Pazar Politik Gündem

GPS Mutabakat Metni demokrasinin restorasyonunu sağlayabilecek mi?

Abone Ol
6 muhalefet partisinin 28 Şubat 2022’de imzalayıp kamuoyuna duyurdukları Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem mutabakat metnini Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Serap Yazıcı değerlendirdi Önceki yazımda belirttiğim gibi, 28 Şubat 2022’de Ankara’da Bilkent Otel’de Türkiye, yıllardan beri hasret olduğu büyük bir buluşmaya tanık oldu. Herkesin bildiği gibi bu buluşmanın konusu, altı siyasi partinin (Cumhuriyet Halk Partisi, Demokrasi ve Atılım Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi, İyi Parti ve Saadet Partisi) bir süreden beri üzerinde çalıştığı Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metninin kamuoyuna açıklanma töreniydi. Törene, bu mutabakatta yer alan altı siyasi partinin yöneticileri ve temsilcileri, Türkiye siyasetine emek vermiş eski siyasi aktörler, basın mensupları, akademisyenler, sivil toplum kuruluşları temsilcileri gibi hayli geniş bir toplum kesimi davet edilmişti. Bine yakın davetlinin izlediği bu büyük buluşmanın fevkalade özenli olarak organize edildiğini belirtmek gerekir. Tuluhan Tekelioğlu’nun sunuculuğunu üstlendiği toplantıda altı siyasi partinin genel başkan yardımcıları (Muharrem Erkek, Mustafa Yeneroğlu, Bülent Şahinalp, Ayhan Sefer Üstün, Prof. Dr. Bahadır Erdem, Bülent Kaya), ekim ayından bu yana üzerinde çalıştıkları mutabakat metnini (MM) kamuoyuna açıkladılar. 48 sayfadan oluşan metin, genel başkan yardımcıları tarafından adaletli bir biçimde paylaşılarak okundu. Ardından bu siyasi partilerin liderleri sahnede hazırlanan ve üzerinde Yarının Türkiye’si İçin… yazan beyaz masada mutabakat metnini imzaladılar. Böylece 85 milyonun huzurunda bu metnin içerdiği yenilikleri yerine getireceklerini vaat ettiler. Liderlerin imzaları hukuken bağlayıcı olmasa da 85 milyonun tanıklığında verilmiş bir söz niteliği taşıyor. Bu nedenle bu imzalar, müteakip seçimlere giderken ve seçimler sonrasında bu partilerin liderlerinin mutabakat metninde yer alan hususlara riayet etmek yönünde azami gayret sarf edecekleri anlamına geliyor. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni 48 sayfadan ve biri Giriş, diğeri Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemin Temel Esasları olmak üzere iki ana bölümden oluşuyor. Giriş başlıklı birinci bölüm, dört alt başlığa yer veriyor. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemin Temel Esasları başlıklı ikinci bölüm ise iki alt başlık içeriyor. Bu yazıda 28 Şubat 2022’de kamuoyuna açıklanan Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metninin içeriğini değerlendirmeye çalışacağım. GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEM MUTABAKAT METNİ HANGİ TESPİTLERE YER VERİYOR? MM (Mutabakat Metni), giriş bölümünde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişi sağlayan 21.01.2017 tarihli 6771 sayılı Anayasa Değişikliği Kanununun nasıl bir ortamda parlamentonun gündemine getirildiğini ve halkoyuna sunulduğunu açıklıyor. Metinde bu anayasa değişikliği teklifinin, 15 Temmuz darbe girişiminin bastırılması amacıyla ilan edilen olağanüstü hal koşullarında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin gündemine geldiği ve 41 gün gibi kısa bir sürede komisyonlardan ve Genel Kuruldan geçirildiği belirtiliyor. Öte yandan ne Meclis içinde muhalefet partilerinin görüşlerinin dikkate alındığı ne de kamuoyunda serbest bir tartışma ortamının yaşandığı vurgulanıyor. Dahası, hükümetin medya üzerindeki kontrolü nedeniyle ana akım medyada Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini eleştiren görüşlerin kamuoyuna yansıtılmadığı ekleniyor. Nihayet 16 Nisan 2017’de yapılan halkoylamasının da olağanüstü halin otoriter atmosferinde gerçekleştiği ve anayasa değişikliğinin yüzde 48,59 hayır oyuna karşılık yüzde 51,41 evet oyuyla kabul edildiği belirtiliyor. Böylece toplumun neredeyse yüzde 50’sinin aslında bu sisteme karşı olduğu açıklanıyor.
Sistemin yargı üzerinde de Cumhurbaşkanına sunduğu yetkiler, yürütmenin devlet hayatında frenlenmeyen ve dengelenmeyen bir güce dönüşmesine yol açmıştır.
MM’de belirtildiği gibi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Cumhurbaşkanına sadece yürütme alanındaki tüm yetkileri sunmakla yetinmemiş; aynı zamanda yasama ve yargı alanında da önemli yetkiler tanımıştır. Bu sistemin Cumhurbaşkanına tanıdığı Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarma yetkisi, bir yandan yönetimde keyfiliğe yol açmakta, diğer yandan yasamayı etkisiz kılmaktadır. Öte yandan Cumhurbaşkanına Meclisin kabul ettiği kanunlar üzerinde tanınan veto yetkisi, parlamentonun zayıflamasına yol açmaktadır. Meclisin sözlü soru yetkisi ile gensoru yetkisinin ilgası, soruşturma mekanizmasının elde edilmesi çok güç karar nisaplarına bağlanması, parlamentonun hükümet üzerindeki kontrolünü ortadan kaldırmıştır. Nihayet bütçe kanun tekliflerinin Meclis tarafından reddedilmesi hiçbir sonuç doğurmamakta; Cumhurbaşkanı önceki yılın bütçesini yeniden değerleme oranına göre arttırarak politikalarını yürütebilmektedir. Böylece yasamanın yürütme üzerindeki frenleyici rolü ortadan kalkmıştır. Sistemin yargı üzerinde de Cumhurbaşkanına sunduğu yetkiler, yürütmenin devlet hayatında frenlenmeyen ve dengelenmeyen bir güce dönüşmesine yol açmıştır. Bütün bu tespitlerden sonra MM, ikinci bölümde Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem önerisinin getireceği yeniliklere yer vermiştir. GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEM MUTABAKAT METNİ NE VAAT EDİYOR? MM, Türkiye’nin köklü bir parlamenter sistem geleneğine sahip olduğuna işaret ettikten sonra 1961 Anayasasının vesayet sistemine ve 1982 Anayasasının bu vesayeti derinleştiren melez hükümet modeline geri dönmeyi reddediyor. Altı siyasi parti bu metinle kamuoyuna şu taahhütte bulunuyor: “Bizler geçmişin bu dar kalıplarını reddediyoruz. Geçmişin tecrübelerinden istifade ederek geçmiş uygulamaların ortaya çıkardığı demokrasi sorunlarına ve vesayetçi uygulamalara imkân vermeyecek, milli iradenin tecelli ettiği, yargının bağımsız olduğu, yürütmenin istikrarlı bir şekilde kurallara bağlı olarak ülkeyi yönettiği, temel hak ve özgürlüklerin teminat altına alındığı, kurumsal kültürün hâkim olduğu bir kamu yönetimi temin edecek Güçlendirilmiş bir Parlamenter Sistemi inşa ederek Türkiye Cumhuriyeti’nin köklü devlet ve Cumhuriyet tecrübesini demokrasi ile taçlandırmayı hedeflemekteyiz.”
Mutabakat Metni, Türkiye’nin köklü bir parlamenter sistem geleneğine sahip olduğuna işaret ediyor ve 1961 Anayasasının vesayet sistemine ve 1982 Anayasasının bu vesayeti derinleştiren melez hükümet modeline geri dönmeyi reddediyor.
Burada belirtilmesi gereken önemli bir husus, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem kavramıyla neyin kastedildiği meselesidir. Bu kavram 1982 Anayasasının melez hükümet sisteminin yol açtığı zayıflatılmış parlamentarizm tanımının karşıtını kastetmek üzere tercih edilmektedir. Hatırlanacağı gibi 1982 Anayasası, geniş yetkileri haiz bir Cumhurbaşkanı yanında Bakanlar Kuruluna yer vermektedir. Böylece bu modelde Cumhurbaşkanı, geniş anayasal yetkileri aracılığıyla Bakanlar Kurulunu ve parlamento çoğunluğunu etkisiz kılabilmekteydi. Üstelik Cumhurbaşkanını sahip olduğu geniş yetkilerinden dolayı hukuken sorumlu kılma olanağı mevcut değildi. Buna karşılık yetkileri Cumhurbaşkanı tarafından etkisiz hale getirilen Bakanlar Kurulu, yürütme alanındaki tüm işlemlerden sorumlu kılınmaktaydı. Kısacası bu model, yetkide ve sorumlulukta paralellik ilkesiyle bağdaşmamaktaydı. Bütün bu özellikleri nedeniyle 1982 Anayasası, Ergun Özbudun tarafından Fransız literatüründen esinlenmek suretiyle ‘zayıflatılmış parlâmentarizm’ (parlementarisme atténué) olarak tanımlanmıştı.[1]
Bir başka açıdan yaklaşıldığında ise Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ifadesi, anayasa hukuku literatüründe rasyonelleştirilmiş parlamentarizm kavramıyla örtüşmektedir.
Bu açıklamaları dikkate aldığımızda Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemin aslında parlamentarizmin klasik modelini kastettiği düşünülebilir. Diğer bir deyişle Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem, yürütme organının Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulundan oluştuğu, Cumhurbaşkanının sadece sembolik yetkilere sahip olduğu, onun tüm işlemlerinin Başbakan ve ilgili bakanın karşı-imzasına tâbi olduğu bir modeldir. Bu sistemde yürütme alanındaki yetkilerin asıl sahibi, parlamentoya karşı sorumlu olan Bakanlar Kuruludur. Bu nedenle Güçlendirilmiş Parlamenterizm kavramının 1982 Anayasasının melez hükümet modelinin zıttında yer aldığı söylenebilir. Bir başka açıdan yaklaşıldığında ise Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ifadesi, anayasa hukuku literatüründe rasyonelleştirilmiş parlamentarizm kavramıyla örtüşmektedir. Parlamenter hükümet sisteminin karşılaşması muhtemel kilitlenme ve tıkanmaları çözecek formüller, anayasa hukuku literatüründe parlamentarizmin rasyonelleştirilmesi olarak adlandırılmaktadır. Bu nedenle Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem kavramının parlamentarizmi rasyonelleştiren araçlara dayandığını kabul etmek gerekir. MM ise Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemin ne olduğunu aşağıdaki şekilde tanımlamıştır: “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem, devletin karşısında bireyin “zayıf” konumda olmasının önüne geçerek, bireyin kendini tanımlamasına ve belirlemesine imkân tanıyan, ‘insana araç değil, amaç olarak’ bakılmasını ve davranılmasını sağlayan özgürlükçü bir sistemdir. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem, devletin tüm kurumlarının hiçbir ayrım yapmaksızın tüm vatandaşlarına eşit mesafede olduğu çoğulcu bir sistemdir.  Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem, yasamanın yürütmeyi etkin şekilde denetlediği ve millet iradesinin en yüksek oranda temsil edildiği, hükümet istikrarının sağlandığı ve yürütmenin yasama önünde hesap verdiği, yargının tam anlamıyla tarafsız ve bağımsız olduğu, kuvvetler ayrılığının güçlü bir şekilde tesis edildiği bir sistemdir.  Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı, düşüncelerin özgürce ifade edildiği, din ve vicdan özgürlüğünün, basın özgürlüğünün, kadın haklarının, çocuk haklarının, çevre haklarının tam anlamıyla korunduğu özgürlükçü bir sistemdir. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem, kamu yönetiminde eşitlik, tarafsızlık ve liyakatin sağlandığı, yolsuzlukla etkin mücadele edildiği, düzenleyici ve denetleyici kurumların bağımsızlıklarının sağlandığı, yükseköğretim kurumlarının demokratikleştirildiği, adil ve tarafsız bir sistemdir.  Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem, siyasi makamların millete hizmetten başka bir amacının olmadığı, bunu da yeni hazırlanacak Siyasi Etik Kanunu ile güvence altına alan şeffaf ve hesap verebilir bir sistemdir.” MUTABAKAT METNİ NEYİ GÜÇLENDİRİYOR? MM, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin etkisiz kıldığı Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni (TBMM) evvelce olduğu gibi etkili bir organa dönüştürmeyi amaçlıyor. Bu bağlamda TBMM’nin bütçe hakkını iade etmeyi taahhüt ediyor. Öte yandan TBMM’yi ve bu organda beliren milli iradeyi güçlendirmek için Siyasi Partiler Kanunu, Seçim Kanunu, Meclis İçtüzüğü gibi hukuk metinlerinde değişiklik yapmayı vaat ediyor. Bu çerçevede halen yüzde 10 olan ülke barajını yüzde 3’e indirmeyi hedefliyor. MM’ye göre “Siyasi partilerin faaliyetlerinin, çalışmalarının, kendi iç işleyişlerinin ve karar alma süreçlerinin çoğulcu demokrasinin gereklerine uygun şekilde düzenlenmesi, demokratik işlevlerini yerine getirebilmeleri bakımından büyük önem taşımaktadır. Bu kapsamda, siyasi partiler ve seçim mevzuatı ‘Siyasi partilerin faaliyetleri, parti içi düzenlemeleri ve çalışmaları demokrasi ilkelerine uygun olur.’ şeklindeki anayasal kurala uygun biçimde ve özellikle parti içi demokrasinin güçlendirilmesi amacıyla yeniden düzenlenecektir. Ayrıca, siyasi partiler hakkındaki yasal mevzuat ve yaptırım hükümleri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları ve Venedik Komisyonu raporları gibi Avrupa Konseyi standartları ışığında, çoğulcu demokrasinin güvencesini oluşturacak biçimde yeniden düzenlenecektir.”
Mutabakat Metni, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin etkisiz kıldığı Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni (TBMM) evvelce olduğu gibi etkili bir organa dönüştürmeyi amaçlıyor.
Öte yandan MM, siyasi partileri güçlendirmek amacıyla siyasi partilere hazine yardımını da bugünküne kıyasla daha makul ve hakkaniyetli kurallara bağlamaktadır. MM’ye göre, “Siyasi partiler arasında adil rekabet koşullarının sağlanması ve demokratik siyasi hayatın güçlendirilmesi amacıyla en son yapılan milletvekili genel seçiminde en az %1 oy alan siyasi partilerin hazine yardımından faydalanması sağlanacaktır. Her yıl bütçe kanununda siyasi partilere ayrılan hazine yardımının dörtte biri, yardıma hak kazanan siyasi partiler arasında eşit olarak paylaştırılacaktır. Hazine yardımının geri kalanı, yardıma hak kazanan partiler arasında, en son yapılan milletvekili genel seçimindeki oy oranlarıyla orantılı olarak bölüştürülecektir.” MM’nin yasama, yürütme ve yargıyla temel haklar ve hürriyetler alanında içerdiği vaatlerin neler olduğuna müteakip yazımda değineceğim. --- [1] Ergun Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2021, s. 335.