Loading...
Halkın hakkı Sezar’a
Kılıçdaroğlu, provokasyonlara gelmeyin derken haklarınızdan vazgeçin demiyor. Benim kişisel görüşüm eylem hakkımızı barış çerçevesinde sonuna kadar kullanmamız yönünde.
Hatırlıyorsanız geçtiğimiz günlerde Kılıçdaroğlu gençlere seslenip ‘’Provokasyona gelmeyin.’’ demişti. Biz gençlerin barış içinde yaşamasını ve kavga etmememizi isteyen Kılıçdaroğlu gayet haklı bir uyarıda bulundu. Peki sizce kavga etmemek kavgamızdan vazgeçmek anlamına mı geliyor? Bana sorarsanız hayır. Provokasyonlara gelmeyeceğiz evet fakat haklarımızı aramaktan da geri durmayacağız, bunun farkını anlamamız lazım.
Bildiğimiz üzere Anayasa’nın. 34. maddesine göre herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Gerçekten sahip miyiz? Hayır tabii ki. Bu hakkımızı kullanmak istediğimizde karşımıza iktidarın fiili yasakları çıkıyor. Tıpkı OHAL döneminin yasakları gibi. Ne zaman hakkımızı aramak istesek polis barikatları ile karşılaşıyor, hukuksuz tutuklamalara maruz kalıyoruz.
Kılıçdaroğlu, provokasyonlara gelmeyin derken haklarınızdan vazgeçin demiyor, aksine haklarımızı barış ölçeği içinde koruyabileceğimizi ve savunabileceğimizi söylemek istiyor. Tam açıklaması şu şekilde; “Gençler, size yeniden seslenmek istiyorum. Gelecek aylarda her türlü provokasyona maruz kalacağız. Ne olursa olsun, kavga etmeyeceksiniz. İnançlısı, inançsızı, imam hatiplisi, şortlusu, başörtülüsü… Ne olursanız ve kim olursanız olun, bir ortak noktanız var: Gençliğiniz çalındı!’’
Gençliğimizi çalanlardan mutlaka hesap soracağız gerek sandıkta gerekse meydanlarda. Benim kişisel görüşüm eylem hakkımızı barış çerçevesinde sonuna kadar kullanmamız yönünde.
Peki diğer ülkelerin aksine bizde neden eylemlere nispeten gençler katılıyor? Bunun bir cevabı tarihte. Neden bütün dünya “Jön Türkler”, yani Genç Türkler diyor ki? Çünkü Türkiye tarihinde baskı uygulamaları en önce gençleri harekete geçiriyor. Namık Kemaller, Deniz Gezmişler kimdiler ki? Tabii bir diğer cevabı da her iktidar döneminde yetişkinler bir takım kazanımlara sahip oluyorlar ve bunları kaybetmekten korkuyorlar ve tabii haklarını aradıklarında da cezalandırılacaklarının farkındalar. Gençler ise aynı iktidar döneminde doğup büyüdükleri için, haklarını savunsalar da savunmasalar da hürriyetten yoksun kalacaklarının bilincindeler ve bu yüzden en azından bir mücadele içine girmek istiyorlar. Açıkçası nasıl ki her baskı, baskıya karşı bir mücadeleyi de tetiklerse gençlerin özgürlükleri üzerine yapılan baskılar da gençleri iktidarlarla karşı bir mücadele içine itiyor. Tıpkı kadın ve LGBTQ+ haklarının baskılanması sonucunda bugün Türkiye’de güçlü bir kadın hareketi ve güçlü bir LGBTQ+ hareketi varsa bu baskılar sonucudur.
Sanırım baskılara karşı mücadelelerin ve dayanışma ruhunun en önemli örneklerinden biri Hande Kader Dayanışmasıdır. Nefret cinayeti sonucu 2016 yılında hayatını kaybeden LGBTQ+ hakları savunucusu ve trans kadın olan Hande Kader’i de bu vesile ile anmak isterim.
Daha iki gün önce hakkını aramak için Ankara’da maaş eylemi yapan ve atanamadıkları için özel sektörde çalışan öğretmenlerimizin eylemini hatırlıyor musunuz? Yasal bir şekilde eylem haklarını yerine getirmek isteyen öğretmenlerimize iktidarın emrindeki polisler biber gazı ile müdahale etmiş ve zor kullanarak yaka paça gözaltına almışlardı. Bu da fiili yasağın nasıl uygulandığına dair son bir örnek…
Bu fiili yasak uygulamaları aslına bakarsanız Gezi Parkı eylemlerinin olduğu dönem başlamıştı ve iktidarın agresif tutumu yıllar geçtikçe artmıştı. Şimdi ise ülkeyi iyi yönetemediklerinden dolayı gideceklerini bildikleri için bütün öfke ve acımasızlığını halkın üstünde gösteren iktidar, temel hak ve özgürlüklere de savaş açtı ve ‘’insan’’ olmamıza ket vurdu. Tabii “genç” olmamıza da! Eğlenemez, yiyemez, içemez ve barınamaz hale geldik.
Barınma dedim de sıradan bir ihtiyaçtan söz etmiyorum. Yurt bulamadıkları için ‘’Barınamıyoruz!’’ eylemi yapan öğrencileri hatırlıyor musunuz? AKP iktidarı, hepsini terörist olmakla suçladı. Bu ülkede terörist olmanız için artık tek sebep var o da Erdoğan’ın işine gelmiyor oluşunuz. Eğer işine gelmiyor ve işine yaramıyorsanız tebrikler artık iktidar ve kuklalarının gözünde siz de teröristsiniz! Bu iktidar her hak arayana terörist demek yerine haklarımızı almasaydı gerçek bir ütopya yaşayabilirdik çünkü temel hak ve özgürlüklere sahip olmak artık bizler için bir ütopya.
‘’Özgürlük bir zorbayı tahtından indirmekse eğer, onun sizin içinizde kurduğu taht yerle bir olmuş mu diye bir bakmalısınız önce. Çünkü İnsanın kendi içinde bir zorba ve kendi onurunda bir rezillik yoksa eğer, bir zorba nasıl hükmedebilir ki özgür ve onurlu olana?’’ – Halil Cibran