Genel ve özel hukuksuzluklar

Abone Ol

15 Temmuz kalkışmasının, o ne olduğunu bildiğimiz ama engelleyemediğimiz referandum aldatmacasının, atı alanın Üsküdar’ı geçtiği, demokratik yöntemlerle değil, algı operasyonlarıyla yapılan ve hakkı olmadığı halde 3. Kez aday olup seçilen Cumhurbaşkanının Vahdettin Köşkü’nde donanmayı sözde selamladığı Türkiye usulü cumhuriyetin sonuçları bunlar. İnanın Osmanlı padişahlarının deli olmayanları dışındakiler, bundan daha adil yönetiyordu ülkeyi.

Cumhuriyetin 100. yaşına girmesini Devlet kutlamadı ama Millet olarak pek güzel kutladık, hatta kutlamaya devam ediyoruz! Onların zorla katıldıkları resmi törenler yerine sokaklarda, meydanlarda marşlar söyledik, dağda bayırda yürüyüş yaptık. Kendi seçtiğimiz belediyelerimiz en güzel etkinlikleri hazırladı, toplandık, bir ve beraber olduğumuzu, cumhuriyete ve onun değerlerine inanan bir MİLLET olduğumuzu duyumsadık. “Devlet” ise umursamaz gibiydi. Bir metropolün ulaşımını millet ve devlet iki ayrı sistemle yapar mı? Bir yanda halkın seçtiği kenti yöneten belediye, bir yanda devlet kurumu: Marmaray ve U. Marmaray, 29 Ekim akşamı ulaşımı engelledi. Kolaylaştıracağına sokaklara dökülenleri, hepimizi perişan etti, özellikle de Maltepe’ye gelişi neredeyse engelledi. İBB’nin Maltepe’de düzenlediği etkinliğe keşke Şehir Hatları denizden ulaşım da sağlasaydı. Keşke meydanlara ekranlar koyulup giremeyip de dışarıda kalanların da izleyebilmesi sağlansaydı. Yaşlılar, bebekli aileler dışardan da olsa, o atmosferi yaşasaydı. Bu kadar kalabalık olacağımızı düşünememiş olamazlar değil mi? Yine de teşekkürler Ekrem İmamoğlu. Seçildikten sonraki ilk cumhuriyet kutlamasında Üsküdar’da sıkışmış kalmıştık da söz vermişti, bundan sonrakiler çok daha iyi olacak diye. Salgın, şu bu derken, kutlayamadıklarımızın yerine, ilk görev döneminin son kutlamasını, en görkemli biçimde yaptı. Keşke ulaşım ve paylaşım da daha iyi olsaydı.

Bayraklarla donattık

Sağ olsun İsmail Küçükkaya, sadece bir tek kişinin ve bir televizyon programının bile ne kadar etkili olabileceğini gösterdi, her yere bayraklar astık, her yeri kırmızı ve beyaza çevirdik ve 10 Kasım’a kadar duracak o bayraklar! Önce can, sonra canan, pek muhterem Cumhurbaşkanı bayramı kutlamaya hazırlandığımız güne bir kala Yenikapı’da Filistin Mitingi organize etti. O kadar önemliydi de niye daha önce yapmadı? Yeni mi yanıyor Gazze? Benim için millet değil, ümmet önemli diyor. Vatan değil, İslam coğrafyası diyor. Oraların hepsi İslam coğrafyası da kimsenin umuru değil. Gazze’deki Hamas? Önce insan elbette. Ama algı yönetmeyi onlar da yapıyor. 8 bini aşkın insan öldü orada, niye biz sadece çocukları görüyoruz? Çocuk cesetleri, ağlayan çocuklar yüreğimiz daha çok acısın diye mi?

Vahdettin Köşkü yakıştı mı?

Cumhuriyetin yüzüncü yılını kutlamaya millet sahip çıkınca devlet hiç hoşlanmadı bu işten. Devletin başı da hiç hoşlanmadı ve yapabileceği en yanlış algı operasyonunu yaptı. Türkiye’nin en büyük değerlerinden biridir ordusu. Donanma, 100 gemisiyle Marmara’dan giriş yaparak, muhteşem bir kortejle “Başkomutan”ı selamlamaya gitti. Nereye? Bu ülkenin anahtarlarını İngiliz işgal kuvvetleri komutanına teslim edip bir İngiliz gemisiyle İstanbul’dan kaçan son padişah Vahdettin’in köşkünün önüne! Dolmabahçe’dir selamlanması gereken yer. Atatürk’ün son günlerini geçirdiği saray, rıhtımı olan ve donanma gemilerinin selama durabileceği en uygun yer. Atatürk alerjisi o kadar büyük ki Cuma hutbesinde adı okunmadı. Böyle yaptıkça daha çok gözümüze sokuyorlar milleti önemsemediklerini. Zorla değil, koşulları zorlayarak gitti, milyonlarca kişi Anıtkabir’e! Atatürk ve onun temsil ettiği cumhuriyet değerlerine olan inancını göstermek ve kendi gibi düşünenlerle birlikte olmak için. Düşüncelerimize tercüman olan Antalya TED Koleji Edebiyat Öğretmeni Emine Karakaş, yaptığı Cumhuriyet Bayramı konuşması yüzünden gözaltına alınarak ifade vermeye götürüldü. Halkı kin ve düşmanlığa filan falan yapmakla suçlandı. Tepkiler üzerine serbest bırakıldı ama yargılanması muhtemel. Paylaşın, ben de buradayım, altına imzamı atıyorum deyin ki kaç milyon kişi olduğumuzu görsünler! Yüzde 49 burada, bu görüşleri paylaşıyoruz!

Ev sahiplerine zulüm değil mi?

Hep haksızlığa uğrayanın sesi oluyorum madem, kızdığınız ama gerçekte onların da haksızlığa uğradığı bir başka konuyu yazacağım bugün: Ev sahipleri-kiracı kavgasını! Ev sahiplerinin enflasyona yenilmemek için kiraları arttırması kiracıları zora düşürdü. Yasaları öyle bir hale getirdiler ki sadece kiracılar haklı. Tapuyu ver, kullansın mülkünü. Ev sahiplerinin hiç mi hakkı yok? Kendimden örnek vereceğim: Emeklilik günlerinde geçinmeme yardımcı olur diye (SGK emekli maaşım, asgari ücretin altında! İşverenlerim hep en alt limitten göstermişler, eksik olmasınlar!) yine bir kiracıyı kira ödemediği için 2 yıl uğraşarak tahliye edebildiğim ve aldığım birikmiş kirayı da avukata ve mahkeme masrafına verdiğim, ayrıca talan ettikleri evi tamir ettirmek için ciddi bir para harcadığım dairemi sattım; arabamı sattım, üzerine 7 yıl da kredi ödeyerek oluşturduğum birikimle Cihangir Çukurcuma tarafında bir arkadaşımla ortak 45 m2’ye 4 katlı, üçü bir artı bir, biri stüdyo ve ofis odası olmak üzere, günlük kiralık yapmak için bir binayı satın alıp dayayıp döşedik. Tabii ki işletmeyi beceremedik. Üç yıldır da kiracıda. Daireleri günlüğü 50- 60 euro’dan kiraya veriyor, kendi söyledi. Ne kadar gelir olduğu hesabını siz yapın. Bize de ne kadar kira ödüyor? Sadece 12 bin TL. On iki bin TL!

Çıkmak için 500 bin istiyor

İkiye böl, ortak başına 6 bin TL! Satmak istiyoruz, böyle kiracıyla kimse almaya yanaşmıyor. Cihangir’de bodrum katı daireler bile daha yüksek kira isterken iki tarafı da camlı, dayalı döşeli 4 daireden sadece 12 bin TL alıyoruz, onu da her ay bir masraf uydurup eksik ödüyor! Çıkmak için satışı onun yapması koşuluyla yüzde 5’ini istiyor! Ya da 500 bin TL! Mahkemeye verdiğimiz takdirde en az iki buçuk yıl sürer diye dalga geçiyor. Şimdi biz ne yapmalıyız sizce? Kiracıya saldırdı haberleri boşuna mı çıkıyor? Mülk sahipleri bu dönem boş tutuyor, kiralamıyor. Bu enflasyonla kiracı almak demek tapuyu vermek demek. Gayrimenkul zenginlerinden bahsetmiyorum, benim gibi emeklilik günlerinde katkı yapsın ya da çocuklarını evlendirirken işe yarasın diye oturduğu dışında bir gayrimenkulü olanlardan bahsediyorum. Var mı bir öneriniz?

Hukuk işlemiyor

Kiracıyı çıkaramıyoruz. Suçu olmayanı da hapisten çıkaramıyoruz! Can Atalay Hatay milletvekili seçildi, Anayasa Mahkemesi, ki son mercidir, serbest bırakılması gerektiğine karar verdi. Saraydan onay çıkmadı diye mahkeme kararı geciktirip sonunda tekrar Yargıtay’a yolladı! Yok böyle bir yöntem, zaten orayı geçmiştik. Bu nasıl bir hukuksuzluktur? Gülten Kışanak’ın mahkumiyet süresi bitti, hala çıkarmıyorlar, bu nasıl bir hukuksuzluktur! Osman Kavala, Çiğdem MaterTayfun Kahraman, Hakan Altınay ve daha onlarcası, yüzlercesi haksız yere hapiste. 15 Temmuz kalkışmasının günah keçileri, erler, öğrenciler, asteğmenler, hiçbir suçları olmadığı halde yalan yanlış yargılandılar, kimisi çıkarıldı, kimisi müebbet hapis cezasına çarptırıldı, tek kişilik hücrelerde saçları beyazladı. Aileleri dağıldı, ana babaları hasta oldu, öldü, yollarda trafik kazalarında hayatını kaybetti. Af diye beklediler, gaf bile gelmedi. Hukuk mu var?

15 Temmuz kalkışmasının, o ne olduğunu bildiğimiz ama engelleyemediğimiz referandum aldatmacasının, atı alanın Üsküdar’ı geçtiği, demokratik yöntemlerle değil, algı operasyonlarıyla yapılan ve hakkı olmadığı halde 3. Kez aday olup seçilen cumhurbaşkanının Vahdettin Köşkü’nde donanmayı sözde selamladığı Türkiye usulü cumhuriyetin sonuçları bunlar. İnanın Osmanlı padişahlarının deli olanları bile bundan daha adil yönetiyordu ülkeyi.