Bu sefer farklı bir yoldan gidiyoruz. Korku değil, umut dedik. Dışlayıcı değil, kapsayıcıyız. İktidarın gündemine hapsolmadık. Kendi pozitif gündemimizi yarattık. Kutuplaşmayı reddettik. Mücadelemizin dili sevgi oldu.Millet İttifakı’nın oluşumu, karşı-hegemonik bir tarihsel blok oluşum sürecine hayli benziyor. CHP’nin liderliğinde hak, hukuk, adalet talebiyle başlayan süreçte, mevcut iktidarın dayandığı fikir ve ilkelere alternatif fikir ve ilkelere dayanan bir mücadele zemini inşa edildi. Bir yanda tek adamcılık, diğer yanda demokrasi. Bir yanda kutuplaştırma, diğer yanda kucaklaşma. Bir yanda yolsuzluk, haksızlık, adaletsizlik, diğer yanda hak, hukuk adalet. Bir yanda sömürü, diğer yanda hakça bölüşüm. Bir yanda geleceksizlik, diğer yanda umut. 14 Mayıs seçimlerinde 25 milyon insan bu fikirler etrafında mobilize edildi. En az 3 milyon seçmen ise iktidarın fikirlerini ve ideallerini reddetti. 2019 Yerel Seçimlerinde kazanılan başarı, Millet İttifakı’nın halk için seferber edebileceği maddi kaynaklara erişimini kolaylaştırdı. Büyük şehirlerde, metropollerde halkla temas arttı, halkın somut ihtiyaçlarına yanıt verme olanağı arttı. 14 Mayıs’ta Millet İttifakı’nın kentlerdeki performansı, bu iktidar pratiğinin ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Millet İttifakı’nın da “oluşumda” olduğu, devingen olduğu, artısının eksisinin olduğu unutulmadan başta küçük kentlerde ve kırsalda olmak üzere başarı için daha yapılması gerekenlerin olduğunu da 14 Mayıs seçimleri gösterdi. Karşımızdaki bloğun seferber edebildiği kaynakların büyüklüğü, mücadelesinde sınır tanımadığı göz ardı edilmeden birleşmeye devam etmek gerekiyor. Bu sefer farklı bir yoldan gidiyoruz. Korku değil, umut dedik. Dışlayıcı değil, kapsayıcıyız. İktidarın gündemine hapsolmadık. Kendi pozitif gündemimizi yarattık. Kutuplaşmayı reddettik. Mücadelemizin dili sevgi oldu. Toplumla helâlleşmeyi, faillerle hesaplaşmayı mücadelemizin zemini yaptık. Hasan Tahsin, Cumhuriyet’in kurulduğunu, düşman postalının Kordon’dan Ege’nin serin sularına karıştığını hiç göremedi belki. Ne büyük bir ateş yaktığını bilemedi. Ama biz başarmıştık. Ve biz zaferi mutlaka elde edeceğiz. Ama er ya da geç inşa edeceğimiz zaferi şimdi görebiliriz. Şimdi kaybedilecek tek neferimiz, heba edilecek tek saniyemiz kalmadı. Evet, bu bir savaş ve her şey olabilir. Ama şimdi yıkmaya çalıştıkları o mevziiyi geri kazanmaya hiç olmadığımız kadar yakınız. Bu bir mevzi savaşıdır. Mevziimiz tüm vatandır. Vatanını seven sandığa koşacak 28 Mayıs’ta.
Gramsci’den Kemal’e birleşmek ve kazanmak
Şimdi kaybedilecek tek neferimiz, heba edilecek tek saniyemiz kalmadı. Evet, bu bir savaş ve her şey olabilir. Ama şimdi yıkmaya çalıştıkları o mevziiyi geri kazanmaya hiç olmadığımız kadar yakınız. Bu bir mevzi savaşıdır. Mevzimiz tüm vatandır. Vatanını seven sandığa koşacak 28 Mayıs’ta.
Siyasal mücadele uzun erimli, çok değişkenli ve dinamik bir süreç. Ne aktörler ne koşullar ne araçlar durağan. Dünya siyasal tarihini az biraz bilen herkes, farklı güçler arasındaki siyasal mücadelenin doğrusal bir çizgide ilerlemediğini gayet iyi bilir. Antik Yunan tragedyalarından, İbrahimi dinlerin anlatılarına, Shakespeare’den modern dünyada The Godfather’e ve Star Wars’a insanlık, iyi ve kötü arasındaki mücadeleyi asırlardır anlatır. İyi ve kötü hiçbir zaman siyah ve beyaz olmasa da keskin çizgilerle hatları belirlenemese de ve mücadele asla ikili bir denkleme indirgenemese de mücadele zemini bakidir. Bu yukardan bakış, umudu hep taze tutar, insana güç verir.
Türkiye’de de böyle olmuştur. En azından, Fransız Devrimi’nin dalgaları, köhne bir imparatorluğun içten içe çürüyen kılcal damarlarına ulaştığından beri yoğun bir mücadele var. Mücadeleye katılanlar oldu, elenenler oldu. Gerçi çok öncesinden başlayan ve dalgalanarak devam eden halk hareketleri vardı. Fakat Fransız Devrimi'nin yaydığı fikirler ve yarattığı heyecan sonucu, taht kavgalarından uzak yepyeni mücadele cepheleri açıldı. Somut kazanımlar oldu, büyük kayıplar yaşandı. Adını dünya tarihine kazıyan büyük liderler çıktı. Dış müdahaleler asla eksik olmadı. O mücadele bugün de sürüyor. Mücadele 3 Kasım 2002’de başlamadı. Sonuç ne olursa olsun 28 Mayıs 2023’te bitmeyecek.
Her koşul ve her muarız kendi mücadele yöntemini yaratıyor. Karşımızda sınırlarını ihtiraslarıyla çizmiş bir düşman var. Amaçları, araçlarını meşrulaştırıyor. Siyasal mücadele kişiselleştiği için her yol mübah. Her şey meşru müdafaa. Montajlar, kara propaganda, rüşvetler, silahlanma çağrıları… Sınır yok. Tüm devlet aygıtları, etik kaygılardan azade biçimde aleyhimize seferber edilmiş durumda. Tarihsel kökenleri olan sosyolojik sınırlar var.
Antonio Gramsci, rıza yaratma mekanizmalarını ve baskılama yöntemlerini etkin biçimde kullanan hegemonik bir tarihsel yapı içerisinde, o yapıyı değiştirecek tarihsel blokun nasıl oluşturulabileceği sorusuna askeri savaş yöntemleri üzerinden kurduğu bir analojiyle anlatır. Gramsci bu bağlamda, Mark’ın sosyalist devrimin işçi sınıfının geliştiği, sanayileşmiş devletlerde olacağı yönündeki öngörüsünün, 1917 Kasım Devrimi ile yanlışlanması konusuna açıklık getirmek için mevzi savaşı/manevra savaşı ikilisinden yararlanır. Burada, Birinci Dünya Savaşı yıllarındaki savaş yöntemleri olarak manevra savaşı cepheden yapılan hücumlarla sürdürülen hızlı bir hareket savaşı iken, mevzi savaşı cephe gerisindeki insan ve savaş malzemesi ile desteklenen daha uzun erimli bir siper savaşını temsil etmektedir.
Gramsci, hegemonik bir tarihsel yapı içerisinde değişimi gerçekleştirecek tarihsel yapının oluşumunda mevzi savaşının önemine dikkat çeker. Karşı-hegemonik tarihsel blok, baskın konumdaki toplumsal grupların liderliğinde alternatif bir ortak kültürün yaratılması, maddi güçlerin geliştirmesi ve alternatif kurumlar üzerinden örgütlenmesiyle oluşur. Bu açıkçası, iktidar olmadan iktidar pratikleri sergilemek anlamına gelir.