Hangi yoksulluk? Hangi simit? Hangi soğan-ekmek?

Abone Ol
Gerekli durumlarda yenmesi gereken hangi simit? Öğrencisinden asgari ücretlisine yüz binlerce insanın bir öğününü geçirmek zorunda kaldığı simit mi? Mevcut krizle birlikte karşılaşmaya başladığımız “yarım simit” mi? Hızla fakirleştirildiğimiz, ihtiyaçlarımızı karşılamakta (azınlık sayılacak bir kesimin dışında) zorlandığımız bir dönemdeyiz. Üretimin azaldığı, paranın hızla değer kaybettiği süreçte dar gelirlilere yönelik (aklı bilmem ama) vicdana sığmayan öneriler peş peşe geliyor. Malum krizden çıkış için yetkili ağızlardan yeni modelin siyasi ve iktisadi tarafları da apayrı bir muamma. Krizin teğet geçtiği kesimlerden gelen çözüm önerileri de “gerekirse” sözcüğünün iticiliğinde hayat buluyor. Bu akım yanlış hatırlamıyorsam “Gerekirse soğan-ekmek yeriz” ile başlamıştı. Gerekli durumlarda yememiz gereken hangi soğan? Işıltılı market raflarına özenle dizilmiş çürüksüz ve biçimli soğanlar mı yoksa akşam pazarında 50 kuruş ucuzunun peşinden koşulan soğan mı? “Organik” ünvanlı manavlardan taneyle seçilen soğan mı yenmeli hızla fakirleştirilen ülkemde, yardım kuruluşlarının dağıttığı ya da tanzim satış kuyruklarında yağmur altında beklenen ve insanların birkaç kilosu için birbirini ezdiği soğan mı? Üst perdeden “fedakarlık gösterisi” gibi sunulmaya çalışılan soğan bu sınıflardan hangisine dahil acaba? Gerekirse yenecek simidin durumu da farklı değil. Meşhur bilmem ne fırınından taze taze alınıp, ithal peynirlerin yanında iki lokması tüketildikten sonra “diyetimi bozuyor bu” denilerek kenarda bırakılan mı? Yoksa öğrencisinden asgari ücretlisine binlerce insanın bir öğününü geçirmek zorunda kaldığı simit mi? Mevcut krizle birlikte karşılaşmaya başladığımız “yarım simit” ya da “bayat simit” mi yenmeli gerekli durumlarda? Yanığı, kurusu ve ucuzundan akşam simidi mi beklenmeli? “Gerekirse yarım ekmek yemeyi” öğütleyenlerin de üzerinde olacaktır, yarı fiyatına bayat ekmek satın alan, askıda ekmek bekleyen ya da halk ekmek sırasında saatlerini harcayanların ahı… Ağzına telefon sokulan amca sayesinde akıllı telefonun zenginlik göstergesi olmadığını (anlamayanlar da) anlamış oldu şükür. Yine de eklemek gerekirse, mesele o telefonun edinilme zorluğunda. Bu cihazlara sahip olmak zenginlik değildir ama başına iş gelmesin diye kırk takla atan, telefonu elinden düştüğünde kalbi yerinden oynayanlarla her yıl model yenileyenlerin arasındaki farkın adı yoksulluktur. Ya da ortalama bir model teknolojik cihaz için 36 ay kredi ödeyen ile ekranındaki ufak bir çizik yüzünden yenisini alabilenler arasındaki farktır. İnternet paketi satın alamadığı için uyduruk kahve eşliğinde saatlerce aynı sandalyede oturup ders çalışan gençlere, üzerine bilmem kaç kat vergi konulmuş cihazları çok görmenin adı da en kibar tabiriyle bencilliktir. Gittikçe kronikleşen fakirlik üzerinden yağdanlıklarına devam edenlere cevap yetiştirmenin gerekli olup olmadığını da bilmiyorum. Lakin balık biraz da baştan kokuyor. İnsanların ayda 2 kilo et yiyebildiğini varsayarak “eti yarım kilo yiyin, turfanda meyve sebze yemeyin” diyebilenlerden eksilen vicdan, yurttaşın cebinden azalandan daha fazla. Baklagilin, yumurtanın, sütün mevsimi varmış gibi alay ediliyor milyonların maruz kaldığı geçim sıkıntısıyla… “Her evde araba var, kapıcısında araba var” tespitindeki istatistiksel hatayı mı (her ailenin aracı yok) yoksa anlatım bozukluğuna mı (araba evde olmaz, otoparkta olur) bakalım? Şahsına ve kuruma ait 415 aracı bulunan birinin, dişinden tırnağından artırıp zorla sahip olabildiği araçları lüks saymasındaki çelişkinin yanı sıra, 4 teker üzerinde yürüyebilen her mekanizmadan çuvalla vergi alınmasından çekinmemesi de başka bir problem. Özetle akıllı telefon, ev ya da araba sahibi olmak zenginlik değildir. Durum ve miktara göre ihtiyaç ya da lüks arasındaki çizgisi belirlenebilir belki. Örneğin döviz ve altın sahibi olmak da zenginlik değil. Zenginlik, doları hangi seviyeden satacağına ilişkin (istihbarat demeyelim de) öngörüye ve tekrar en düşük hangi seviyeden yeniden alacağını kestirebilecek ölçüde finansal okuryazarlık (?) bilgisine sahip olmaktır.