İçimi ısıtanlar…

Abone Ol
Yeni yılda geçmişten pek farklı şeyler yaşamasak da durup bir an etrafıma baktığımda, içimi ısıtacak anlar, görüntüler, tavırlar bulabiliyorum, hala. Eldeki sıfır değil, şükür. 2022’ye veda yazısında umuda ihtiyacımız var demiştim. Yeni senenin, son yılların yükünü üzerimizden almaya yeltenmesini dilemiştim. Tıpkısının aynısı günlerle devam ediyoruz ama baharı da bekliyoruz bir yandan, bahar gelecek elbet. Durup bir an etrafıma baktığımda, içimi ısıtacak anlar, görüntüler, tavırlar bulabiliyorum, hala. Eldeki sıfır değil, şükür. Popüler bir trans bireyin anne olduğuna dair paylaşımına denk geldim. Selin Ciğerci. Geçen yıl Türkiye’de anne olmak için bir yol bulamayıp kocası ile Avrupa’da çare arıyorlardı. Sonraki süreçte boşandılar, hatta eski kocası yeni sevgilisine çok taze evlenme teklifi etti. Legal ya da değil bilmediğim, anladığım kadarıyla taşıyıcı annelik yolu ile bir evlatları oldu.  Bu mutluluklarını artık ayrı olsalar da her ikisi de sosyal medya üzerinden paylaştılar. Umut dediğim sonrasında içimi ısıttı. LGBTI+ bireyin anne olma özlemine, bu özlemine kavuşmasına tepki olarak dört koldan linç gelir diye düşünmüştüm ama birkaç her şeyi bilen dışında çoğunlukla destek, güzel dilekler ve tebrikler ulaştı bu iki insana. Bazen çok ikiyüzlü olduğumuz bir konu bu. Ünlüler dünyasında bayıldığımız, yere göre koyamadığımız insanlara komşusu olsa selam vermeyecek, apartmanı organize edip tahliyesini isteyecek yerden bakıyor çokları bu duruma. Ünlü olması ile mi ilgili bilmiyorum ama Selin Ciğerci’nin gördüğü destek ne olursa olsun bana iyi geldi. Yoksa Hande Kader cinayetini hatırlıyorum, bir avuç insan dışında kimse konuşmamıştı bile. Değil annelik, evlilik gibi insani haklar, birçoklarının gözünde yaşam hakkından yana bile eşitlikleri yok, hala. Ulusal kanalları neredeyse hiç izlemiyorum. Nadiren, sonradan pişman olsam da, içimde aileden kalma alışkanlık olsa gerek, haberlere bakma isteği oluşuyor. Böyle bir durumda da açtığım ancak bir iki kanal var. Yine onlardan birine bakınıyordum. Hayat pahalılığı, barınma problemi, kadın cinayetleri, çöp evde bulunan çocuklar, kötü muamele edilen hayvanlar vs. derken Pamukkale Üniversitesi ile ilgili bir haber girdi. Üniversitelerin akademik kadrolarının durumuna girmeden yazacağım, o ayrı bir başlık, ayrı bir dert. Bu üniversitenin yönetimi ise öğrencilerin hayatına dokunma güçlerini fark etmişler. Okulda bir sınıfı ihtiyacı olan öğrenciler için bedelsiz ürünleri alabilecekleri bir mağazaya çevirmişler. İşin en güzel tarafı bölge halkı da canla başla destek vermiş. İsmini kaçırdığım bir hayırsever iş adamı mağaza içi düzenlemeyi yapmış. Arabası olmayan yaşlı insanlar poşet poşet eşyaları otobüslerle taşımış. Sadece giyim değil üstelik, ateş pahası olan kişisel ihtiyaç malzemelerinden, kırtasiye, bijuteriye kadar öğrencilerin hem okul hem okul dışındaki yaşamlarına destek vermek için üniversite yönetimi ve hayırseverler ellerinden geleni yapmış. Keşke ve çok içten dilerdim ki böyle bir desteğe ihtiyacı olmadan, ülkemizden yaşayan herkes, vatandaş olarak asgari imkanları ile tüm ihtiyaçlarına ulaşabilseydi. Yardım edilmiş yoksullar değil yoksulluğun ortadan kaldırılması hayaller. Ancak mevcut duruma gözlerini kapatmamış bu insanlar sayesinde bazı öğrencilerin hayatı neyse ki biraz daha kolaylaşıyor. Ve Anadolu Leoparı…Nesli tükendi mi, tükenmedi ise nerede derken Çatalhöyük’te binlerce yıl önce duvarlara işlenen bu güzel ve heybetli kedi foto kapana yakalandı. En son 10 yıl kadar önce Diyarbakır’da bir köylü tüfekle vurarak öldürdüğünden beri en azından benim denk geldiğim bir görüntüsü, haberi olmamıştı. O köylüye bir sitemim yok, tüm coğrafya değerini bilemedi onun. Yıllar sonra bütün güzelliği ile büyülenerek izledik birkaç dakikalık videosunu. Bir virüs gibi yayılıp bizden başka hiçbir canlının yaşamını önemsemediğimiz şu dünyada direnmiş, ayakta ve hayatta kalmış bu güzel kediyi görünce nasıl mutlu oldum anlatamam. Anadolu Parsı gibi, bitti dediğimiz ümitlerimizin göze göründüğü bir yıl olsun. Sağlıkla.