Geç gelen adalet, adalet midir?
Bu yaşananlara değdi mi? Haksız yere bir insanı, üstelik ülkemizde eşi benzerine az rastlanır kültüre sahip bir insanı içeride tutup sağlığından etmeye değdi mi? Nedir bu nefret? Neden bu kötülük?
Öncelikle buruk ama güzel bir haberle başlayayım. Aysel Tuğluk tahliye edildi!
Peki kötü habere gelecek olursak iki yıldır neden haksız bir biçimde içerideydi?
DTP (Demokratik Toplum Partisi) kapatıldıktan sonra vekilliği de haliyle sona ermişti. Daha sonra Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hukuk ve İnsan Haklarından Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısıyken, bunu fırsat bilen iktidar da tabii açık aramaya başlamıştı ve Tuğluk 2006'da Batman'da yaptığı bir konuşmada "PKK kimine göre kahramandır" dediği için PKK propagandası yaptığı gerekçesiyle, 1 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Soruyorum ‘’kimine göre kahraman’’ denmesi neden suç olsun? PKK, destekleyenleri nezdinde kahraman değil midir? Üstelik Türkiye siyasi partiler tarihine ilk kadın kurucu eş genel başkan olarak geçmiş birini örgüt yöneticiliği ile suçlamak tam bir akıl tutulması. Hukukçu değilim fakat ben bunun suç olsun diye uydurulmuş bir suç olduğunu düşünüyorum.
Her şey 26 Aralık 2016’dan sonra başladı.
Gelelim Aysel Tuğluk hapse girdikten sonra neler olup bittiğine.
Aysel’in en sevdiği, en değerlisi elbette onun annesiydi. O kara günden sonra bizimde en değerlimiz oldu Hatun anne. 14 Eylül 2017 yılında maalesef onu kaybettik. Tuğluk özel izinle katıldı cenazesine. Yüreğinde acı yüzünde keder vardı o gün.
Ve tam o gün Hatun annenin cenazesi gömülürken güvenlik güçlerinin zapt etmek istemediği kalabalık ve insanlığını kaybetmiş bir grup saldırmaya başlamıştı. Hakaretler, atılan taşlar bir yana o kişiler bir de “Buraya Ermeni, buraya terörist gömdürmeyiz” diye bağırıp çağırıyorlardı.
Yahu sizin cenazelerinizden yüz yıl önce zaten Ermeniler gömüldü buraya siz neyin kavgasını veriyorsunuz? Savunduğumuz Gezi Parkı bile Ermeni mezarlığıyken siz kimin yurdunda kimin gömülmesine karışma hadsizliğini kendinizde buluyorsunuz? Öyle ya da böyle Hatun anneyi mezarında rahat bırakmadılar. ‘Onu burada yatırtmayız, çıkartır, parçalar ve çöpe atarız’ tehditleriyle ve tekbirlerle, taş ve tuğlalarla Hatun anne mezarından çıkartıldı ve doğduğu topraklara yani Dersim’e defin edildi.
Çok geçmeden tabii bu korkunç olayın da etkisiyle demansa yakalanmıştı Aysel Tuğluk. Belki de vücudun bir savunma mekanizmasıydı çok acı çekmişken hafızanı bir bir yitirmek. Fakat bu kadar acı bir olayı unutmak ne mümkün. Ziyaretçilerin aktardığına göre o havalı ve şık kadın artık neşeyle konuşmuyor sadece dinliyor ve ara sıra tekrarlıyordu. “Anneme neler yaptılar, dayanamıyorum”
Aysel Tuğluk’un hastalığı Kocaeli Tıp Fakültesi tarafından 2020 yılında teşhis edilmişti ve raporda özetle hastalığın ilerleme hızından dolayı Aysel Tuğluk’un hayatını tek başına idame ettirmesinin imkânsız olduğu vurgulanmıştı. Adlı tıptan ise şaşırtıcı olmayacak bir şekilde ‘hastalığının cezaevinde kalmasına engel olmadığı’ kararı çıkmıştı.
Peki iki seneyi aşkın sürede neler oldu da ‘’yüce devletimizin’’ kararı değişti?
Kendini savunamayacak düzlemde bilişsel bellek sorunu olan birisi tutuklu kalabilir miydi?
Kobani yargılamasını yapan Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nin talebiyle Tuğluk’un ATK’da gözlemde tutulması talep edilmişti. İstanbul Adli Tıp Kurumu 1-4 Şubat tarihlerinde, yani kısacık üç günde raporunu tamamlayarak mahkemeye gönderdi. Raporun üç hafta süre varken hızlıca hazırlanmış olması da elbette haklı olarak eleştirildi.
Avukatı Serdar Çelebi ‘nin sözleri ise şunlardı; Cezaevinde kaldığı her gün kendisi için telafisi imkânsız bir sürecin başlangıcı olur. Bir rahatsızlık tespit edilmiş ve bu rahatsızlığın cezaevi şartları altında tedavi edilemeyeceği, cezaevinde tek başına kalamayacağına dair bilimsel bir rapor var. O rapora rağmen maalesef hâlâ cezaevinde. Dolayısıyla kaldığı her an onun için telafisi imkânsız bir durumu meydana getiriyor.”
Defalarca serbest bırakılması için çağrılar ve açıklamalar yapıldı. Her kadın hakları eyleminde söyledik. ‘Aysel Tuğluk tahliye edilsin.’ Aldığımız cevap her zaman joplar ve gözaltılar oldu.
Aysel Tuğluk’un hastalığı serbest bırakılmadığı her gün ilerleyerek devam etti.
Sonra Adalet Bakanlığı ve ATK (Adli Tıp Kurumu) HDP tarafından şikâyet edildi ve bir süre sonra ATK, Aysel Tuğluk hakkında "cezaevinde kalamaz" raporu verdi.
Rapor cezaevi idaresine ulaştı.
İnfaz Hakimliği'nin "cezaevinde kalamaz" yazısı yazmasıyla Tuğluk tahliye edildi.
Peki bu yaşananlara değdi mi? Haksız yere bir insanı, üstelik ülkemizde eşi benzerine az rastlanır kültüre sahip bir insanı içeride tutup sağlığından etmeye değdi mi? Nedir bu nefret? Neden bu kötülük?
Haksızlığı yapanlara kendi inançlarının elçisinden bir alıntı bırakmak istiyorum ve bir şey eklemek istiyorum. Haksızlığa susan dilsiz şeytansa haksızlığı yapanı varın siz düşünün.
"Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır."
Hz. Muhammed