Haklarımızın ne kadar farkındayız?

Abone Ol
KONDA’nın araştırmasında göre toplumun yalnızca yüzde 21'i Türkiye'nin de imzaladığı İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin varlığından haberdar. Bugün 10 Aralık. 1948’den bu yana İnsan Hakları Günü olarak kutlanıyor. Bu özel gün nedeniyle araştırma şirketi KONDA, İsveç merkezli uluslararası insan hakları örgüttü Civil Rights Defenders için “Türkiye Toplumunda İnsan Hakları Algısı ve Farkındalığı” başlıklı bir araştırma yaptı. Araştırmanın sonuçları dün düzenlenen bir toplantıda gazeteciler ve STK temsilcileriyle paylaşıldı. Civil Rights Defenders Kıdemli Program Yöneticisi İvana Randjelovic’in açılış konuşmasını yaptığı toplantıda, KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır araştırma sonuçlarını aktardı. 25-26 Eylül 2021 tarihleri arasında 31 ilde 2 bin 402 kişiyle yüz yüze yapılan görüşmeler sonucunda hazırlanan rapora göre Türkiye’nin de 27 Mayıs 1949’da kabul ettiği İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin varlığının farkında olanların oranı hayli düşük. Üniversite mezunlarının bile ancak yarısından azının beyanname ile ilgili bilgisi var. Her dört kişiden biri ise bu bildirinin var olmadığında hemfikir. Toplumun yalnızca yüzde 21'i Türkiye'nin de imzaladığı İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin varlığından haberdar. Araştırma, Türkiye toplumunun temel insan haklarına, insan hakları savunucularına, hak ihlallerine, özgürlüğe, demokrasiye ve azınlıklara bakışı gibi temel alanlarda genel bakışını ortaya koyması açısından önemli. Araştırmanın sonuçları, ülkenin, toplumun ruh halini yansıtır nitelikte. Rapordan bazı başlıklar şöyle;
  • Türkiye’de insan hakları kavramı vatandaşlar tarafından ilk olarak "eşitlik" ile ilişkilendiriliyor. Toplumunun büyük kesimi, haklar temelinde eşitlik olduğunu net bir şekilde ifade ediyor.
  • Bununla birlikte insan haklarını tanımlamak için en fazla başvurulan diğer iki kavramın ise sırayla "yaşam hakkı" ve "özgürlük".
  • Yine KONDA’nın Haziran 2012’de yapılan bir başka araştırmasıyla karşılaştırıldığında 2012’de insan haklarını "özgürlük"le ananların oranı azalırken; "eşitlik"le açıklayanların oranında artış var.
  • Araştırmaya katılanların üçte ikisi, bireylerin daha anne rahmindeyken veya doğduğunda insan haklarına sahip olduğunu düşünüyor.
  • Araştırmada toplumun yarısı Türkiye’de en fazla kadınların haksızlığa uğradığını düşünüyor. Bununla beraber vatandaşlara en çok önemsedikleri insan hakları sorulduğunda, kadınların eşitlik hakkının da ilk üç sırada yer aldığı görülüyor.
  • Toplumda en fazla haksızlığa uğradığı düşünülen gruplar arasında kadınları, yoksullar, Kürtler ve gençler takip ediyor.
  • Araştırmaya göre, en yüksek toplumsal mesafe eşcinsellere karşı oluşmuş durumda. Toplumun yüzde 50’si kendini LGBTI+’lara uzak hissettiğini açıkça söylüyor. Onları mülteciler ve azınlıklar izliyor.
  • Araştırmada Kürtlerin anadilde eğitim hakkına destekleyenlerin oranı yüzde 50’nin altında. Bunla birlikte Kürtler, insan hakları konusunda ülke geneline göre çok daha hassas bir grup olarak beliriyor. Kürtlerin yarısı, bu ülkede insanların etnik kimliğinden dolayı ayrımcılığa uğradığını ifade ediyor.
  • Araştırmaya katılan vatandaşların yüzde 38’i Türkiye’nin insan hakları alanında bir ilerleme kaydedeceğini düşünmüyor. Yine toplumun yüzde 28’i insan haklarının korunması ve teşvik edilmesi bakımından herhangi bir kuruma yahut kişiye güvenmiyor.
  • Araştırmada insan hakları alanındaki sorunları mevcut hiçbir partinin çözemeyeceği algısının toplumun geneline hâkim olduğu görülürken, vatandaşların yalnızca yüzde 15’i Ak Parti’nin, yüzde 9’u CHP’nin yüzde 7’si İyi Parti’nin bu sorunları çözebileceği konusunda ümitli.
  • Toplumun yüzde 80’i, insan haklarını devletin, hükümetin veya TBMM’nin koruması ve geliştirmesi gerektiğini düşünüyor. Sivil toplum kuruluşlarını adres gösterenlerin oranı ise yüzde 1’i geçmiyor. Bununla birlikte insan hakları alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarına yönelik olumsuz bir algı ya da tutum görülmüyor. Yine toplumun üçte ikiden fazlası bu kurumların varlığını destekliyor. Bu kurumların yurtdışı kaynaklı olması halinde de toplumsa algı çok değişmiyor.
  • Toplumunun yüzde 83'ü için temel insan hakları doğuştan geliyor.
  • Araştırmaya katılanların yüzde 84'ü de hükümeti eleştirmeyi ve protesto etmeyi doğal bir hak olarak görüyor.
  • Araştırmaya göre toplumun yüzde 73'ü ülkede bir insan hakları sorunu olduğunu düşünüyor. Hakları en çok ihlal edilen kesimlerin sırasıyla yüzde 45 ile kadınlar, yüzde 30 ile yoksullar, yüzde 20 ile Kürtler olduğu düşünülüyor.
  • Araştırmaya katılanlar, insan hakları ihlallerinde yüzde 56'lık bir oranla en çok siyasetçileri sorumlu görüyor, bunu yüzde 32 ile medya takip ediyor.
  • Araştırma toplumun Türkiye’de demokrasi ve insan hakları konularındaki zaafların da farkında olduğunu gösteriyor. Yine toplum, ifade özgürlüğünün gereksinimi biliyor ancak Türkiye’de bu konuda eksiklikler olduğunun da bilincinde.
Daha pek çok sonuç söz konusu ama araştırmanın bize söylediği en önemli nokta; eğitim seviyesi arttıkça hak ve özgürlüklere sahip çıkma ve duyarlılığın da arttığı. İnsan haklarının artık özgürlükle değil eşitlikle anılması, son yıllarda yaşanan gelir dağılımı adaletsizliği ve yoksullukla doğrudan bağlantılı. Bu siyasette kimlik politikalarının da seçim kazandırmayacağının işareti. Ağırdır toplantının sonunda bu konuyla ilgili olarak; “Toplum ve insanlar mevcut nizamı değiştirmeye ve yeniden inşa sürecine hazır ama henüz alternatifini seçmiş değil, bundan sonrası biraz da siyasetçilerin marifetine bağlı” tespitini yaptı. Evet bugün 10 Aralık İnsan Hakları Günü. Rapor bize haklarımızın farkında olduğumuzu ama ona yeterince sahip çıkmadığımızı gösteriyor. Elbette haklarımıza sahip çıkmak da siyasetle, kamusal alanda mücadele ile mümkün.