Gezi başımda duman ilk tepkim, ilk heyecan!

Abone Ol
Geçen haftanın en önemli olayı, Gezi’nin yıl dönümü olmasıydı. İktidar adım adım herkesin özel yaşantısına hakarete varan sözler ve müdahalelerde bulunuyordu. İktidar ile aynı görüşte olanlar ise dünyanın en özgür ülkesinde yaşadığına inanıyordu. Geçen haftanın en önemli olayı, Gezi’nin yıl dönümü olmasıydı. “Tek Adam rejiminin” ayak seslerine genç insanların koyduğu tepkiydi. İktidar adım adım herkesin özel yaşantısına hakarete varan sözler ve müdahalelerde bulunuyordu. İktidar ile aynı görüşte olanlar ise dünyanın en özgür ülkesinde yaşadığına inanıyordu. 02 Haziran 2013 gecesi bizde çocuklarımızın peşine takılıp caddelere döküldük. Bizim mahallenin ana caddesinde iki buçuk kilometrelik bir insan seli vardı. Genç, yaşlı, kadın, erkek, CHP’li, MHP’li, HDP’li. Herkes caddedeydi. Karnaval çoşkusundaydı. Tek bir taşkınlık olmadı. Şarkı söyleyenler, göbek atanlar, halay çekenler, iktidarı protesto edenler, evlerinin pencerelerinden alkışlayanlar. Gençlerin gözündeki ışıltı ve vücut dillerindeki heyecan, insanı ülke için umutlandırıyordu. İlk eylemleri, ilk tepkileri, ilk heyecanlarıydı. 1980 sonrası gençlerin ilk kez tepkisini bu denli ortaya koyduğu ve büyüklerini de sürüklediği bir şenlikti ilk başlarda. Ardından iktidar gençleri dinlemek yerine sert müdahalede bulunmayı seçti. Süreç sertleşti, gençler kırıldı, büyükleri “1980 öncesine geri mi dönüyoruz?” korkusu sardı. 1980 öncesi yaşanan olaylar vatandaşlar üzerinde azalmayan bir travma yaşatmaya devam ediyor, en ufak olay geçmişe dönüş endişesi yaratıyor. 1980 travması Geziciler dışındakileri, Gezi’ye sempati duymaktan hızla uzaklaştırdı. Ayrıca 2003’den 2013 yılına kadar ülke bazında refah artışı sağlamıştı. İthalatla, borçlanarak ve üretimden vazgeçerek yaşanan refah artışının farkında değillerdi, ceplerindeki paraya bakıyorlardı. 2001 yılında Türkiye GSYH 200 milyar dolardan 2013 yılında 950 milyar dolara; kişi başı milli gelir 3000 dolardan 12.500 dolara yükselmişti. Başta esnaf, sanayici, çiftçi, ithalatçı, ihracatçı hemen tüm vatandaşların geliri artmıştı. 2001 yılında 0,60 liradan 2003 yılı başına kadar Dolar/TL 1,71 liraya çıkarak %300 değer kazanmıştı. Bu rakam, 2008 yılında 1.18 liraya düştü, 2013 yılına kadar da 1.80 liranın altında kaldı. Bugün ki kadar olmasa da yine aramal ve hammadde olarak ithalata bağlıydık. Dolayısıyla 2003-2007 arasında dolar %30 gevşemesine rağmen fiyatlar artmaya devam etti. 2003-2007 beş yıllık enflasyon her yıl ortalama %11 arttı. 2008-2013 arasında ise altı yılda ortalama her yıl %8 arttı. Maliyetler düşerken fiyatlar arttı ve bundan esnaf, üretici ciddi gelir artışı sağladı. Kurumların, kişilerin gelir artışı vergilerle devletin gelirini artırdı. Buradan da sabit ücretliler yararlandı. Gezi olayları hem vatandaşın 1980 Öncesi Travmasını tetiklerken hem de elindeki refahı kaybedeceği korkusunu yarattı. Özellikle esnafın tepkisinin esas nedeni buydu bence. Elinde pala ile dolaşan vahşi yaratıklar her kesimde olan kadardı. Ve Gezi taraftarlarına karşı, %70 karşı cephe oluştu. Bu durum iktidarın işine yaradı. Günümüzde bu iki etkene, “Eylem yaparsak, anında güvenlik güçlerinin sert tepkisi ile karşılaşırız!”  travması eklendi. Ama, en büyük güç eksildi. 2022 yılında GSYH, 700 milyar dolara düşüyor. Kişi başı milli gelirde 8 bin dolara. Üstelik sermaye ile emek arasındaki fark çok açıldı ve esnaf çok sıkıştı. İktidar son günlerde yine tuhaf tuhaf yasaklar ve söylemlerle gençleri kaşımaya başladı. En önemli güçleri olan ekonomik refahın günümüzde tersine çalıştığını kendilerine hatırlatayım da sonra pişman olmasınlar. Gezi olayları diyemiyorum. Efendice, demokratik bir tepki olarak başladı. Ama demokrasi şenliği de diyemiyorum. Ölen, yaralanan, hapis yatan gençler aklıma geliyor. Hele Ali İsmail Korkmaz! Kaza kurşunu ile değil, kargaşa veya panik sebebiyle değil. Bir katilin gözü dönmüşlüğü ile değil, bir sürü vahşi yaratığın dakikalarca dövmesi sonucu hayatını kaybetti. Ne vicdanıma ne aklıma bunu anlatamıyorum. Haftanın diğer olaylarına gelince; beklenmedik hiçbir şey olmadı. Hep yanılan iktidarın “TL, daha fazla değersizleşmez” inancının bir hafta daha çöktüğüne tanık olduk. “TL değersizleşti, Mayıs ayında ihracatımız patladı” dediler. Gerçekte ise ihracat %11, ithalat %44 arttı. Düşecek denen dış ticaret açığı %157 arttı. Nisan ayı cari açığı 6 milyar dolar oldu. 2021 yılı dört aylık cari açık 33 milyar dolar oldu. “Cari fazla vereceğiz, altı ay uyuyup uyanın” sözlerinin boş şeyler olduğuna bir kez daha şahit olduk. Motorin, benzin, tüp, ekmek, ulaşım, otogaz, şeker, doğalgaz, elektrik, et, süte yıllık ortalama %230 zam gelirken, TÜİK in TÜFE’yi % 73.5 olarak açıkladığına şahit olduk. TÜİK’e göre Türkiye’de zam görmeyen tek şey TÜFE. Enflasyon hesap etme verilerine ve bilgisine sahip değilim ama cebimi %73 den çok, çok daha fazla yaktığını hissediyorum. ENAG grubun enflasyon datası cebimdeki yangını daha iyi ifade ediyor. Mayıs ayında kredilerin 400 milyar TL büyüdü. Yılbaşından Mayıs ayına 1 trilyon TL’yi geçti. Enflasyonu tetiklemek için bu kadar ısrarcı olmalarına yine şaşmadık. 24 yılın enflasyon rekoru kırıldı. Yeter mi! Yetmez… Türkiye 2022 yılında %7.3 büyüdü.  Üretim ve yatırım ile değil, finans ve hizmet sektörü ile büyüdü. Talep ve borçlanma ile büyüdü. Emeğin ciddi aleyhine, sermayenin menfaatine büyüdü. 2022 yılına da yazık oldu. Mayıs ayının son haftasını yine yabancı portföy satışları ile geçtik. Şirketlere yapılan “Dövizini bırak, TL’ye geç!” telkininin işe yaramadığını gördük. BRENT PETRO: “Ekonomik duraklama ve  Rusya gerginliği ikilemi içinde hareket edeceğini, aşağıda 98 dolar, yukarıda 139 doların aşılamayacağını düşünüyorum” cümlemi sabitliyorum. Ürünün hangi etkeni dikkate alacağı halen belirsiz. Geçen hafta 119.50 doları geçmeyi denediyse de başaramadı. Bu hafta 119.50 ve 129 dolar yine direnç. Destek ise 106 dolarda. Buranın kırılıp altında bir hafta geçirmesi, ekonomik durgunluk beklentisinin ağır basacağının ilk sinyali olabilir. ALTIN/ONS: Haftalık olarak 1820 dolar destek. 1895, 1916 dolar direnç. Görüşümüz bu hafta da devam ediyor. 1895 dolar çok önemli. Buranın üstüne çıkıp bir hafta dayanabilirse yukarı hareket yeniden başlıyor diyebiliriz. Komik gelebilir ama 1755 ve 1685 dolar hedefte kalmaya devam ediyor. DOLAR ENDEKSİ: 101.30 puandan tepki geldiyse de genel kanı aksine,  ben gevşemenin   99-100 puan bandına kadar devam etme olasılığını yüksek görüyorum. ABD 10 YR TAHVİL: Yukarı dönüyor” gibi kapadı  haftayı. %3.02 direnç. %2.70 ve % 2.65 destek. %3.25 seviyesinin yukarı kırılmayıp güçlü bir direnç olarak üç ay boyunca dayanacağını tahmin ediyorum. FED in 50+50+50 baz puan artışı artık kesin gibi. Piyasada bunu satın aldı. DOLAR/TÜRK LİRASI: Hafta içi hareketinden haftayı 16.43 civarından kapatacağını tahmin edip paylaşmıştım. 16.42 liradan haftayı kapadı. Bu hafta da geçen haftanın tekrarı olabilir ama daha fazla durdurulamaz. Daha öncede yazdım, gördüğüm seviyeyi yazmak hatta düşünmek bile istemiyorum. 16,15 destek. 17.18 ve 18.37 dirençler. Bunlarda sıkıntı yok, teknik dirençler. Benim korktuğum buralar değil. Özellikle 18.37 tarihi zirve. Burası çok ama çok önemli. Hemen kırılmaması gerek. Kırıp üstünde kapatırsa işte benim söylemek istemediğim rakamlar bir ay içinde görülebilir. Canını gönülden yanılmayı diliyorum. AVRO/DOLAR: 1.0790 seviyesini gördüyse de, döviz endeksi ve ABD 10 yıllıklarının yukarı dönmesi ile tutunamadı. Yine de 1.0635 seviyelerinin destek olarak çalışıp oradan yukarı tepki vermesi 1.0960 hedefini canlı tuttu. Bence yukarı devam olasılığı daha fazla. BİTCOİN: 29000 dolar desteğinin ısrarla dayanması yukarı dönme olasılığını artırıyor şaşırtıcı bir biçimde. 33080 dolar direnç. 29000 doların altında kapanış yapıp bir hafta altında kalırsa 19000 dolar hedefte.