CHP, esnafından çiftçisine herkese hitap etmeye çalışacaksa Millet İttifakı’nın da anlamı kalmayacaktır. Bu yüzden CHP, Millet İttifakı’nın bileşenlerine de alan açacak yeni bir strateji belirlemek zorundadır.CHP’nin iktisadi sahadaki bu hantallığı ve hatta sekterliği, iktidarın son planına büyük bir alan açtı. Çünkü sağ popülist bir lider olan Erdoğan, ilk olarak ne olduğu hiçbir zaman anlaşılamayan ve dün itibariyle vazgeçilen “Çin modeli”ni MGK toplantısına sokarak öncelikle güvenlikleştirerek tartışılmaz kıldı. Sonrasında ise ekonomiyle ilgili tartışmanın alanını kendisi belirleyerek önce bir döviz krizi yaratıp, sonra da o krizi çözmüş gibi görünerek kitlelerinin kendisine atfettiği “bilge”lik rolüne büründü. CHP liderinin TÜSİAD’la yaptığı görüşme sonrasında TÜSİAD’ın yaptığı açıklama da hem yandaş basının hem de Erdoğan’ın değirmenine su taşıdı. Bu sayede Erdoğan, “yozlaşmış elitler ittifakı”nın, yani CHP ve TÜSİAD’ın karşısına NAS’ı koydu ve bu yolla bu yozlaşmışlığı dünyevilikle özdeşleştirerek tartışmayı dinsizler-dindarlar noktasına çekti. O, bu yolla kitlesini mobilize etmeye çalıştı. Dolayısıyla CHP’nin TÜSİAD, MÜSİAD ve AK Parti’yi bir araya getirerek karşısına alıp, bunları “yozlaşmış elitler” olarak göstermeyen ve bunun yerine “bu aktörlerin ittifakından mustarip halk”ı koymadan yapacağı siyaset, herkese hitap etmeye çalışırken kimseye hitap edememe sarmalını aşamayacaktır. Ayrıca CHP, esnafından çiftçisine herkese hitap etmeye çalışacaksa Millet İttifakı’nın da anlamı kalmayacaktır. Bu yüzden CHP, Millet İttifakı’nın bileşenlerine de alan açacak yeni bir strateji belirlemek zorundadır. Bunların ne olduğunu-olabileceğini ise geçen haftaki yazımda açıklamıştım.
Herkesi kucaklamak ya da kimseyi kucaklayamamak
Esnaf kolayca manipüle olabilirken, beyaz yakalılar birbirleriyle sosyalleştikleri için ikna edilmeleri daha kolaydır. Bu yüzden CHP, potansiyel oy sahalarını maksimize edecek stratejilere mesai harcamalıdır.
Geçen hafta ve önceki hafta yazdığım yazılarda, CHP’nin mutlaka, Türkiye’nin bir çiftçi ve esnaf toplumu olmaktan çıkıp bir ücretli emek toplumuna doğru dönüşen sosyolojisine yanıt verecek somut iktisadi politikalar ortaya koyması gerektiğini ifade ettim. Toplamda 66 milyon kişinin açlık veya yoksulluk sınırının altında yaşadığı, buna karşın 191 bin milyonerin bulunduğu bu çarpık düzende CHP’nin iktidar partisinin istatistiksel büyümesinin karşısına mutlaka ve mutlaka insanların hayatlarını dönüştüren, esnaftan bir ölçek büyük KOBİ’lerin, geleneksel fabrika emekçisinden çok daha çeşitli niteliklere bürünen mavi yakalıların, sanayi sonrası toplumunun niceliksel olarak en büyük sınıfını oluşturacak olan ve iktidar tarafından son asgari ücret zammıyla proleterleştirilen beyaz yakalıların ve güvencesiz çalışanların (benim ifademle “yakasızlar”ın) lehine bir dönüşüm vadetmesi gerektiğini vurguladım. Peki bu nasıl yapılacak? Bu, toplumun ortak iyisine aykırı şekilde sermayenin bir avuç mutlu azınlığın elinde toplandığı mevcut düzene meydan okuyarak yapılacak. Yani, istatistiksel büyümenin bu tanıma sebep olurken; CHP’nin “ilerleme” anlayışının bir bütünsel-toplumsal vaat olduğunu ifade edilerek olacak. Bu “ilerleme” tasavvuru, emeğin üstünlüğüne, özgürlüğe, toplumsal adalete, bilgiye ulaşımda adalete ve eşitliğe uygun biçimde tasarlanmalı ve vurgulanmalı.
Bu vurgu, halkın insani standartlarda beslenme, barınma, enerji kaynaklarına ulaşma, yüksek standartlarda sağlık hizmetlerine ücretsiz erişme, bilimsel eğitime kamu kaynaklarıyla erişme, eğitim amaçlı teknolojiye ücretsiz erişme ve çağcıl, katma değer üretecek olan KOBİ’lere düşük faizli ve uzun vadeli krediler vermeyi vadetme gibi yollarla olabilir. Örneğin unutmamak gerekir ki, esnaf bir başka esnafla sosyalleşip, ikna olmaya meyilli olsa da kolayca manipüle olabilirken, şehirli-seküler niteliğe bürünmüş olan beyaz yakalılar birbirleriyle sosyalleştikleri için ikna edilmeleri daha kolaydır. Bu yüzden CHP, potansiyel oy sahalarını maksimize edecek stratejilere mesai harcamalıdır.
CHP ise bu gruplarla dirsek teması kurmak ve bu tür vaatlerde bulunmak yerine ısrarla esnaf, çiftçi ve TÜSİAD’la temas kurarak bu grupların lehine bir dönüşüm vadetmeyi yeğledi. CHP, başarılı 128 milyar dolar çıkışından sonra iktidar partisinin ekonomide köşeye sıkışmış görüntüsünü bir çaresizlik sanarak iktisadi sahada adeta 1970’lerin sosyolojisine hitap eder bir politika benimsedi. Toplum dönüşürken CHP’nin bu arkaik tutumunun temelinde iki sebep yatabilirdi: ya sosyolojik dönüşümden haberleri yoktu, ki bu imkansız, ya da kendi tabanını çantada keklik gördüğü için AK Parti’nin oy deposu olarak görülen esnaf ve çiftçiye hitap etmeyi tercih etmişti. Tahmin edilebileceği üzere bu tavrın nedeni ikincisiydi. Ancak AK Parti lideri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zengini pozitif, yoksulu negatif kayırma ekonomisini açıkladığı anda, CHP’nin yukarıda saydığım emekçi kitlelere tercih ettiği grupların nasıl sevinç çığlıklarına boğulduklarını gördük. Çünkü alternatif bir gerçeklikte yaşatılan bu insanlar, Arendt’in ifadesiyle, “Ne gördüklerine ne de duyduklarına inanır. Onları sadece parçası oldukları sistemin tutarlılığı ikna eder.”