Geleceğin İstanbul'u: Tarihi Miras mı, Rant Ekonomisi mi?
İstanbul kaderine terk edilmeyecek kadar değerli bir şehir. Milyonlara ev sahipliği yapan kadim şehrimizi köylü kurnazı müteahhitlere, işgüzar rantçılara bırakacak insanlar değiliz. Biz, İstanbul'un sadece birkaç kişinin çıkarları için değil, tüm halkın ortak değeri olarak görmeliyiz çünkü bu şehir hepimizin!
Malumunuz, yakında seçimler var ve herkesin en çok merak ettiği şehir benim de doğup büyüdüğüm İstanbul. Genel seçimlerde çok yıprandık, yorulduk ve umudumuzu kaybettiğimizi düşündük. Nihayetinde değişime gitmeye karar verdik ki çok da iyi yaptık! Geneli geride bıraktık madem şimdi gelelim yerel seçimlere…
Diğer partiler de önemli elbette, ama gerçekten yarışacak olan iki parti adayı var: CHP ve AKP. Adaylardan biri mazbatası 17 günlük sancılı bir süreçle zar zor verilen ve bana kalırsa belediyeciliği hakkıyla yapan Ekrem İmamoğlu. Gerek öğrencilerin barınma ve burs sorunu olsun, gerekse anne ve çocuklara sağladığı kolaylıklar olsun, süreci çok iyi yönetti diyebilirim. Tarihe ve kültürel miraslara, etkinliklere verdiği değerle de kalbimizin tahtına yerleşti, sevgili Ekrem Başkan.
AK Parti’nin adayı ise imar affından ve bakanlık yaptığı süreçte askeri alanları hatta lojmanları rantçı tanıdıklarına peşkeş çekmesinden tanıdığımız, Salda Gölü'nü Salda Çölü'ne çevirmesinden hatırladığımız Murat Kurum. İstanbul semt ziyaretlerinde protesto edildiği anları gizleyip sevgiyle karşılandığını söyleyen, klasik bir AK Partili dürüstlüğüne ve ahlakına sahip olan kişidir.
Felaket olarak bilinen Kanal İstanbul'un ÇED raporu ise Ocak 2020'de kendisinin döneminde onaylandı. Yani depremde insanlar mı ölecek? Şehir mi mahvolacak? Bunlar belli ki sayın Kurum’un önemsediği şeyler değil. Partisinin duruşuna çok iyi örnek olan gerçek bir AK Partilidir kendisi. Rant, yolsuzluk ve para için efor sarf eden bir topluluğun bireyi. Çoluğunun çocuğunun canını iki paket makarnaya satmak isteyen varsa hiç durmasın ve oyunu beyefendiye versin. Depremde ölenlerin ahı rant sevdalılarının ve onlara çanak tutup oy verenlerin yakasında olacak. Her inançlı ah almanın yükünü bilir…
İstanbul kaderine terk edilmeyecek kadar değerli bir şehir. Milyonlara ev sahipliği yapan kadim şehrimizi köylü kurnazı müteahhitlere, işgüzar rantçılara bırakacak insanlar değiliz. Biz, İstanbul'un sadece birkaç kişinin çıkarları için değil, tüm halkın ortak değeri olarak görmeliyiz çünkü bu şehir hepimizin! Yediğimiz ekmek beton, içtiğimiz su kan olmasın… Taraflı bir yorum yazısı olarak gelecek size biliyorum ama benim tarafım İstanbul’dur. Yaşadığım şehrin iyiliğini, toplum sağlığını ve şehrin dokusunu korumak benim görevim. Sizlerin de öyle. Beyoğlu’nun En Güzel Abisi kitabında da geçtiği gibi, ‘’İstanbul’un tarihiymiş, kültürüymüş, güzelliğiymiş bunların umrunda değil. Durmadan turistik oteller yapıyorlar, çirkin köprüler, iğrenç gökdelenler… Tek dertleri daha çok rant, daha çok vurgun, daha çok avanta…’’ O zaman tekrarlayalım mı? Her şey çok güzel olacak…