Güven ruh gibidir, terk ettiği bedene asla dönmez
Ülkemizde yaşadığımız süreç maalesef güvenin mevcut bedeni çoktan terk ettiğini gösteriyor. İnsanımızın ekonomiye güvenini tekrar vücuda getirebilmek için bize yeni bir beden gerekli.
Kararlarına duygularını katmayan var mıdır? Yapılan araştırmalar göstermektedir ki insan hayatını etkileyen kararların yüzde seksenden fazlası duygular, yüzde on beşi de bu duygusal kararlar sonrası yapılan mantıksal proses ile ortaya çıkıyor. Bir cep telefonu, bir çamaşır makinesi, bir televizyon, bir ev veya araba almış olanlar şöyle geriye yaslanıp bir düşünsünler. Bu saydıklarımdan hangisini sadece fiyat, fayda, fonksiyon gibi rasyonel öğeleri ön plana çıkartarak ve belirli karşılaştırmalar yaparak almışlardır? Samimi olarak verilen cevapların ağırlıklı olarak duygusal sonuçları olacağını ben değil bilim insanları söylüyor.
Bir mahalleyi, bir şehri, bir ülkeyi paylaşan vatandaşlar nasıl birlikte yaşıyorlar peki? Onları bir arada tutan şey nedir? Hepimizin ortak ilke ve değerleri ve bu ilke ve değerlere inancı tam olduğunda inanılmaz bir şey gerçekleşiyor. Bu gerçekleşen inanılmaz şeyin adı “Güven”’den başka bir şey değil. Güven bir duygu. İnsanların belirgin olarak yaşadığı çok önemli bir tecrübe.
Ocak 2021 yapılan bir araştırma Türkiye’de insanların güven konusunda kamu kurumlarına olan güvenin oldukça farklılıklar gösterdiğini gözler önüne sermektedir. Bu araştırmanın üzerinden geçen bir yılı aşkın sürede farklılıklar göstereceğini de akılda tutmak gerekir.
Tablo1
Bu resmi Ekonomi ve Finans Piyasalarına duyulan güven olarak ortaya koyduğumuzda ortaya çıkan resim çok farklı değildir.
Tablo2
Kaynak: Turkey Data Monitor
Daha spesifik bir gösterge ile bu güveni göstermek gerekirse yurtiçi yerleşiklerin TL’ye olan güveni Döviz Mevduatlarının Toplam Mevduata oranı oldukça iyi bir gösterge olacaktır.
Tablo3
2014 senesinin gerisine gittikçe bu oranın TL lehine %28’lere kadar düştüğü görüldüğü halde son dönemde %70’lere kadar çıktıktan sonra uygulamaya konulan Kur Korumalı Mevduat sayesinde %63’lere düştüğü görülmektedir. Son dönemde ekonomik kurumlarda meydana gelen gelişmeler neticesinde ortaya çıkan negatif makroekonomik görünüm ve bunun sonucu olarak 2018 yılından itibaren hayatımıza yeniden giren kronik ve oynak yüksek enflasyon, güven kaybının bir neticesi olarak görülebilir.
Güven kaybına bu noktada başka bir açıdan da bakılması gerekir diye düşünüyorum. Güvenin duygusal bir unsur olması dolayısı ile mevcut durumu sürdüren faktörlerin ne ve neden soruları ile cevaplanması ekonomiye ve finansal göstergelere duyulan güvenin ekomik aktörler açısından farklılık göstermesi mümkün olabilir.Tablo2’de reel sektör güvenini pandemi sonrası hızlıca yükselten ve belirli bir düzeyde stabilize eden faktör “ne” sorusuna verilen cevap olabilir. Bunu biraz daha açmak gerekirse, reel kesim kâr saiki ile mevcut faliyetlerine devam ederek bu kârın çoklanmasında neden sorusunu cevaplamadan, kısaca bir zorunluluk olarak mevcut konjonktürden yararlanmak için otokratik bir yöntemle karını çoklamak üzere fırsatları değerlendirmek istemektedir.
Aynı durumun tüketici açısından bakıldığında ayın durumu yansıtmadığını söylemek gerek Tablo 2 gerekse Tablo 3’e bakılarak söylenebilir. Tüketici, sisteme ve finansal piyaslara duyduğu güveni “Neden” sorusunun cevabı ile bütünleştirmektedir. Neden TL tutmalıyım, Neden Türkiye’de yatırım yapmalıyım? Bu cevaplar ülkemizin son dönemlerde yaşadığı süreçte aynı ortak ilke ve değerlere olan inancın zayıflamasına paralel olarak güvende de büyük kayıpların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Refah artışının ve kalkınmanın toplumun bütün kesimlerine yayılmaması, gelir dağılımındaki bozukluklar, iktidarn geleceğe dair bir vizyon sunamaması, toplumu polarize ederek derin ayrılıklara yol açması toplumda güveni son yıllarda görülmeyen düşük düzeylere çekmiştir.
Sonuç olarak Piblius Sirus’un özlü sözü olan bu başlık aslında güven hakkında hemen hemen her şeyi anlatıyor. Ülkemizde yaşadığımız süreç maalesef güvenin mevcut bedeni çoktan terk ettiğini gösteriyor. Güvenin tekrar tesisi ve ülkemiz insanının ekonomiye olan güvenini geri getirmenin, ortak ilke ve değerlere olan inancın yeniden sağlanması ile mümkün olabileceğini söylemek yanlış olmaz. Kısaca güveni tekrar vücuda getirebilmek için bize yeni bir beden gerekli.