Güzel şeylerden bahsetmek istiyorum

Abone Ol
Baharlar yine gelir diyorum ama o baharları getirebilmek için ülkenin gelişmesi, her anlamda ilerlemesi gerekiyor. Ancak bunu sağlayacak insanlar azaldıkça bu ilerleme de yavaşlıyor, hatta geri viteste gidiyoruz bazen. Ilık mevsim giderek uzaklaşıyor. Güzel şeylerden bahsetmek istiyorum. Güzel şeyler düşünüp yazmak. Bir süredir sadece seçim, siyaset, değişim ihtiyacı ve değişim ihtiyacındaki insanların çokluğunun bizi nasıl umutlandırdığını yazmıştım. Sonra umutlar başka bir bahara kaldı. Kışlar, baharlar gelirler geçerler. Biricik hayatlarımız hep sıcak iklimde geçmiyor maalesef. Yine ısıtır güneş içimizi elbet. Hem insan her şeye alışmıyor mu? Bütün canlıların üzerinde, domine eden, hükmeden konumuna gelmesinde bu adaptasyon yeteneğinin de etkisi yok mu? Ayakta kalmak, pes etmemek, biten umutları geride bırakıp yeni umutlar yeşertmek. O umutların hedefinde ilerlemek. Umarım herkes silkelenip kendine gelmiştir. Çünkü geçtiğimiz günler zordu, geçeceğimiz günler daha da zor olacak. Güce kuvvete ihtiyacımız var. Zor günlerin içinde biraz nefes alabilecek küçük esler, kaçışlar yapabilmek de artık çok daha zor. Birgün gelişmiş bir ülke seviyesine geleceğimize inanmak istediğim bir alan da budur. Bir konserin, filmin, tiyatronun, dostlarla bir yemeğin, seyahatin lüksten çıkacağı günler de gelecek umarım. Özellikle gençlerin bir yaşam gustosu geliştirmeleri, çok ayrıcalıklı bir ailede doğmadılarsa neredeyse imkânsız hâle gelmiş durumda. Bu birikimi sağlamak için gerekli kitaplara, sanat etkinliklerine, sosyalleşme fırsatlarına, yurtdışı deneyimlerine ulaşmayı geçtim gençler okullarına devam etmekte zorlanıyorlar. Entelektüel birikim giderek daha az önemsenir olsa da hâlâ kişiyi en az bir adım öne çıkarmaktadır ve bence her zaman sahibine bir ayrıcalık sağlayacaktır. Evet sosyal medya çağındayız, bir deneyim yaşamış olmak için, değil paylaşmak için yaşanır olmuş ama yine de kıymetinden, katkısından kaybetmiyor. Ancak gençlerin öncelik sıralamasında o kadar insani ve standart ihtiyaçlar birikti ki. Özgüvenlerini, yaratıcılıklarını geliştirecek, bilgi düzeylerini arttıracak faaliyetler yerine geçim derdine düşen üniversite öğrencilerinin kendilerini ne kadar geliştirerek hayata atılmalarını bekleyebiliriz mesela? Kapitalizm için ideal, tek amacı hayatta kalabilmek, kirasını ödeyip karnını doyurabilmek olan üniversite mezunu modern kölelerin sayısının artmasından başka bir gözlem yapamıyorum son dönem çevremde. Biricik dünyalarında kendi özel çabalarıyla fark yaratmaya çalışanlar elbet var. Ancak bu sorumluluk onlara yüklenmemeliydi. Onlar gençliklerini yaşayabilmeliydi. “Bütün ümidim gençliktedir.” demiş Atatürk. Hepimizin umudu onlarda değil mi?  Ne sunuyoruz peki onlara? Bu konuda sınıfta kalmış olmasak 18-25 yaş arası gençlerin yüzde 73’ü yurtdışında yaşamak istemezdi. Özellikle Z kuşağındaki kadınlarda göç etme isteğinin artışı dikkat çekici. Sadece istemekle kalmıyor üstelik, beyin göçü diyoruz, iyi eğitimli gençlerimizi özellikle Avrupa ülkelerine kaptırıyoruz. Hâlihazırda yetişmiş insan gücünü, doktorları, yazılımcıları kaybediyorken giderek daha fazla yerlerini doldurabilecek kalifikasyonda gençlerimizi de kaybediyoruz. Baharlar yine gelir diyorum ama o baharları getirebilmek için ülkenin gelişmesi, her anlamda ilerlemesi gerekiyor. Ancak bunu sağlayacak insanlar azaldıkça bu ilerleme de yavaşlıyor, hatta geri viteste gidiyoruz bazen. Ilık mevsim giderek uzaklaşıyor. Güzel şeylerden bahsetmek istedim ama yine olmadı. Gençlerin gitmek değil kalmak istedikleri bir ülke oluncaya kadar da bahsedebileceğimi pek sanmıyorum.