HDP’ye kapatma davası neden açıldı?
HDP’YE YÖNELİK BASKI VE YILDIRMA POLİTİKASI
Görece ılımlı söylemi ve farklı çevrelerden gelen aday profili sayesinde HDP, kurulduğu 2014'ten beri Türkiye kamuoyuna hitap etme konusunda Kürt siyasi hareketinin desteklediği diğer partilere nazaran daha başarılı bir performans gösterdi. Haziran 2015 parlamento seçiminde ilk defa yüzde 10 barajını aşarak, MHP'den fazla vekil çıkardı ve AKP'nin parlamento çoğunluğunu bitirdi. Bu başarısı nedeniyle HDP, Haziran seçimlerinden beri AKP ve MHP tarafından siyasi arena dışına çıkarılarak gayrimeşru hale getirilmeye çalışılıyor. Bu strateji doğrultusunda, 2019 seçimlerinde HDP’li adayların kazandığı belediyelerin neredeyse tamamına geçtiğimiz senelerde kayyum yönetim atandı ve birçok HDP’li milletvekili, belediye başkanı ve örgüt çalışanı geçtiğimiz senelerde hapse atıldı. AYM’de açılan davayı HDP'ye karşı yürütülen bu baskı ve yıldırma politikasının son halkası olarak görebiliriz.
HDP'ye yönelik baskı ve yıldırma politikalarında en son aşama olabilecek kapatma davasının artık gündeme gelmesi Erdoğan yönetiminin içine düştüğü sıkıntıyı gözler önüne seriyor. Güçlenen muhalefet karşısında Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimli otoriter rejimlerin sıklıkla başvurduğu yöntemlerin çoğunu son dönemde uyguladı. Cumhur ittifakı iç ve dış siyaseti sürekli bir kriz ortamı içinde tuturak, beka siyaseti üzerinden seçmen desteğini korumaya çalıştı. 2016 darbe teşebbüsünün ertesinde Gülen hareketine yönelik atılan adımlar geniş bir muhalif avına dönüştürülerek, neredeyse iktidara yöneltilen her türlü eleştiri gayrimeşru hale getirildi. Yaratılan bu korku iklimini fırsata çeviren Erdoğan, anayasal yetkilerini arttırarak adeta sultanistik bir rejim inşa etti. Bir taraftan muhalefeti zayıflatmak için sistematik hamleler atan iktidar, öte yandan artan ekonomik sorunlar karşısında sosyal yardımları arttırarak, tanzim satışlar başlatarak ve faizleri düşürerek seçmen desteğini muhafaza etmeye çalıştı.
Tüm bu hamlelere rağmen, pandemi döneminde artan ekonomik kriz ve son dönemde ayyuka çıkan yolsuzluk iddiaları nedeniyle Cumhur ittifakının oy oranı hızla eriyor. Son dönemde yapılan anketler artık açıkça gösteriyor ki olağan koşullarda gidilen bir seçimi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kazanması hayli zor. İşte HDP'ye karşı açılan kapatma davasını bu gelişmelerle birlikte okumak gerekiyor.
HDP davasının yarattığı siyasi ortamda Cumhur ittifakının işine gelebilecek senaryoları kestirmek zor değil. Bu davanın açılmasına vesile olması nedeniyle, rejim içinde Devlet Bahçeli'nin siyasi pozisyonunu güçlendirdiğini görebiliriz. HDP davasında karar ne olursa olsun, MHP, seçim kampanyasında bu konuyu öne çıkararak seçmenlere hitap edecektir. AKP açısındansa siyasi tablo biraz daha farklı görünüyor. MHP ile ittifak ve Kürtlere karşı benimsenen güvenlikçi dil, AKP'yi Güneydoğu bölgesinde zaten zayıflatmıştı. Son dönemde kurulan DEVA ve Gelecek Partilerinin bölgedeki etkinliğini AKP ile Kürt seçmenler arasında yaşanan bu kopuş üzerinden okuyabiliriz. Fakat, bölgede tek ciddi rakibinin HDP olduğu düşnüldüğünde, AYM’nin parti kapatma kararı vermesi durumunda Kürt seçmenlerin boykot seçeneğine yönelmesi veya destek verdikleri partinin yüzde 10 barajını aşamaması AKP’nin milletvekili sayısını büyük oranda arttıracaktır. HDP'li seçmenlerin daha düşük oranda oy kullanması sadece parlamento seçimleri değil, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de Erdoğan'ın işine yarayacaktır.
HDP'ye yönelik olası bir kapatma kararı ve bu kararın zamanlaması partilerin önümüzdeki seçimlerde takip ettikleri stratejiler açısından da belirleyici olacaktır. İddianamenin AYM tarafından kabul edilmesiyle birlikte dava takvimi işlemeye başladı. Önceki parti kapatma davaları üzerinden bakılınca, sürecin en azından 6-7 aylık bir zamana yayılması ve dolayısıyla nihai kararın en erken 2022 başında açıklanması yüksek bir ihtimal olarak görünüyor. Eğer Erdoğan erken seçimi tercih edecekse, seçim tarihinin dava devam ederken mi yoksa karar açıklandıktan sonra mı alınacağı önemli bir tartışma konusu olacaktır. Cumhur ittifakı olası bir kapatma kararının hemen sonrasında baskın seçime giderek, milliyetçi oyları konsolide etmeye çalışabilir.
MİLLET İTTİFAKI’NIN BÜYÜK SINAVI
Bu planları boşa çıkarmak için Millet ittifakına büyük rol düşüyor. HDP'ye açılan dava konusunda, başta İYİ Parti olmak üzere, Millet ittifakının bileşenleri şu ana kadar sessiz kalmayı tercih ettiler. Bu sessizlik HDP dışında kalan muhalefetin iktidar karşısındaki büyük açmazından kaynaklanıyor. İktidar basını uzun süredir muhalif siyasetçileri PKK ile aynı çizgide göstererek, Türk milliyetçisi seçmenleri Cumhur ittifakı saflarında tutmaya çalışıyor. Milliyetçi tabana sahip olan İYİ Parti, bu nedenden ötürü HDP ile yan yana gelmemeye büyük özen gösterdi ve iktidarın güvenlikçi politikalarını yeterince eleştirmedi. Türkiye medyası büyük oranda iktidarın elinde olduğu için Millet ittifakı, AKP hükümetinin Kürt sorunundaki büyük zigzaglarını, çözüm süreci sırasında Öcalan ile müzakere ettiğini ve 2019 yerel seçim kampanyasında Abdullah Öcalan aracılığıyla Kürt seçmenlere mesaj yollamaya çalıştığını yeterince gündeme getiremedi.
Son dönemde ekonomik krizin seçmenler nezdinde yarattığı büyük hoşnutsuzluk nedeniyle CHP ve İYİ Parti'nin anketlerde yükselişe geçmesi Millet ittifakının HDP'nin desteği olmadan da Cumhur ittifakından daha fazla oy alması ihtimalini doğurdu. Fakat HDP'nin kapanması bütün bu gelişmeleri temelden değiştirecek bir durum yaratacak. Millet ittifakının bu ihtimal karşısında tepki göstermemesi, HDP'yi destekleyen 6 milyona yakın seçmene sadece iktidar değil, muhalefet tarafından da siyasi iradelerinin yok sayıldığı mesajını verecektir. Ancak, Millet ittifakının ilkesel bir duruş göstererek bu seçmenleri kapsayan bir dil benimsemesi HDP davasının amaçladığı siyasi hedefi boşa düşürecektir.
HDP'ye yönelik kapatma davasını, Millet ittifakının şu ana kadar karşılaştığı en zor sınav olacak. Bu sınavın başarıyla verilmesi muhalefete seçim kazandırmanın ötesinde, demokratik bir rejim inşa etmek için gerekli toplumsal meşruiyeti de sağlayabilir.