Halk için hürriyet için…

Abone Ol
Birliktelik vurgusu, anlamlı; zira hem Cumhurbaşkanı adayı hem de Cumhurbaşkanlığı için adı geçen isimlerin sürece dahil olması, el, elden üstündür” sözünün somutlaşmış bir hâlidir ve Türkiye böyle bir deneyi ilk kez yaşamaktadır. Tarlakuşları, diğer kuşlardan farklı olarak yuvalarını yere yaparlar. Koruma güdüleri nedeniyle de yuvalarından fazla uzağa gitmez; ihtiyaçlarını çevrelerinden giderirler. Rivayet edilir ki, tarlakuşlarından biri, güvenli bulduğu yere yuva yapmış. Günü gelince yavruları da olmuş. Onlara yiyecek bulmak için her gün dışarı çıkar; dönüşte de bulduklarını yavrularına yedirirmiş. Günlerden bir gün döndüğü yuvasının yerle bir olduğunu görüp, içi parçalanmış. Kendisine bu kötülüğü kimin yaptığını düşünürken, file rastlamış. “Yuvamı bozmuşlar, acaba kimin yaptığını gördün mü? diye sormuş. Fil, bütün kibriyle “ben yaptım” diye cevap vermiş. Neden? diye sormuş tarlakuşu, “ben sana ne yaptım ki?Bir şey yapman gerekmez” demiş fil, “bu alem benden sorulur, ben ne yaparsam, kanun odur” diye terslemiş tarlakuşunu. BİRLİKTE OLURSAK… Öfkelenmiş tarlakuşu ama aklına “öfkeyle kalkan zararla oturur” sözü gelmiş. Öfkesini içine atıp, diğer kuşların yanına gidip, olup biteni anlatmış. “Böyle giderse soyumuzu tüketecek bu fil” diye de eklemiş. Kuşlar, umarsız, “bu bizim kaderimiz” demişler; “hem doğanın kanunu bu, büyük balık, küçük balığı yer” diye de eklemişler. “Öyle şey olur mu?” diye itiraz etmiş tarlakuşu, “birlik olursak, üstesinden geliriz” diye üstelemek istemiş. Ama” demiş, diğer kuşlar, “biz seninle nasıl birlik oluruz, sen tarlakuşusun? Tarlakuşu, her mahlukatın bir anlamı bulunduğunu; “72 millete aynı nazarla bakmak” gerektiğini, dünyanın herkese yetecek kadar geniş olduğunu anlatıp, kuşları ikna etmiş. Planlarını yapıp, yola çıkacaklarmış ki hüthüt kuşu, ben kuşların lideriyim; benim dediğimi yapmazsanız, bu iş olmaz” demişse de diğer kuşların baskısıyla o da ayrılmamış sürüden. Hep birlikte gidip file saldırmışlar. Öyle bir saldırı ki fil neye uğradığını şaşırmış; bu sırada da gözlerini kaybetmiş. Gözlerini kaybeden filin daha tehlikeli olacağını hesap eden tarla kuşu, bu kez de göletteki kurbağalardan yardım istemiş. Kurbağalar da başlangıçta umarsız kalmışlar; “bize ne” demişler, “her koyun kendi bacağından asılır” diye de ahkam kesmişler. Tarlakuşu vazgeçmemiş; “haklısınız” demiş, “her koyun kendi bacağından asılır ama nihayetinde asılır”. Eee…” diye merakla tarlakuşuna bakmış kurbağalar.
Millet İttifakının, 6 Martta attığı adım, bu açıdan da önemlidir; eride” süren çatışma” ve gerilimleri dışarı yansıtarak toplumun moral motivasyonunu sarsmış olmakla birlikte görünen o ki ilk düğme, tam zamanında ve doğru iliklenmiş durumdadır.
SONUÇ ALMAK İSTİYORSANIZ… Tarlakuşu, uyandırdığı meraktan memnunmuş; sözlerini şöyle sürdürmüş: Aynı şey, sizin başınıza gelmeden önce önlem almalısınız zira bu fil, çok tehlikeli; gölete su içmeye gelirken sizi de eziyor. Kim bilir her gün kaçınız telef oluyorsunuz; yardım edin, el verin, bu tehlikeyi ortadan kaldıralım.” Kurbağalar da ikna olmuşlar. Planını anlatmış tarlakuşu. Buna göre kurbağalar, uçurumun kenarına gelip, hep birlikte vıraklamışlar; sesi duyan fil, “kurbağanın olduğu yerde su vardır” diye düşünerek gittiği uçurumdan aşağı düşmüş. Böylece küçük mahlukatın, filin ayağının altından telef olmaktan kurtulduğu rivayet edilir. Bu meselin kıssadan hissesi şudur ki ortak akıl, her gücün üstesinden gelir. O güç, ne denli ihtişamlı olursa olsun, güç birliğinin, el birliğinin karşısında yenilir. Tarlakuşu, yaşadığı soruna “kader” deyip kabullense, sorunun kendisiyle sınırlı olduğuna inanıp içine kapansa biz bu mesele bilmemiş; bu meselden almamız gereken dersi almamış olurduk. Bu mesel, tıpkı Çinlilerin, bin kilometrelik yola da ilk adımla başlanır” sözüne yahut gömleğin ilk düğmesinin doğru iliklenmesine benzer. Sonuç almak istiyorsanız, gereğini yapmalısınız. Millet İttifakının, 6 Mart’ta attığı adım, bu açıdan da önemlidir; “eride” süren “çatışma” ve gerilimleri dışarı yansıtarak toplumun moral motivasyonunu sarsmış olmakla birlikte görünen o ki ilk düğme, tam zamanında ve doğru iliklenmiş durumdadır. Sonuca o kadar olumlu etkisi oldu ki her şey göz önünde olup bitmese, neredeyse önceden planlandığını ve planların da sözcüğü sözcüğüne uygulandığı gibi fantastik bir sonuca bile ulaşılabilir. Birbiriyle ortak noktaları asgari düzeyde olan pek çok politik hat, kendi doğrularını koruyarak, aynı ortak noktada neden buluşmuşlardır?
Evinizde, işyerinizde, ailenize, çocuğunuza, kendinizden daha zayıf olanlara karşı otoriterlikten uzak bir davranışı yaşam biçimi olarak içselleştirmemişseniz, demokrasi, sizin için ancak son durağa ulaşmak için bir tramvay” olabilir.
DEMOKRATİK KURALLARI YENİDEN İŞLETMEK Cevap, basittir; demokratik kurum ve kuralların yeniden işlerlik kazanması için. İki yüzyıla yaklaşan toplumsal demokrasi mücadelemiz, günün birinde, devlet işleri daha hızlı yürümeli; istişare ederek, çok zaman kaybediyoruz” gibi kabul edilmesi akla hayale zarar bir mantıkla kesintiye uğratılınca kamu yönetiminin işlemez hâle geldiğini gören herkesin demokrasi ortak noktasında buluşmaları, Türkiye açısından umut vericidir. “Başkanlık sistemi” denilen ve esasen ülkenin ekonomiden siyasetine, eğitimden sağlığa kadar her alanda kilitlenmesine yol açan sistemin işlemediğinin en çarpıcı ve can acıtan örneğini deprem sırasında yaşamıştık. Depremin yol açtığı felakete, zamanında müdahale edemememizin nedeni şeffaflık, hesap verebilirlik gibi demokrasinin kurallarının işlemez olması ve katılımcı mekanizmaların hiçe sayılmasıdır. İşte bu nedenle demokrasi talebi, her zamankinden daha elzemdir. Çünkü demokrasi, aynı zamanda bir yaşam biçimidir. Evinizde, işyerinizde, ailenize, çocuğunuza, kendinizden daha zayıf olanlara karşı otoriterlikten uzak bir davranışı yaşam biçimi olarak içselleştirmemişseniz, demokrasi, sizin için ancak son durağa ulaşmak için bir tramvay” olabilir. Gördük ve yaşadık! Tecrübe edindik ki geleceğimizi ancak demokratik yöntemlerle ve birlikte kurabiliriz. Birliktelik vurgusu, anlamlı; zira hem Cumhurbaşkanı adayı hem de Cumhurbaşkanlığı için adı geçen isimlerin sürece dahil olması, “el, elden üstündür” sözünün somutlaşmış bir hâlidir ve Türkiye böyle bir deneyi ilk kez yaşamaktadır. Başarıyla sonuçlanırsa dünya için de çok kıymetli bir tecrübe olacaktır. Ne demiş Nazım? “Halk için gerçekten hürriyet için İleri ferah bir memleket için Çelik bir imanla yürüyelim biz Biz su katılmamış yurtseverleriz.”