HDP eski Eş Başkanı Figen Yüksekdağ'ın tutuklu yargılandığı davanın 7'nci duruşması bugün Ankara 16’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülüyor. Mahkemede savunma yapan Yüksekdağ, milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ilişkin, "Berberoğlu’nun tutuklanması münferit bir hadiseydi, dokunulmazlıkların kaldırılması HDP’ye yönelikti" dedi. Yüksekdağ, 6-8 Ekim 2014'de yaşanan Kobani eylemlerine ilişkin yaptığı savunmada, Barış sürecinin IŞİD'in Kobani'ye yaptığı sırada bittiğini ifade etti. İktidarın PYD'ye Özgür Suriye Ordusu ile ittifak yapması teklifinin geldiğini söyleyen Yüksekdağ, "Çözüm süreci, Kobane süreci ile bitti. IŞİD ile ittifak halinde Şam rejimi düşürülmek adına yapılan bir plandır bu süreç. Bunu net soylüyorum; çünkü dönemin Başbakanı Davutoğlu bunu bizzat söylemiştir bize" dedi. 83 YILA KADAR HAPSİ İSTENİYOR Ankara Sincan Cezaevi Kampüsü Salonu'nda görülen 6 Temmuz'daki duruşmaya katılmayan Yüksekdağ bugün aynı salondaki duruşmasında savunma yaptı. HDP milletvekillerinden Ayhan Bilgen Murat Cep ni Tülay Hatimogulları, Oya Ersoy ve Avrupa Birliği'nden bir heyet katıldı. Duruşma salonuna 40 kişilik izleyici kotası getirilirken, sarı basın kartı olmayan gazeteciler alınmadı. Kimlik tespiti ardından davaya gelen belgeler okundu. Yüksekdağ, “Örgüt yöneticiliği”, “Örgüt propagandası yapmak”, “Toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet”, “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” ve “Suç işlemeye tahrik” iddialarıyla tutuklu yargılanıyor. Dosya kapsamında Yüksekdağ hakkında 30 yıldan 83 yıla kadar hapis cezası istenirken, 92 sayfalık iddianamede, Yüksekdağ'ın Demokratik Toplum Kongresi (DTK) içerisindeki faaliyetleri ve diğer eylemleri nedeniyle “örgüt yöneticisi” sıfatıyla cezalandırılması da talep ediliyor. Yüksekdağ'ın savunması şöyle: "ÇÖZÜM SÜRECİ DEMOKRATİK VE DEVRİMSEL BİR SÜREÇTİ" Size bir dizi belge vereceğim. DTK ile bu iktidarın çalışmaları çok uzak tarihlerde olmadı. Bir siyasi iktidar düşünün terör örgütü uzantısı ilan etmeden önce bir dizi görüş alışverişinde bulunuyor, evet karşıt görüşler, bir takım mücadele elbette var ama bir taraftan çok köklü konularda diyaloglar kuruluyor, bunları ne yapacağız? Meşhur lafları vardı ya “kandırıldık”, hadi kandırdılar diyelim; ne oldu siz uyandıktan sonra, DTK nasıl terör örgütü oldu? Bunun yine hiçbir ispatı yoktur. Ne yapmış DTK, demiş ki “gelin yeni anayasa meselesini tartışalım, silahlar konuşuyor, insanlar ölüyor, bu ölümler dursun, biz bütün taraflara çağrı yapıyoruz gelin konuşalım” demiştir. DTK “artık oluk oluk kan akmaya başlamışken bu ölümleri durduralım” demiştir, yapması gerekeni yapmıştır. Terör örgütü uzantısı ilan edildikten önce de sonra da… Ama siyasi iktidar kendi eylemine sahip çıkma basiretini göstermiyor. Çözüm süreci derken, pragmatist anlamda sadece Kürt sorununun dar milli sorunlar içerisinde çözülmesi beklenmiyordu. Sadece Kürde değil herkese hakkı olanın verilmesiydi. Kadına, gence, memura, işçiye nasıl bir hakkı hak ediyorsa onu vermektir. Asıl verdiğimiz mücadele, hayatı kazanma mücadelesidir. Bu ülkenin yurttaşının ekmeğe değil, sadece bir hayata ihtiyacı vardır. Demokrasi varsa hayat vardır. O süreç içerisinde ne yazık ki siyasi iktidar kendi gelecek kaygısını düşünerek, memleketi kendi ihtiyaçlarına uydurmak için o zemini tepmiştir. DTK de o zeminin oluşturduğu bir yapıdır. Siyasi iktidar da kendisini muhatap kabul edebileceği bir toplumsal mekanizmaya ihtiyaç duymuştur. Diyabakır da DTK’nin kuruluşu içinde AKP vekilleri vardır. Ne enteresan değil mi, Ensarioğlu başta olmak üzere hiçbirinin hakkında bir soruşturma yok. Bunlar DTK kongresinde delege olarak yer almıştır. Onların belgelerini de heyetinize sunacağım. Sorun katılmaları değil, sorun yapmadıkları, attıkları adımları atmaktan vazgeçmiş olmalarıdır. Aynı DTK çözüm süreci kapsamında Meclis’e davet edilmiştir, eşbaşkanları Meclis’e gitmiştir. Anayasa uzman komisyonunun Meclis Başkanı imzası ile DTK’ye gönderdiği davet vardır, açık bir müzakere vardır. Bu çok doğal bir süreçtir. Bizim bunları bugün anlatıyor olmamız tuhaf.Bu ülkenin cumhurbaşkanı, Diyarbakır ziyaretinde, DTK’nin önceki Eşbaşkanı Ahmet Türk’le bir araya geliyor, basına açık resmi görüşme yapıyor. Bunların her biri yaşandı. "BAŞBAKAN BİZE SÖYLEDİ" Yüksekdağ, Kobene olayları ile ilgili iddianameye dair savunmasına devam etti: 6-8 Ekim olaylarının hukuki ve siyasi bir dayanağı olmadı ve hükümet bunu hep kullandı. 7 Haziran seçimleri sonrası HDP'nin barajı aşmasının ardından hükümet 6-8 olaylarının musebbibi olarak partimizi belirledi. Erdoğan bu dönem 'Benim Kürt kardeşlerimin katili bunlar' diyerek partimizi hedef gösterdi. Siyasai iktidar algı operasyonun gölgesinden çıkarırsak ancak gerçeğe ulaşabiliriz aksi halde bu katliamda diger katliamlar gibi karanlığa gömülür. 6-8 Ekim katliamında gerçekler de katledildi. Siyasi iktidar sorumluluğunu karartı, bu olayları partimizin üzerine yıkmaya çalışmıstır. Siyasi iktidar 6-8 Ekim olaylarının geldiğini öngörememiştir. Biz de göremedik doğrudur, ama iktidarın bunu görmemesi suçtur. Bunu görememiş- değil görmezden gelmiştir. Siyasi iktidar Kobanî kuşatmasından sonra IŞİD’e verdiği desteği daha açık ifade etmeye başladı. PYD’ye, “tarafınızı seçin IŞİD’in, ÖSO’nun yanında olun” teklifi reddedilince ayrım noktaları daha net belirmeye başladı.