AYM’de süren davada karar, seçim takvime ayarlı biçimde çıkacak. Ve HDP seçmeninin sandığı protesto etmesi beklenecek. Ahmet Şık’ın söyleşisinde andığı Rawest Araştırma’dan yazarımız Roj Girasun ile konuştum. O soruyu sordum.
Loading...
TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, İrfan Aktan’a verdiği söyleşide HDP’nin kapatılacağını ve bu kararla da hedefin HDP seçmenlerinin sandığa gitmelerine engel olmak olduğunu ifade etti.
Şık’ın ifadeleri tam olarak;
“… İmamoğlu’na siyaset yasağı gelecek, Kaftancıoğlu tutuklanacak dedik ama HDP de kapatılacak. Bundan yana kimsenin kuşkusu yok.
O dava üzerinden pek çok insana siyaset yasağı getirilmesi talep ediliyor. Bunların hepsini yapacaklar. Rawest Araştırma’nın “Kürtlerde Değerler ve Tutumlar Algısı” araştırmasında “partim kapatılırsa oy vermem” diyen yurttaş sayısının yüksekliği çarpıcı. Erdoğan’ın da HDP’yi kapatarak yapmaya çalıştığı şey bu.” şeklinde.
Evet bu olasılık hiç de uzak değil.
Sadece Erdoğan’ın değil elbette MHP lideri Bahçeli’nin de böyle düşündüğü güçlü ihtimal.
Nitekim HDP’nin kapatılması konusunda ilk işaret fişeğini Aralık 2020’de Bahçeli Meclis’te vermişti. Nihayet, 2 Mart 2021 tarihli grup toplantısında; “
Türkiye bir hukuk devletiyse HDP’nin kapatılması acildir, hayatidir, şarttır. Ayrıca başka bir ad altında, mesela Demokratik Bölgeler Partisi isimli paravan terör oluşumu çatısıyla bile tekrardan faaliyette bulunmasına fırsat verilmemelidir.” ifadelerini kullanmıştı.
Bu konuşmayı takip eden süreçte partinin kapatılma davası açılmıştı.
CUMHUR İTTİFAKI’NIN HEDEFİ NE?
HDP’nin kapatılmasını isteyen sadece Cumhur İttifakı değil kuşkusuz. Devlet içinde bir grubun da aynı görüşte olduğu açık. Bu ittifakın hedeflerini şöyle sıralamak mümkün.
- AK Parti’ye asla gitmeyecek olan Kürt seçmeni, HDP’den ve siyasetten soğutarak onları apolitik hale getirmek. Bir anlamda siyasete küstürmek.
- Parti tabanından parti yönetimine, “Türkiye partisi değil Kürt sorununun önceleyen bir parti olalım” baskısını arttırmayı sağlamak.
- Böylece HDP’nin kimlik partisine dönüşerek Batılı seçmen gözünde itibarsız hale geleceği düşüncesi var.
- Ve de PKK’nın HDP üzerinde siyasi vesayet kurmasının da yolunu açması ve var olan etkisinin de arttırılması olacaktır. Bu yolla devlet ve siyasi iktidar, HDP kimlik partisi oldukça bölgeye sıkışmasını, desteğinin azalmasını ve daha kolay ve yoğun biçimde kriminalize edilerek seçmenle arası açılması hedefleniyor.
- Elbette son hedef de HDP’yi siyasetin dışına çıkararak muhalefet ile ilişkisini engellemektir. “Kürt sorunu yok” diyerek Kürt seçmenden oy almayı ikincilleştiren siyasi iktidar, HDP’nin ne olursa olsun muhalefet bloğu ile bir araya gelmesinin önünü de kesmek istemektedir. Ve bunun için her yol denenmektedir. Deniyor da…
2015 yılından itibaren Kürt sorununu konuşmayı bile “lüks” haline getiren güvenlikçi siyaset tam gaza devam ediyor.
Hatta sınır içinde sağlanan güvenlik yetmediği için benzer süreç son dönemde sınır ötesinde sağlanmaya çalışılıyor.
KARAR SEÇİM TAKVİMİNE AYARLI ÇIKACAK
Bütün bu siyasi tabloyu veri aldığımızda şunu ifade etmek yanlış olmaz. AYM’de süren davada karar, seçim takvime ayarlı biçimde çıkacak.
Olası kapatma kararı ile birlikte Kürt siyasetinde temsil güçleri olan isimlere getirilecek siyasi yasakla birlikte seçmen alternatifsiz bırakılmak istenecek.
Ve sonuçta HDP seçmeninin sandığı protesto etmesi beklenecek.
Peki gerçek öyle mi?
Şık’ın söyleşisinde andığı Rawest Araştırma’dan yazarımız Roj Girasun ile konuştum. O soruyu sordum.
“HDP kapatıldığında seçmeni sandığı protesto ya da boykot eder mi?”
Girasun;
“İktidar bunu istese de gerçek iktidarın istediği gibi olmayacak. Bizim araştırmalarımızda çıkan sonu. HDP seçmenin yüzde 90’a yakın kısmı oyunu HDP’nin işaret edeceği partiye ya da muhalefete vereceğini gösteriyor” dedi.
Cumhur İttifakı HDP’nin kapatılmasıyla seçmeni tercihsiz bırakmak isterken muhalefetteki partilerin HDP’ye yönelik çekinceli duruşları kendilerine değil sadece Cumhur İttifakı’na hizmet etmektedir.
Siyasi iktidar, iktidarını korumak için her şeyi yaparken ve yaptığı her şeyi kendine meşru görürken; muhalefetin kendini iktidara götürecek adımlar atarken; “iktidar ne der?” söyleminden çekinmesi de Türkiye’ye özgü bir ironi olsa gerek.