Kuşaklararası adaleti sağlamaya yönelik atılması gereken adımlar, hamasi söylemlerle, milliyetçi, mukaddesatçı sözlerle değil ancak demokratik, özgürlükçü değerleri referans alarak, bilimin ışığında yol haritası belirlemekle olabilir.
Loading...
Seçimler yaklaştıkça parti, politikacı ayrımı olmaksızın, sandıkta desteklerini almak için en fazla rağbet edilecek kesimlerin başında gençler geliyor. Bunun bir nedeni kayıtlı her on seçmenden birinin ilk kez oy kullanacak olması, diğer nedeni ise kararsız seçmen kitlesi içinde gençlerin başı çekmesi. Gençler parti ve aday tercihi konusunda kararsız.
Çünkü, ebeveynlerine seslenen partilerin, politikacıların söylemlerindeki oy kapma hedefli günü kurtarmaya yönelik hamasetin farkındalar. Bu hamaset, gençler tarafından satın alınmadığı gibi, gençlerin sisteme, kurumlarına olan güvenlerinin düşmesinin de başlıca nedenlerinden.
Farklı ülkelerde yaşıtlarına sağlanan imkanların, gelecek güvencesinin, teknolojinin sunduğu imkanların, farklı kültürleri seyahat ederek tanımanın, özgüvenli birey olmanın ne demek olduğunu sosyal medya aracılığıyla gören, gözlemleyen gençlerimizin sisteme ve kurumlarına güven kaybına bu anlamda şaşmamak gerekir.
İş hayatındaki gençlikten, üniversite sıralarındaki öğrenciye kadar hepsinin derdi ortak. Gelecek kaygısı ve güvencesizlik. Bu kaygı ve güvencesizliğin sonuçta sisteme ve kurumlara yansıması olağan. Nitekim, Türkiye Gençlik Araştırması 2021 bulgularına göre, politikacılara “hiç güvenmem” (% 56,1) ve “güvenmem” (% 20,6) diyenlerin toplam % 76,7’ye, partilere “hiç güvenmem” ve “güvenmem” diyenlerin de toplam %75,9’a ulaştığı
[1] bir ülkede gençliğin politika, politikacıyla bir güvensizlik ilişkisi olduğu apaçık ortada.
Politikaya ve onun kurumlarına olan güvensizlik, doğaldır ki gençliğin Türkiye’nin geleceği konusunda iyimser olmasını da zayıflatıyor. Aynı araştırmada en az her üç gençten biri (% 35,2)
[2] Türkiye’nin geleceğini çok iyi görmüyor, geleceğinden umutsuz. Çıkışı Türkiye’den ayrılıp batıya eğitim, iş bulma amacıyla gitmelerinde bulmalarına hiç şaşmamak gerekir.
Yakın çevremden tipik bir örnek vereyim: Türkiye’nin en saygın üniversitelerinden birinde uluslararası ilişkiler okuyup, yüksek lisans ve doktorasını saygın eğitim kurumlarında tamamlayan, ardından İskandinav ülkelerinde alanında doçentlik ünvanı alan bir öğrencimin, yaşadığım kentin bir taşra üniversitesine uluslararası saygın yayınevlerinden çıkan sayısız akademik kitap ve makalelerine rağmen, “Dr. Öğretim üyesi” olarak dahi üniversiteye kabul edilmeyişi düşündürücü değil, aynı zamanda kahredici. Bu genç meslektaşım şimdi ne yapıyor derseniz, İskandinav ülkelerinden birinden üstelik profesör olarak aldığı kabulle göreve başlamak üzere bavullarını hazırlıyor. Yerine kim ya kimlerin alındığını tahmin etmeniz zor değil. Değerlerin değerini bilmemenin sadece bir örneği bu. Ülkenin hâli eğitimden ekonomiye, sonuçlarıyla ortada. Hâl böyle olunca, aynı araştırma bulgularında her dört gençten birinin (25,8)
[3] şimdiki hayatından hiç memnun olmamasına, mutsuz olmalarına şaşmamak gerekir.
BATI DEMOKRASİLERİNDE GENÇLİĞİN KATILIM EĞİLİMLERİ
Dünya gençliğinin de şimdiki zamanlarda politikaya olan güvensizliğinin arttığı bir gerçek. Bizim gençlerimizden farklarının güvencesizlik ve gelecek endişesinin bizdeki kadar şiddetli olmaması, politikayı dönüştürme fırsatlarına ilişkin kapıların nispeten daha açık olması nedeniyle, mutsuzluk ve umutsuzluk hâlleri bizdeki kadar yaygın değil.
Yine de çeşitli demokrasilerde gençlik katılımında 6 rahatsız edici eğilimden söz edilmekte. Bunlar;
1.
Demokrasiye dair güven kaybı: Gençlerin demokrasiden duydukları memnuniyet yalnızca mutlak anlamda değil, aynı zamanda yaşlı nesillerin yaşamın aynı aşamalarında nasıl hissettiklerine göre de azaldığını gösteriyor. Gençlerin hoşnutsuzluğunun çoğu, ekonomik dışlanma algısından ve geleceklerini etkileyen karar verme sürecinin dışında bırakılmalarından kaynaklanıyor.
2-
Politik katılımın düşmesi: 181 ülkedeki ilerlemeyi ölçen Küresel Gençlik Gelişim Endeksi'ne göre, demokrasi ve sivil toplumu güçlendirmede kilit bir itici güç olan gençlerin siyasete katılımı kötüleşmeye devam ediyor.
3.
Kurumlara olan güvenin azalması: USAID'in çeşitli ülkelerdeki gençlerin sivil katılımına ilişkin araştırması, gençlerin devlet kurumlarına ve seçimlere olan güveninin çok düşük olduğu sonucunu göstermiştir.
Gençlerin gönlünü ve oyunu kazanmak, her türlü politik beklentiden uzak, gençleri dünyaya açacak, teknolojiyle gösteri amaçlı değil, onunla buluşturacak imkanları sağlamakla mümkündür.
- Karar Alma Süreçlerine Katılım Yokluğu: 180'den fazla ülke ve bölgeden 18 ila 35 yaşları arasındaki yaklaşık 25.000 kişiyle yapılan 2017 Global Shapers yıllık anketine göre, gençlerin yüzde 55,9’unun önemli kararlar alınmadan önce görüşlerinin ciddiye alınmadığını belirtmeleri dikkate değerdir. 5. COVID Pandemisinin Sorunları Daha da Kötü Hale Getirmesi:Küresel salgının bir sonucu olarak neredeyse tüm yaş grupları için ekonomik belirsizlik artmış, bugünün gençleri özellikle ağır darbe almıştır. OECD verileri günümüz gençliğinin önceki gençlere göre daha az harcanabilir gelire sahip olduğunu ve işsiz kalma ihtimalinin orta yaşlı akranlarına göre iki kattan fazla olduğunu ortaya koymaktadır. Ekonomik belirsizlikler, sosyal refahın yanı sıra kariyer beklentilerine de zarar veriyor ve gençlerin katılımını hızlandırma ihtiyacına işaret ediyor.
İklim değişikliğinin gelecek nesiller üzerindeki etkileri, bugün eski nesiller tarafından alınan kararların sonuçlarını miras alacak olan gençler üzerinde çok daha zayıflatıcı niteliktedir.
- İklim Değişikliği Gibi Önemli Konularda Sessiz Kalma: İklimdeğişikliğinin gelecek nesiller üzerindeki etkileri, bugün eski nesiller tarafından alınan kararların sonuçlarını miras alacak olan gençler üzerinde çok daha zayıflatıcı niteliktedir. Gençlerin daha sıcak, belirsiz bir iklimi miras alma olasılığı daha yüksektir.[4]
KUŞAKLARARASI ADALET
Gençliğin çok boyutlu küresel sorun hallerini ülkemiz gençliğinin daha şiddetli hissettikleri bir gerçek. Bu durum bir yönüyle gerontokrasinin egemenliğiyle ilgili olmakla birlikte, asıl önemlisi gençlerin tıpkı kadınlar gibi çoğu parti ve politikacı tarafından özne olarak kabul edilmemesiyle ilgili. Onlar adına, onlara rağmen yönetimin, kaynakların kıt, fırsatların partili taraftarlara dağıtıldığı bir ülkede gençlerin derin endişelere sahip olması rastlantı değil.
Gençlerin değersizleştirilmesi, heba edilmeleri kuşaklararası adaletsizliği de üretiyor. Oysa ki kuşaklararası adil politikalar, her yaştan insanın ihtiyaçlarını, gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama kabiliyetini azaltmayacak veya baltalamayacak şekilde karşılamalarına olanak verir. Kuşaklararası adalet, alınan politik kararların şimdi ve geleceğin farklı nesiller için "adil" olarak kabul edilip edilemeyeceğiyle ilgilidir. Verili koşullar altında bugünün gençleri için dahi adil karar alamayanların kuşaklararası adaleti anlamaları zor. Fakat, bugünden atılması zaruri adımlar mevcut.
GENÇLERLE DEĞERLİ BİR SÖZLEŞME İMZALAMAK
Kuşaklararası adaleti sağlamaya yönelik atılması gereken adımlar, hamasi söylemlerle, yerlilik ve millilik tarifiyle milliyetçi, mukaddesatçı sözlerle, gençlere yönelik boş gurur okşamalarıyla değil, ancak demokratik, özgürlükçü değerleri referans alarak, bilimin ışığında yol haritası belirlemekle olabilir.
Gençlik artık politikacıların 20 sene önce oy kapmak için özlem duydukları nesil değil. Gençlerin gönlünü ve oyunu kazanmak, her türlü politik beklentiden uzak, gençleri dünyaya açacak, teknolojiyle gösteri amaçlı değil, onunla buluşturacak imkanları sağlamakla mümkündür. Gençleri bu hedefe kilitleyen parti ve ittifaklar 2023 seçimlerine bir adım önce başlayacaktır. Bunun ilk adımı gençlerle gelecekleri ve gelecek kuşaklar için inandırıcı değerli bir sözleşme imzalamaktan geçiyor. Vizyon belgesi gibi gösterişli ismi olmasına da gerek yok.
[1] Türkiye Gençlik Araştırması 2021, Konrad Adenauer Vakfı Yayını, Ankara, 2021, s.82,83.
[2] A.g.e., s.109.
[3] A.g.e., s.77.
[4] https://www.newsecuritybeat.org/2021/11/generation-2030-strategic-imperative-youth-civic-political-engagement/