Loading...
İYİ Parti daha milliyetçi sloganlarla veya CHP daha Kemalist kalarak ya da DEVA Partisi daha muhafazakâr olarak bir yere varamazlar, varamadılar.Altılı masa, ideali olduğunu iddia ettiği güçlendirilmiş parlamenter sisteme henüz kendisi bile inanmıyor. Maksatlarının, mevcut cumhurbaşkanlığı makamını, ‘gücün temerküz ettiği ucube sistem’ diyerek cazibe merkezi olmaktan çıkarmak olduğunu söylüyorlar. Parlamenter sisteme “güçlendirilmiş” vurgusunu da bu yüzden yapıyorlar. Madem gaye bu, o halde adaylığa karşı duyulan bu şiddetli arzunun sebebi ne? Adaylık altılı masaya “Ben buradayım” denilerek, dayatılarak elde edilebilecek bir pozisyon değil. Altılı masanın teklif etmesi gereken ve müstakbel adayın altında ezilerek kaçınamayacağı bir sorumluluktan ibaret. Oyunu baştan yanlış kuruyorlar. Seçimi aday değil muhalefet kazanacak. Aday pastanın üstündeki çilek. Son günlerde Alevi olmak aday olmak için engel mi tartışmaları yapılıyor. Onu bilemem ama Türk milliyetçisi olmak engel. Meral Akşener sırf bu yüzden aday olamadı. Ayrımcılık ve buna dayalı kutuplaştırmadan beslenen siyasi dil çıplak gerçeklik. Biz bunca uzun bir mücadeleye rağmen ve belki de toplumu yukarıdan tarif etmeye çalışan mühendislik projeleri yüzünden toplum olamadık. Topluluklar halinde, kimliksel gettolarda yaşıyoruz. Mevcut siyaset sahnesinde hemen herkes bu durumu değiştirmek yerine, tarz-ı siyasetiyle derinleştiriyor. Sorun siyasi aktörlerin kendilerini anlama ve anlatma biçimlerinde. Aynı sebeple kimse kendisini ötekine karşı güvende hissetmiyor zira hepimizi koruyan bir hukuki güvence yani toplumsal sözleşme yok. Akşener kendisine öğretilen ezberleri bozamadığı, diline vurulan prangaları kıramadığı için aday olamıyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı duyulan endişenin kaynağı ise onun kimliği değil, bizim o kimliğe yapılan zulme karşı takındığımız kayıtsızlık.
Son günlerde Alevi olmak aday olmak için engel mi tartışmaları yapılıyor. Onu bilemem ama Türk milliyetçisi olmak engel. Meral Akşener sırf bu yüzden aday olamadı.Mesele mezhepler ya da milliyetçilik veya dindarlık değil. Mesele bunları kullanarak milleti ayrıştırıp kutuplaştıran zehirli bir dilin piyasaya sürülecek olması. Altılı masa ise bu girişimin önüne geçecek siyaseti inşa edemiyor. O masada tüm bunları aşacak potansiyel var, lakin bu “Adayımız Kemal Bey” denilerek olmaz. Bu ve benzeri meselelere dair yeni bir şeyler söyleyerek olur. Meydan okumak gerek elbet. Lakin bu meydan okuma, kuru hamasi bir dille değil; yüzleşerek, konuşarak, aramıza örülen duvarları yıkarak olur. Altılı masa siyaseten gölge boksu yapıyor, ringe çıkmıyor, çıkacak cesareti gösteremiyor. Dillerden düşmeyen ekonomik krizin temel sebebi demokrasinin komaya girmesi, hukuk devletinin yok edilmesiyken her iki meseleye dair de tek bir ortak çalışmaları yok. Canan Kaftancıoğlu’na yapılan hukuksuzluğun ardından o masanın derhal toplanması gerekmez miydi? Herkes kendine yapılan adaletsizliğe yüksek sesle isyan ederken ötekine yapılana karşı dilinin ucuyla konuşursa, her birimizi farklı yerlerde sıkıştırırlar ve seslerimizi teker teker keserler. Bu hep böyle olmadı mı? Altılı masa muhalefetin en büyük gücü olması gerekirken, bu haliyle zayıf karnı olmaktan başka bir işe yaramıyor. Seçimlere en fazla bir yıl kaldı. Kim bilir belki de altı ay sonra yapılacak. Ne kadar hazır muhalefet? Neyi değiştirecekler bu ülkede? Ehveni şer olmanın ötesine geçen ne vaatleri var? O masanın hakkını veremiyorlar. Ne diyordu şair Edip Cansever: Uykusunu koydu, uyanıklığını koydu Tokluğunu, açlığını koydu Masa da masaymış ha Bana mısın demedi bu kadar yüke Bir iki sallandı durdu Sizler o masada bu memleketin gerçek sorunlarını konuşun, merak etmeyin millet masada oturanların da masanın da devrilmesine müsaade etmez. Yeter ki sizler onlara yeni bir yüz yılın kapılarını açacak güveni verin, heyecanı yaratın, cesareti gösterin. Adayı bırakın masayı güçlendirin. Güçlü masa güçlü aday demek. Güçlü masa, Cumhuriyet’in demokrasi ile taçlanması demek.