Gıda Güvenliği ve Enflasyonu

Abone Ol
Gıda enflasyonunun bazı ülkelerde manşet enflasyonun üzerine çıktığını görüyoruz. Türkiye de bu ülkelerden biri. Arjantin ve Türkiye’yi dışarıda tutacak olursak, enflasyon dünyanın pek çok ülkesinde önemli bir problem olma özelliğine sahip. Bir sistem olarak gıda kavramı, çevre, ekonomi, sağlık, eğitim, savaş ve barış koşulları, insan hakları ve eşitsizlik gibi çok sayıda başka kavramla ilişki halinde. Küresel gıda talebinin 2050’ye kadar % 60 oranında artması bekleniyor. Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) verilerine göre, son 100 yılda mahsul çeşitlerinin %90’ından fazlası yok oldu. Bugün, 9 bitki türü toplam mahsul üretiminin % 66’sını oluşturuyor. Bu çarpıcı veriler, diyabet, obezite ve yetersiz beslenme gibi yaygın sağlık risklerinin nedenlerini önemli ölçüde açıklıyor. Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı (WFP)’nın bir çalışmasına göre, dünyada her akşam 811milyon insan yatağına aç giriyor. 44 milyon insan ise açlık tehlikesi ile karşı karşıya. Açlık yaşayan insanların %60’ı bir savaş ya da çatışma bölgesinde yaşıyor. Yemen, Güney Sudan, Kongo, Suriye bu tip bölgelerin örneklerini oluşturuyor. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrasında, bugüne kadar yaklaşık olarak 10 milyon Ukraynalı yaşadıkları yerlerden göç etti. Birleşmiş Milletler Mülteci Örgütü (UNCHR) tahminlerine göre, 4 milyondan fazla insan ülkeyi terk etti. Ukraynalılar da bir çatışma bölgesinin insanları olarak gıda güvenliği ile ilgili sorun yaşar hale geldiler. Gıda güvenliğine ilişkin sorunlar ülkelerin gelişmişlik düzeyine göre farklı boyutlarda yaşanıyor. Yukarıdaki paragraflarda ortaya konan çarpıcı veriler küresel iklim değişikliği, savaş koşulları, çevre, sağlık, vb. konu başlıkları çerçevesinde gıda güvenliği ile ilgili konulara atıfta bulunuyor. Bunların dışında, ekonomik koşulların gıda güvenliği konusunda oynadığı rol de büyük ve önemli. Dünyanın buğday ihracatının 1/3’ünü Rusya ve Ukrayna beraber olarak temsil ediyor. Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaş ile gıda arzında aksamalar başladı. Aksamaların doğal sonucu, gıda güvenliği konusunda ortaya çıkan risklerin yanı sıra gıda fiyatlarında artış oldu. Buğday, mısır, soya fasulyesi, gübre, ayçiçeği yağı gibi emtianın fiyatları arttı.
Küresel boyutta kamu borcu 2021’de %7.8 artarak $65.4 trilyona ulaştı. Kovid-19 krizi öncesinde de rekor kıran borçluluk düzeyinin 2022 sonunda $71 trilyona ulaşacağını tahmin eden çalışmalar bulunuyor. Bu yüksek borçluluk düzeyi, düşük gelirli ülkelerin gıda güvenliğini tehdit ediyor. Hatta, gıdaya ulaşamama sorunu yaşatıyor.
4 Nisan 2022 itibarıyla, 31.12.2021’den itibaren buğday %63, mısır %64, soya fasulyesi %38 ve ayçiçeği yağı fiyatı %36 oranında artmış durumda. Zengin ülkeler fiyat artışlarını göğüsleyebilirken, fakir ülkeler için konu açlık boyutuna uzanabiliyor. Küresel Tarım ve Gıda Güvenliği Programı (GAFSP) ve WFP açlıkla mücadele eden ve gıda arzında herhangi bir güvenliği bulunmayan ülkeler için destek oluyorlar. UNCHR tarafından yapılan nakdi yardımlar da söz konusu. Küresel boyutta kamu borcu 2021’de %7.8 artarak $65.4 trilyona ulaştı. Kovid-19 krizi öncesinde de rekor kıran borçluluk düzeyinin 2022 sonunda $71 trilyona ulaşacağını tahmin eden çalışmalar bulunuyor. Bu yüksek borçluluk düzeyi, düşük gelirli ülkelerin gıda güvenliğini tehdit ediyor. Hatta, gıdaya ulaşamama sorunu yaşatıyor. Küresel boyutta artma eğilimindeki faiz oranlarının borçlanma maliyetlerini artıracağı ortada iken, söz konusu borç yükünün maliyeti artmaya başlayacak. Herhangi bir doğal afet ya da savaş söz konusu olmasa bile gıda güvenliği üzerinde ekonomik koşulların yarattığı olumsuzlukların da önemli bir tehdit unsuru olması özellikle fakir ülkeler için konuyu çok daha ağırlaştırıyor. Durum, uluslararası örgütlerin üzerine her zamankinden çok daha ağır sorumluluklar yüklüyor. Ancak, uluslararası örgütler düzeyinde alınan kararların ulusal düzeyde zayıflamış olarak uygulanması ya da hiç uygulanmaması küresel sorunların çözümü konusunda büyük bir engel teşkil ediyor. Aşağıdaki grafikte yer alan ülkeler ya da bölgeler dünya ekonomisinin neredeyse tamamını temsil ediyor. Tablo, manşet tüketici enflasyonunu (º), gıda enflasyonunu (♦) ve gıda ve enerji fiyatlarının dahil edilmediği çekirdek enflasyonu (X) gösteriyor. [caption id="attachment_204537" align="alignnone" width="659"] Kaynak: https://data.oecd.org/price/inflation-cpi.htm[/caption] Gıda enflasyonunun bazı ülkelerde manşet enflasyonun üzerine çıktığını görüyoruz. Türkiye de bu ülkelerden biri. Arjantin ve Türkiye’yi dışarıda tutacak olursak, enflasyon dünyanın pek çok ülkesinde önemli bir problem olma özelliğine sahip. Ancak, Arjantin ve Türkiye için “çok önemli bir problem olma” özelliğinin çok ötesi söz konusu. Bu iki ülkenin ağır ekonomik koşulları bazı gelir grupları için temel gıdaya ulaşmada büyük zorluklar ya da imkansızlıklar yaşatıyor. TÜRK-İŞ tarafından yapılan düzenli araştırmalara göre, 4 kişilik bir ailenin Mart 2022’ye ait açlık sınırı 4.928,08 Türk Lirası ve yoksulluk sınırı ise 16.052 Türk Lirası. Maaş ve ücret ortalamaları düşünüldüğünde, bu rakamlar daha anlamlı hale gelmiyor mu? Enflasyon ve gıda güvenliği dünya genelinde çok farklı nedenlerle önemli bir sorun. Fakat, hangi gelişmişlik düzeyindeki ülkelerde enflasyon nedeniyle gıda güvenliği milyonlar için tehdit altında? Sorunun yanıtını okuyucu versin.