) kazanırken, diğeri her şeyi kaybetmektedir; bir üst yönetim seçiminde söz sahibi olma olanağını yitirmektedirler. Bu da grupları, kaybetmenin maliyetini yükseltmekte, bir sonraki seçimlere daha hararetli hazırlanmaya, daha çok zaman harcamaya itmektedir. Listelerin hazırlanması bazen seçimlerin başlamasına kadar sürebilmekte, çünkü listede adını görmeyince karşı tarafa geçebilecek olanlar, ki normal karşılanıyor, veya karşı taraftan gelebilecek olanlar olabiliyor. Aynı listede delege seçilenler, başka bir grupla hareket edince, kırgınlıklar kavgaya kadar gidebilmektedir. Listeler, divana teslim edildiğinde yaşanan gerginliklerin arkasında da bu yatmaktadır. Kazanan gruba kızmayı bırakın, Partiye küsmeye varan kırgınlıklar yaşanmaktadır. Bu küskünlükler, il-ilçe örgütlerinin güdük kalmasına neden olmaktadır. Seçimi kazanan grup, bir sonraki seçimi düşünüp, diğer grupları, en iyi ifade ile, faaliyetlerde dışarıda tutma yönünde hareket edebilmektedir; kaybeden grup(lar) kazananın / il/ilçe yönetiminin faaliyetlerine katılmama eğiliminde olabilmektedir. Sonuç ise, asıl seçimlerde (milletvekili ve belediye), insan (ve de mali) kaynağı yetersiz bir örgüt yapısı ortaya çıkmaktadır. Blok liste uygulamasının gözden kaçırılan bir olumsuz sonucu da, harcanan emek ve zamanın örgüt içi seçimlere yoğunlaştırılmasıdır. Parti içi seçimler, partili aktivistlerin enerjisi, örgüt içi seçimlerde tüketilmekte denebilecek bir çalışmaya dönüşmektedir. Mahalle sayısına göre değişse de, ilçelerde iki aya yakın zaman mahalle delege seçimleri için harcanmakta; ardından bir aydan fazla ilçe seçimi ve bir ay kadar da, il seçimi için harcanmaktadır. Yani, illerdeki örgüt seçimleri için en az dört ay zaman, enerji ve para harcanmaktadır. Önceki il kongresinde şöyle bir espri dolaşıyordu: Partililer bu kongre için harcadıkları emeği, milletvekili veya belediye seçimleri için vermiş olsa, çok daha iyi sonuçlar alırız. Bu yoğun mücadelenin, Parti içinde siyasetle uğraşmayı emeklilik sonrası yapılabilecek bir işe dönüştürmesi gibi bir olumsuz sonucu olduğunu da ileri sürülebilir. Yani, 32,3 (2016) olan Mersin’in yaş ortalamasına karşılık, CHP’nin Mersin üye yaş ortalamasının 51,94 (Temmuz 2017) olmasının bir nedeni olabilir. (CHP Mersin’in yaş ve cinsiyet dağılımı en sondaki tablolarda görülebilir). Oysa sınırlı olan insan ve mali kaynağın, genel ve belediye seçimlerine saklanması gerekiyor. Örgüt seçimlerinin, Parti açısından getirisinin olduğunu ileri sürmek pek olanaklı değildir. Zira, seçimler genelde kişiler, hemşerilik veya aile bağları üzerinden (yani delege ağalarının belirleyiciliği ile) yapılıyor; en küçük bir ideolojik tartışmaya rastlamak pek olanaklı değildir. Kongrelerde, genel siyaset, yani iktidar / AKP eleştiriliyor, fakat Parti politikaları veya vaatleri hiç gündeme gelmiyor. Grupların, il-ilçe yönetimlerine önerdikler kişiler, grup sadakati üzerinden belirlendiği için, maalesef yönetim kurullarının niteliği de bazen toplumun gerisinde kalabilmektedir. Buraya kadar yazılanları Parti içindeki herkes biliyor; yani bu bilgiler yeni değil. Az da olsa zaman zaman çarşaf liste konuşulsa da, çarşaf liste ile seçim yapmanın zorluğu dolayısıyla uygulanmıyor. 119 il delegesinin seçildiği Yenişehir ilçesinde, mahalle delegeleri 100 civarında ismi işaretlemeleri gerekiyor; sayılması da ayrı bir sorun. Peki çarşaf liste dışında başka ara çözüm yok mu? Çözüm: Delege Seçimleri İçin d’Hondt Sistemi Önerisi 1) Delege seçimlerinde d’Hondt sisteminin kullanılması: Ara çözüm d’Hondt sistemidir: Milletvekili seçimlerinde olduğu gibi, mahalle, ilçe ve il seçimlerine yine blok listeler ile girilir ve listeler aldıkları oy oranında delege kazanırlar. Böylece, delege kazanma yarışı “toplam sıfır oyun” olmaktan çıkarılmış olur. Her grup aldıkları oy oranında, bir üst yönetim seçiminde temsil edilme olanağına kavuşmuş olur. 2) İlçe başkan ve yönetiminin blok liste ile yapılması: Ancak uyumlu çalışma için, blok liste ilçe başkan ve yönetim seçiminde uygulanabilir. Böylece hem uyumlu bir başkan ve yönetim kurulu oluşturulur hem de Parti içindeki farklı duruşlar / gruplar, bir üst yönetimin oluşumunda / seçiminde dışlanmamış olur. D’Hondt yöntemi uygulandığında, mahalle, il ve kurultay delegeleri dağıtımında, gruplar aldıkları oy oranına yakın delege çıkaracaklarından, “toplam-sıfır oyun” veya “kazanan hepsini alır; kaybeden hepsini kaybeder” sonucu ortaya çıkmaz. Belki yüzde 3 gibi küçük baraj da konabilir. 3) İlçe yönetim ve delege seçimlerinin doğrudan üyelerle yapılması: İletişimin bu kadar geliştiği bir zamanda, en azından mahalle delege seçimleri aradan çıkarılabilir; ya da belli bir nüfus (veya üye) sayısı kriter olarak belirlenip, yukarda önerilen yöntemle, ilçe başkan ve yönetim kurulları ve il delegeleri seçimi doğrudan üyelerle yapılabilir. Böylece, ilçe yönetim ve il delegeleri doğrudan üyeler tarafından belirlenir ve üç ay harcanan mahalle ve ilçe seçimleri için harcanan süre, daha da kısaltılmış olur. Sonuç Blok liste yöntemi, 1961 Anayasası öncesinde uygulanan seçim sistemi gibi genel siyasette yarattığı dışlayıcı temsil sorunu yaratmakta ve siyasetin çok gergin olması sonucunu doğurmaktadır. Dışlayıcı değil, kapsayıcı temsili / siyaseti teşvik edecek seçim yöntemleri üzerinde tartışmak gerekiyor. Bu önerilerin hayata geçmesi için tüzük değişikliği gerekli. Tüzük değişikliği gündemde olduğuna göre, bu tür sorunların çözümü göz önüne alınmalıdır. Hatta 3-4 Şubat’taki Kongre’de dahi bu tür değişiklikler gündeme alınabilir.