İçimizdeki kötü

Abone Ol
Bilgisizlik öncelikle bilince çıkarılmalıdır. Sadece bilmek de yetmez eylemek gerekir. Yapabilmek kelimesi, bilmek ve eyleminin ayrı olamayacağını gösterir. Kimse bile isteye kötülük etmezse de içimizdeki yargıç kötüyü, bilgisizliği cezalandırmak ve suçlamak ister. Evrende her şey karşıtlık içinde var olur: Gündüz gecenin, sıcak soğuğun, sıcak kurunun bir diğer kutbudur tıpkı iyilik ve kötülük gibi. İnsan, bilgelik ağacının meyvesini yemiştir bir kere: Cennetten kovulmuş artık iyi ve kötünün bilgisine sahiptir; boynuna taktığı madalyonun bir yüzünde iyilik diğerinde kötülük vardır. Genellikle iyi olanı doğru, dürüst, adil olanla ifade ederiz, kötü olansa haksızlığın, yalanın, ahlaksızlığın konusu gibi gelir bize. Kötülük ve iyilik, felsefe içinde geniş bir alanı kapsayan karmaşık bir konudur. Fakat çoğu zaman iyilik ve kötülük kutbu, bilgi ve cehalet problemine dönüşür. Bu noktada yaşamında hiçbir şey yazmayan ama felsefeye yön veren önemli düşünür Sokrates’e başvurmak istiyorum. Sokrates, erdem ve mutluluğun en önemli kaynaklardan birinin bilgi olduğunu söyler. Platon’a ait bir eserde, Sokrates’in ve Euthyphro adlı kişiyle diyaloğu geçer: Metinde Euthyphro, babasını öldürmüştür. Fakat kendisini haklı görür, babası tanrıları incitmiştir o da doğru bildiğini yapmış ve babasının yaşamına son vermiştir. Sokrates sorularıyla, Euthyphro’ya tanrıların da çelişkiye düştüklerini gösterir. Sonuçta babasını öldüren çocuk, doğru düşünemediğinden bu yola başvurmuştur, yani kötü diye bildiğimiz davranışının nedeni bilgisizlik ve cehalettir. Veya meseleyi biraz daha günümüze çekelim; sigara içen birini düşünelim. "Sigara sağlığa zararlıdır." cümlesi neredeyse hepimizin ağzına pelesenk olmuştur. Sigara bağımlılığı olan kişide de bu bilgi vardır. Ama Sokrates’e göre kişinin kulaktan dolma bilgiye sahip olması bu bilginin idrakinde olduğunun ispatı değildir. Konu ne zaman konu ölüm kalım meselesi hâline geldiğinde, örneğin doktor artık içmemesi gerektiğini söylediğinde o zamana kadar ezbere söylenmiş her cümle gerçek bir bilgiye dönüşür. Ve işte o andan itibaren kişi kötü dediğimiz şeyi yapmaktan vazgeçer. Her kötülük bilgisizlikten, cehaletten kaynaklanır. Cehalet öyle bir karanlıktır ki zamanla daha hırçınlaşır, karanlığı daha da derinlere kök salar. Büyüttüğü ağacın dalları da o denli göklere uzanır. Bilgisizliğin tohumunun nasıl olup da yavaş yavaş gözlerimizin önünde serpildiğinin farkında olmayız. Bilgisizlik öncelikle bilince çıkarılmalıdır. Sadece bilmek de yetmez eylemek gerekir. Yapabilmek kelimesi, bilmek ve eyleminin ayrı olamayacağını gösterir. Kimse bile isteye kötülük etmezse de içimizdeki yargıç kötüyü, bilgisizliği cezalandırmak ve suçlamak ister. Oysa bunun yerine bilgisizliğe bir ışık yaksak. Ancak doğru düşünebildiğimiz ölçüde kötülüğe yani cehalete meydan okuyabiliriz. Ve ancak bir insan eğitimle iyi ve kötü arasındaki ayrımın farkına varabilir. Yine Sokrates’in dediğini hatırlamakta fayda var: “Ben bir şey biliyorsam, o da hiç bir şey bilmediğimdir.” Burada yeni bir paranteze ihtiyaç olduğumuz kesin. Bildiğimiz sandığımız ezberleri gözden geçirmenin ve şüpheyle yaklaşarak yeni bir mum yakmanın zamanı gelmiştir belki!