Popülizmin Batı’da beslendiği üç ana kaynak göç, toplumsal cinsiyet ve din olmuştur. AKP otoriteryen popülizmini başından beri paternalistik aile politikası ve din üzerine kurmuştu.Bu çerçevede popülizmin Batı’da beslendiği üç ana kaynak göç, toplumsal cinsiyet ve din olmuştur. AKP otoriteryen popülizmini başından beri paternalistik aile politikası ve din üzerine kurmuştu. Toplumun mikro düzeyinde kendi otoriter ve muhafazakar siyasi rasyonalitesini yerleştirmek için aileyi kullanmıştı[4]. LGBTi karşıtlığı, İstanbul Sözleşmesi’nden tartışmalı çıkış kararı ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği örneğinde feminist kadın derneklerine yönelik kapatma girişimleri, Gezi davası üzerinden toplumsal muhalefete verilmeye çalışılan gözdağı bu popülizmin uzantıları olarak okunabilir. Yaşam tarzlarına tepki üzerinden kendini konumlandıran bir partinin kendi ideolojik sınırları dışında gördüğü yaşam tarzlarına müdahalesindeki iç çelişkisi açıklanmaya muhtaçtır. Yukarıda resmi sayılarla verdiğimiz uluslararası göç dalgasından, resmi olmayan tahminlere göre Türkiye’nin payına düşen neredeyse 8 milyona yaklaşan bir topluluktan bahsedilmektedir[5]. Türkiye’deki mevcut popülist iktidarın dayandığı temeller olarak din ve toplumsal cinsiyet çok net iken göç karşısındaki pragmatik görmezden gelen veya kendi çıkarıma nasıl kullanabilirim minvalindeki tavırları bu alandaki boşluğun başka bir popülist parti tarafından doldurulabileceği sinyali vermektedir. Kimi partilerin ve grupların son günlerdeki çıkışları bu boşluğun doldurulma çabaları olarak okunabilir. Göçle ilgili olarak yapılan çalışmalarda altı önemle çizilen noktalardan biri, göç ve mülteci krizinin bir sayı sorunu olmaktan çok; siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel dönüşümlerle bağlantılı bir anlatı sorunu ve buna bağlı çıkacak popülist isyandır[6]. Gazete ve televizyon haberleriyle çerçevelenen anlatılarla ortaya çıkacak popülist isyanı sahiplenecek partiler, gruplar, liderler olabilir. Victor Orban ve Donald Trump göçmenlere yönelik popülist politika örnekleri konusunda ilk akla gelenlerdir. Seçimlere ilerleyen süreçte muhalefet partilerinin ve liderlerinin göç ve düzensiz göç konusunda hükümeti daha şeffaf olmaya davet etmenin yanı sıra, kültürel çatışmalardan kaynaklanan sorunların önüne geçmek ve popülist isyanın yayılmasını önlemek için, bu alanda sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte çalışarak insan haklarına dayalı alternatif bir anlatı oluşturma sorumlulukları bulunmaktadır. --- [1] Türkiye’deki Suriyeliler Hakkında Güncel Bilgiler Neler?, BBC Türkçe, 26 Ağustos 2021, Erişim adresi: https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-58329307 Erişim tarihi: 28 Nisan 2022 [2] Türkiye’deki Suriyeli Sayısı, Mülteciler Derneği, 21 Nisan 2022, Erişim adresi: https://multeciler.org.tr/turkiyedeki-suriyeli-sayisi/ Erişim tarihi: 28 Nisan 2022 [3] Bryan S. Turner, “Introduction: Demography, Democracy and Right-Wing Populism”, Eds Gregor Fitzi, Jürgen Mackert, Bryan S.Turner, Populism and the Crisis of Democracy, Vol:3, Migration, Gender and Religion, Routledge, New York, 2019, s.7. [4] Zafer Yılmaz, “The AKP and the New Politics of the Social: Fragile Cizitenship, Authoritarian Popülism and Paternalist Family Policies, Eds Gregor Fitzi, Jürgen Mackert, Bryan S.Turner, Populism and the Crisis of Democracy, Vol:3, Migration, Gender and Religion, Routledge, New York, 2019, s.151. [5] Türkiye’deki Demografik Dönüşüm: Gelenler, Cumhuriyet Gazetesi, 11 Ocak 2022. [6] Ciovanna Campani, “The Migration Crisis between Populism and Post-Democracy”, Eds Gregor Fitzi, Jürgen Mackert, Bryan S.Turner, Populism and the Crisis of Democracy, Vol:3, Migration, Gender and Religion, Routledge, New York, 2019, s.33.
Göç ve popülizm
Varlık siyasetini ulusal beka söylemi üzerine kurmuş olan iktidar ortağı partinin düzensiz göç vd. gelişmeler karşısında cılız tepki göstermesi yeni popülist milliyetçi ideolojilerin önünü açmaktadır.
Türkiye Suriye’deki savaşın etkisiyle on yıldan fazla zamandır, yerlerinden edilen, göç etmek zorunda kalanların geldiği komşu ülkelerden biri olarak yoğun bir göç dalgası altındadır. Suriye’den gelenlerin sayısıyla ve yasal statüleriyle (istatistiklerinin tutulup tutulmadığı, yurttaşlık verilip verilmediği vb.) ilgili siyasal iktidar kanadından şeffaf bilgi paylaşımının yapılmaması kamuoyunda nefret söylemine varan tutumların körükleyicisi olmaktadır.
Medyada ve kamuoyunda mülteci tanımlamasıyla anılan Suriyeli göçmenlerin yasal statüsü Türkiye’nin imzacısı olduğu Cenevre Sözleşmesi gereği geçici koruma altındaki kişilerdir. 19 Ağustos 2021 tarihli Göç İdaresi verilerine göre, Türkiye’de bulunan kayıtlı Suriyelilerin sayısı 3 milyon 701 bin 584’tür. Geçici koruma statüsü dışında, ekonomik durumu nispeten daha iyi olanlardan ikamet izniyle oturanların sayısı 97 bin 658’dir[1]. Mülteciler Derneği’ne göre, Türkiye’de kayıt altına alınmış geçici koruma statüsündeki Suriyeli sayısı 21 Nisan 2022 tarihi itibarıyla bir önceki aya göre 7 bin 794 kişi artarak toplamda 3 milyon 762 bin 385 kişiye ulaşmıştır. Suriyeli sayısı yılbaşından bu yana 25 bin 16 kişi artmıştır[2]. Bunların dışında Türkiye'ye yasal giriş, çıkış veya ikamet kurallarını ihlal eden ve düzensiz göçmen konumunda olan kayıt dışı Suriyelilere son günlerde Afganistan ve Pakistanlılar da eklenmiştir.
Yasadışı giriş, giriş koşullarının ihlali, vizenin geçerlilik tarihinin sona ermesi, izinsiz çalışma veya yasadışı çıkış nedenleriyle, bulundukları ülkedeki hukuki statüden yoksun olan kişilere düzensiz göçmen adı verilir. Afganistan ve Pakistan’dan Türkiye sınırına dek nasıl geldikleri belli olmayan ve Türkiye sınırından serbestçe yürüyerek, video çekerek, eğlenerek giren, yanlarında kadın ve çocuk bulunmayan, hepsi erkeklerden oluşan düzensiz göç görüntülerinin yarattığı toplumsal tepki tüm göçle gelenlere yansımaktadır.
Düzensiz göçmenlerle ilgili olarak devletin yasal veri kaynaklarında kayıt bulunmadığı için rivayet muhtelif olmakta ve konu her türlü spekülasyona açık bulunmakta. Tüm bunlara ek olarak özellikle Arabistan yarımadasındaki Körfez ülkelerinin yurttaşlarına yönelik “ev alana yanında vatandaşlık bedava” türünden kampanyaların hız kazanması Türkiye demografisinin yakın gelecekte bir dönüşüm geçireceğinin göstergeleridir. Varlık siyasetlerini ulusal beka söylemi üzerine kurmuş olan iktidar ortağı partinin düzensiz göç ve diğer gelişmeler karşısında sessiz kalması ya da çok cılız tepki göstermesi yeni popülist milliyetçi ideolojilerin önünü açarken, Türkiye’nin geleceği konusunda endişeli olanların sayısını arttırmaktadır.
Kontrolsüz göçten kaynaklanan ulusal egemenliğe yönelik tehditler demografik bağlam dışında 2023’de yapılması planlanan seçimlerin güvenliği konusunda ciddi endişelere yol açmaktadır. Muhalefet bloğunu oluşturan 6’lı masanın son toplantısında seçim güvenliği konusunu gündeme almaları oldukça isabetlidir. Türkiye’deki popülist iktidarı ve hedeflerini Türkiye’nin demografik yapısındaki dönüşümün yönünü ve sonuçlarını anlamadan açıklamak mümkün görünmemektedir. Batıda demokrasinin krizi ve popülizmin yükselişi üzerine yapılan çalışmalarda modern hükümetleri sınırlandıran demografik ve ekonomik koşullara vurgu yapılırken, azalan doğurganlık ve yaşlı nüfusun artışı karşısında göçmenlerdeki tersi eğilim, neo-liberal ekonomi politikalarının başarısızlığı, çalışma koşullarının erozyonu ve iş kayıpları, sanayisizleşme, ailenin zayıflaması karşısında feminist siyasetin yükselişi gibi gelişmelerin popülist ideolojileri güçlendirdiğinden bahsedilir[3].