Loading...
O ince dengeyi mümkün olduğunca sürdürmek ve daha fazla sürdürmenin mümkün olmadığı noktada da ülkeyi seçime götürmek, Kemal Kılıçdaroğlu’nun 13. Cumhurbaşkanı olarak ülkeye bırakacağı siyasal mirasın en önemli unsurlarından bir tanesi olacaktır.Bu bakımdan belki de Kılıçdaroğlu’nun elindeki en büyük koz, AKP’nin geride bıraktığı enkazın büyüklüğü. O kadar çok sayıda alanda o kadar çok yanlış uygulama var ki, yeni yönetim kendi özgün adımlarını atmadan önce, yalnız bu olumsuzluklara bir son vererek bile büyük bir işi başarmış olacaktır. Yapılmayacaklar listesinin bu uzunluğu, Halil İbrahim Sofrası’na oturanlara “ne yapmalı” meselesinin konuşulmasını uzunca bir süre erteleme imkânı da verecektir. Yine de bu sürenin sınırsız olmadığını akılda tutmak önemli. Devralınan yanlışları durdurma yönünde gösterilecek olan irade ilk aylarda bir heyecan uyandıracak ve halkta karşılık bulacaktır. Ancak bir süre sonra bu engelleyici adımların heyecan üretme kapasitesi azalacak ve toplum, istişare ve uzlaşı temelli bu masadan yeni bir siyaset üretmesini, Türkiye’yi yeni bir vizyona doğru ilerletmesini bekleyecektir. Açıklanan yol haritasının on birinci maddesi Cumhurbaşkanı’nın ve TBMM’nin görev süresini tamamlamasını öngörüyorsa da asgari müşterekler siyasetinin ömrünün buna imkân vermeyebileceğini göz önünde bulundurmak gerekiyor. Millet İttifakı’nın iktidarı ele almış ortakları bir sonraki seçimde karşılarında yenilmesi gereken bir Erdoğan olmadığından, Türkiye vizyonlarını yarıştırmak durumunda kalacaklar. Bunun için de her bir parti, ortaklaşa girişecekleri bu restorasyon sürecinden, diğer partilere nazaran en çok heyecan yaratan parti olarak çıkmak isteyecektir. “Ne Yapmamalı” döneminin fazla uzaması, uzlaşı arayışının daralttığı siyasal kapasite ile idare edilen vasat bir koalisyonu yaratarak bütün partilere kan kaybettirebilir. İttifaka dahil olan partilerin bu süreçte iddiasız kalmaması için restorasyon sürecini atalete kapılmadan tamamladıktan sonra ülkeyi yeni bir seçime götürüp orada vizyonlarını yarıştırmaları bu bakımdan daha makul olabilir. Elbette büyük çabalarla ve özveriyle alınmış iktidarın yeni bir seçim ile riske edilmesine karşı siyasal partilerin kadroları içerisinde bir direnç oluşacaktır. Bu pragmatik direnç bir tarafa, kurulacak Halil İbrahim Sofrası’nın anlamlı bir süre boyunca yürütülebilmesi, mevcut popülist kamplaşmanın aşılması ve toplumun yeniden birbirinin derdini dinleyebilir hâle gelmesi bakımından kendi içerisinde de son derece değerlidir. Fakat asgari müşterekler siyasetinin gelip dayanacağı yerin er ya da geç bir siyasetsizlik durumu olacağı da unutulmamalı. Bu siyasetsizlik, AKP’nin geride bıraktığı yaraların iyileştirilmesi çabası ile ancak bir süreliğine ve belirli bir oranda tolere edilebilir. O ince dengeyi mümkün olduğunca sürdürmek ve daha fazla sürdürmenin mümkün olmadığı noktada da ülkeyi seçime götürmek, Kemal Kılıçdaroğlu’nun 13. Cumhurbaşkanı olarak ülkeye bırakacağı siyasal mirasın en önemli unsurlarından bir tanesi olacaktır.