Loading...
Güven
Almaya gelince hiç utangaç olmayan devlet, konu sıkıntıya geldiğinde ortada görülmüyor. Görülmemek bir yana yardım etmek isteyenleri de "tek elden koordinasyon" adı altında engellemeye çalışıyor.
Deprem bölgesinden iki görüntüyü aklınıza getirmenizi istiyorum.
İlkinde AKP Sözcüsü Ömer Çelik deprem yaşandıktan sonra Adana'da kameraların karşısına geçti ve şu cümleleri kurdu: "Cumhur İttifakı olarak hepimiz sahadayız. Hem AK Parti Genel Merkezi hem MHP Genel Merkezi milletvekillerimizi, MKYK üyelerimizi bölgelere gönderdik. Hepimiz bu çalışmalarda üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz. Cumhur İttifakı'nın teşkilatları sahadadır, bütün arkadaşlarımız istenildiği taktirde yardımcı olacak şekilde çalışmalara yardımcı olmaya çalışıyorlar. Hepimiz belli illere dağıldık, her ilde bakanlarımız var. Cumhur İttifakı'ndan genel başkan yardımcıları, milletvekilleri, MKYK üyeleri, teşkilatlarımız var."
Ondan kısa bir süre sonra bir başka görüntü düştü sosyal medyaya. Çelik'in bahsettiği genel başkan yardımcılarından bir tanesi olan Nurettin Canikli'nin görüntüsüydü bu. Bu sefer görüntü Gaziantep'te çekilmişti. Enkaz altındaki yakınlarını bekleyen bir yurttaş, AKP'li Nurettin Canikli'ye neden yardım gelmediğini sordu, yetkililere yalvardı. AKP'li Canikli ise yurttaşın bu haykırışlarına eline 'telefonu alarak' yanıt verdi. Görüntüyü sosyal medyaya koyan Sinem Görücü şöyle yazdı: “Babam hüngür hüngür ağlıyor. 22 saattir enkaz altındaki babası için. Kar yok, yağmur yok biz büyük devletiz, niye kurtaramıyoruz diye." Görüntü gerçekten enteresandı. Bir depremzede tüm acısıyla derdini anlatıyor ve "devlet" tüm soğukluğuyla arkasını dönmüş telefonuyla ilgileniyor.
Bu iki görüntü hükümetin olaya yaklaşımını güzelce özetliyor. Afet bölgesinde seçim ittifakı propagandası, afet bölgesinde afetzedeye sırtını dönerek yaklaşma. Her büyük afette aynı görüntüyü yaşıyoruz. Devlet aradan çekiliyor. Afet ile vatandaş karşı karşıya kalıyor. Ne yapabilirse insanlar kendileri yapıyor. Orman yangınlarını hatırlayın. Alevlerle vatandaşlar karşı karşıya kalmıştı. Selleri hatırlayın. Sularla vatandaşlar karşı karşıya kalmıştı. Şimdi de enkaz başında vatandaş yıkıntılarla karşı karşıya kalmış durumda.
Ülkenin batısında insanlar çırpınıyorlar yardım etmek için. Ülkenin doğusunda insanlar çırpınıyor yardım gelsin diye. Fakat bunun organizasyonunu yapması gerekenler siyasi propaganda peşinde. Kendi çabasıyla İstanbul'a gelmiş insanlar havalimanlarında bekliyor. Kendi çabasıyla Adana'ya ulaşabilmiş doktorlar havalimanlarında bekliyor. Ve halk olarak her zamanki sorunu yaşıyoruz: Devlete ve yetkililere güvenmek istiyoruz fakat kimse ortada yok. Almaya gelince hiç utangaç olmayan devlet, konu sıkıntıya geldiğinde ortada görülmüyor. Görülmemek bir yana yardım etmek isteyenleri de "tek elden koordinasyon" adı altında engellemeye çalışıyor.
Türkiye'de her tecrübeli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bilir ki bir afet olduğunda kendi başının çaresine bakmalıdır. Dernekler, siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları bu yalnızlığı gidermeye çalışsa da esas güce ve kaynağa sahip olan devlet olay bittikten sonra sahneye giren Yeşilçam'ın polisleri gibidir. Bu yalnızlığı, bu güvensizliği çözmeliyiz. Afetler oldu ve olacak. Fakat bu güvensizlik ve sesini duyuramama hâli devam edemez.