Aslında, yaşadığımız bu sorunların temelinde “doğa” sevdası yerine “rant” ve “kâr” sevdası geliyor. Kapitalizm kıskacındaki tarım arazileri ranta kurban edilerek verimli araziler beton ormanına dönüştürülüyor ve tarım sektörü gözden çıkarılıyor.
Bugün 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü…
Tehlikenin farkında mısınız? Son yıllarda çiftçiler topraklarını bırakıyor, tarımdan uzaklaşıyor.
Pandemi, yüksek enflasyon, iklim değişikliği ve çatışmalar derken dünya genelinde eşi benzeri görülmemiş bir gıda krizi ile karşı karşıyayız. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü ile Dünya Gıda Programı tarafından yayımlanan "2022 Küresel Gıda Krizi" raporuna göre, 53 ülke/bölgede 193 milyona yakın kişinin akut gıda güvenliğinden yoksun ve acil yardıma ihtiyacı var. Küresel olarak, açlık seviyesi endişe verici derecede yüksek
[1]. Unutmayalım, eğer çiftçiler topraklarını bırakırsa dünya genelinde gıda krizi şiddetlenir; açlık ve kıtlık yaşanır.
Ekonomik krizin her geçen gün derinleştiği, enflasyonun çift haneyi geçmemek için direndiği, paranın değerinin günden güne eridiği, hayat pahalılığının insanların belini büktüğü, yoksulluğun ve yoksunluğun arttığı, döviz kurundaki dalgalanmaların durdurulamadığı, emeğin görünmez olduğu, tarımda girdi maliyetlerinin arttığı, mazotun fiyatının 22 TL olduğu bir dönemde, çiftçiler çok zor durumda! Bu şartlar altında çiftçilerin yarısı topraktan uzaklaştı geri kalanı hayatta kalma mücadelesi veriyor.
Aslında, yaşadığımız bu sorunların temelinde “doğa” sevdası yerine “rant” ve “kâr” sevdası geliyor. Kapitalizm kıskacındaki tarım arazileri ranta kurban edilerek verimli araziler beton ormanına dönüştürülüyor ve tarım sektörü gözden çıkarılıyor. Büyümenin lokomotifi olarak imalat sanayi görülüyor. Halbuki, Hollanda dünyanın en büyük tarım ihracatçılarından biridir ve tarım ihracatı 2021 yılında (pandemi koşullarında) 116 milyar doları aşarak rekor kırmıştır. Unutmayalım, Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği gibi “Milli ekonominin temeli tarımdır”. Bu nedenle, tarım sektörü ihmale gelmez ve bu işin telafisi olmaz.
Ekonomik krizin etkilerini azaltmak ve çiftçileri toprakta tutabilmek için;
- Dünyanın en eski ve itibarlı mesleklerinden olan “çiftçiliğe” gereken önem yeniden verilmeli.
- Sürdürülebilir bir gelecek için tarım sektörü önceliklendirilmeli.
- Başta akaryakıt ve elektrik olmak üzere girdi maliyetleri azaltılmalı.
- Çiftçilere yönelik devlet hibe ve desteklerinin miktarları arttırılmalı.
- Çiftçiler örgütlü dayanışma içerisinde (kooperatifler, sivil toplum kuruluşları vb. aracılığıyla) güç birliği yapmalı.
- 21.yüzyılın değişen ve gelişen koşullarına göre çiftçilerin dijital ve finansal kapasiteleri güçlendirilmeli.
Çiftçi Kadınlar: Tarımın Yükü Kadınların Omzuna Yüklü!
Türkiye’de çiftçi olmak zor. Ancak, kadın çiftçi olmak daha zor. Üstelik kadınlar tarımda sadece kapitalizmle değil “ataerkil zihniyet” ile de mücadele ediyor. Kadınlar “ücretsiz aile işçisi” olarak ekimden dikime, hasattan dağıtıma kadar A’dan Z’ye tarımda her yerde. Bir başka ifadeyle, tarladan mutfağa kadar tarımsal üretimin de yükü çoğunlukla kadınların sırtında. Buna rağmen kadınların “toprak hakkı” oldukça kısıtlı ve toprak üzerindeki söz sahipliği yok denecek kadar az. Dünya çapında tarım arazilerinin sadece %14’ü kadınlara ait
[2]. Genel olarak karar alma mekanizmalarındaki kadınların eksik temsil sorunu, tarımsal üretimin üst yönetiminde de aynen geçerli.
Tarım, kadın emeğinin en yoğun olduğu ancak bu emeğinin en görünmez olduğu sektör. Kayıt dışı istihdam en fazla tarım sektöründe yaşanıyor. Özellikle, kadınlarda kayıt dışı istihdam %90’ları aşıyor, yani kadınlar sosyal güvenlikten yoksun olarak tarımda karın tokluğuna çalışıyor. Dolayısıyla, kadınlar bu zor ve güvencesiz çalışma koşullarında ayakta kalmak için direniyor.
14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nde, kadınların tarımdaki emeğini görünür kılmak için tarım sektöründe “toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı politikalar” bir an önce hayata geçirilmeli! Bu kapsamda;
- Kadınların omuzlarındaki bakım emeği (çocuk bakma, yemek ve temizlik yapma gibi) yükü azaltılmalı ve kamusal olarak ücretsiz karşılanmalı (ücretsiz kreşler, mahalle/köy evleri vb.)
- Kadınların elverişsiz çalışma koşulları iyileştirilmeli ve sağlıklı ortamlarda çalışılabilmeleri sağlanmalı.
- “Eşit değerde işe eşit ücret ilkesi” benimsenmeli.
- Kayıt dışı istihdam sıfırlanmalı ve bu konuda sıkı denetimler yapılmalı.
- Kadınların eğitimlerle bilgi ve becerilerinin artmasına destek olunmalı.
- Kadın istihdamı için bir model olan “Kadın Kooperatifleri” aracılığıyla kadınlar, örgütlü üretime dahil olmalı ve emeğinin karşılığını alabilmeli.
Kızılderili Atasözü; "
Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak."
Ezcümle; çiftçi yoksa tarım da yok, gelecek de yok, hayat da yok.
---
Kaynakça
[1] Global Report on Food Crises – 2022,
https://docs.wfp.org/api/documents/WFP-0000138913/download/?_ga=2.245931652.1831759137.1652471704-245882923.1652471704.
[2] Kadınların Toprak Hakkı,
https://sosyalekonomi.org/kadinlarin-toprak-hakki/