Heykele saldırı: Öfke mi, korku mu?
Ey Mustafa Kemal Atatürk sevgisine öfke duyanlar, aslında öfke sandığınız şey, tersine çevrilmiş korkudur. Çünkü öfke, korkunun üzerinde çekilmiş bir örtüdür. Ne zaman korksanız, korkunuzu gizlemenin tek yolu öfkelenmektir.
Atatürk Heykeline yapılan saldırıyı incelemeden önce…
Sevgi bilinçaltından gelir. Bilinçaltı, bilinçten 9 kat daha büyüktür. Diğer bir deyişle, bilinç, bilinçaltından 9 kat küçüktür. Bilinçaltını duygular yönetir ve duygular sürekli değildir, onlar gelir ve giderler. Bir an mutluyken, bir an öfkeli olabilir insan. Duygular sürekli olamaz bu nedenle ona e-motion denir, motion kökü hareket anlamına gelir. İnsanlar duygulardan, hislerden korkarlar; çünkü onlar bilinçten 9 kat daha büyük bir bilinmezlikten gelir. Bilinci ise düşünceler yönetir ve duygulara kıyasla düşünceler daha sabittir.
İnsan kendi bilincini yönettiğini zanneder, oysa bilince ait ne varsa hepsi dışarıdan yönetilir, dışarısı tarafından kontrol edilir. Birisi sana hakaret eder ve sen öfkelenirsin, ve o an’da sen öfkeyle harekete geçersin. Bu bir tepkidir. İnsan kendi başına bağımsız bir insan değildir. Herhangi birinin herhangi bir etkisi insan üzerinde bir tepki oluşturabilir ve onu istediği yöne çekebilir. İnsan duygusal olarak şantaja maruz kalabilir. Tepki duygusal bir şantajdır ve bilinçten 9 kat daha büyük bir mekanizma tarafından yönetilir.
Şimdi gelelim heykele yapılan saldırıya…
Mustafa Kemal Atatürk'ün 19 Mayıs 1919 ‘da Samsun’a ayak bastığı noktadaki, 1927 yılında Samsun Valisi Kâzım Paşa tarafından Samsun halkı adına Avusturyalı heykeltraş Heinrich Krippel'e yaptırılmış olan ve 29 Ekim 1931 tarihinde dikilmiş, anıta saldırı gerçekleşti. Saldırganlar, Atatürk anıtının ayaklarına halat bağlayarak araçla çekip yıkmak istedi.
HEYKEL NEYİ SEMBOLİZE EDİYOR?
Heykelde Mustafa Kemal mareşal üniformasıyla şaha kalkmış bir at üzerinde savaş komuta eder hâldedir. Şaha kalkmış at, hırsı ve kahramanlığı yansıtırken, Mustafa Kemal’in dizginlere hakim oluşu, gücünü ve becerisini yansıtmaktadır.
Heykelin yapımcısı heykeltıraş Heinrich Krippel yaptığı açılış konuşmasında heykel kompozisyonunu "...gururlu bir şekilde batıya ve çok uzaklara dikilen bakışları azim dolu gözleriyle, şahlanan atın üzerinde Gazi Mustafa Kemal dimdik bir şekilde oturuyor. Bu oturuşta korkusuzluk, kolun kılıca uzanışında ise Türklüğün gücü vardır." şeklinde açıklamıştır.
HEYKELE YAPILAN SALDIRI…
BİLİNÇ-DÜŞÜNCE-SABİTLİK-ETKİ
Bu saldırıyı yapan, yaptıran her ne ise, bunu bir tepki olarak yapmadığı apaçıktır. Öncesinde herhangi bir etki henüz tespit edilememiştir, çünkü öncülü yoktur. Bilinçli ve planlı bir eylemdir, içinde bir duygusal tepki bulunmamaktadır, yani üzerine düşünülmüş bir eylemdir.
Anıt Parktaki Atatürk heykeline yapılan saldırı sonrasında anıt etrafında çok sayıda vatandaşlar sevgi zinciri oluşturdu. Kol kola girerek ve Mustafa Kemal’in askerleriyiz diye slogan attılar, aynı duyguyu yaşayan binlerce insan aynı fotoğrafı sosyal medya hesaplarından paylaştı.
HEYKELE YAPILAN SALDIRI TEPKİSİ…
BİLİNÇALTI-DUYGU-HAREKET-TEPKİ
Saldırı eyleminin akabinde, toplumun bilinçaltından bir tepki gelir. Bilinçten 9 kat daha büyük bir mekanizma tarafından, bilinçaltından… Sevgi bilinçaltından gelir. Bu tepki duygusaldır, hareketlidir ve bilinçaltından gelir.
HEYKELE YAPILAN SALDIRI TEPKİSİNİN SEMBOLİZMİ
Heykeltıraş Heinrich Krippel’in de açılış konuşmasında dediği gibi, "...gururlu bir şekilde batıya ve çok uzaklara dikilen bakışları azim dolu gözleriyle, şahlanan atın üzerinde Gazi Mustafa Kemal dimdik bir şekilde oturuyor. Bu oturuşta korkusuzluk, kolun kılıca uzanışında ise Türklüğün gücü vardır." Türklüğün gücü, toplumun bilinçaltında gelen Mustafa Kemal Atatürk’e olan sevgidir.
HEYKELE YAPILAN SALDIRI TEPKİSİNE TEPKİ
Bu sevgiyi hiçbir zaman yüreğinde hissetmemiş olanlar, toplumun bilinçaltından gelen sevgiyi, Kabe ve tavaf ile ilişkilendirdi. Her şey döngüsel bir şekilde hareket eder. Sevgi her zaman kişiyi sinirlendirir, öfke doğaldır ve o toplumu mahveder, tahrip edici bir hal alır. Öfkeyi dönüştürülürse ilahi bir hal alır ve eğer bu öfke duygusunu dönüştürmezse, döngüsel düzene karşı çıkılmış olunur.
Toplumun bilinçaltından gelen sevgi, bilinçten 9 kat daha büyüktü. Bu sevgiye de tepki yine öfke ile sonuçlandı. Çünkü sevgiyi hiçbir zaman yüreğinde hissetmemiş olanlar, sevgiyi yüreğinde gerçekten hissetmiş olanlara her zaman öfke duyarlar. Ve en kolay yöntem olarak da öfkelerini, sevgiyi yüreğinde hissetmiş olanların üzerine kusmak olur. Hatta öyle bir kusarlar ki, bu kusma da bir zincir oluşturur, çünkü diğerlerinde de en az kusan kadar pisliklerle dolu bir bilinçaltı vardır, ilahi sevginin bile uğramadığı…
Ey Mustafa Kemal Atatürk sevgisine öfke duyanlar, öfkeniz ortaya çıktığında onun farkında olun, mucizenin gerçekleşmesini izleyin. Farkındalık oldukça öfkenizi tanıyacaksınız. Aslında öfke sandığınız şey, tersine çevrilmiş korkudur. Hemen öfkeleniyorsanız, sadece korku ile dolu olmanızdandır. Eğer sakin kalıp, öfkenizi izlerseniz, onu korku olarak hissedeceksiniz. Çünkü öfke, korkunun üzerinde çekilmiş bir örtüdür. Ne zaman korkarsanız, korkunuzu gizlemenin tek yolu öfkelenmektir. Öfke sizin etrafınızda bir perde yaratır ve onun arkasına gizlenebilirsiniz…