Gaz değil demokrasi müjdesine ihtiyaç var

Abone Ol
Demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin, adaletin olmadığı, siyasal alanın siyasi iktidar eliyle her gün biraz daha daraltıldığı koşullarda, doğal kaynaklardan elde edilecek gelir var olan sitemi konsolide etmekten başka bir işe yaramaz. Dahası bu kaynak, ülkeyi yöneten dar grubun biraz daha zengin olması anlamına gelir.

Loading...

En son 2020 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan doğalgaz müjdesi vermişti. Önceki akşam buna bir müjde daha eklendi. Böylece; Karadeniz’deki rezervimiz olan toplamı 652 milyar m3’e son olarak Çaycuma'da yeni bir 58 milyar m3'lük rezerv keşfedilmiş. Bu rezerv ile toplam rezerv 711 milyar m3 olmuş. Bunun maddi karşılığı ise 1 trilyon dolarmış. Açıkçası doğalgaz müjdesinden sonra yetkili, yetkisiz insanların yaptıkları açıklamalara, verdikleri beyanatlara ve paylaştıkları okuyup, videoları izleyince insan şaşırmadan edemiyor. Çünkü 2020 müjdesinden sonra Türkiye’nin cari fazla vereceğinden üst lige çıktığına, 2023’de artık doğalgaza para ödemeyeceğimiz müjdesi verilmesine kadar geniş bir yelpazede müjdeli açıklamalar okuduk, videolar izledik. Hiçbiri olmadığı gibi doğalgaz fiyatı sürekli arttı. Peki doğalgaz fiyatı arttı, peki Türkiye’nin üst lige çıktı mı? Ne yazık ki! HAYALLER GÜZEL DE Önceki akşamdan itibaren konunun uzmanları ve ekonomistlerin yaptıkları açıklamalara bakıldığında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “müjde” olarak açıkladığı doğalgaz kaynağının, açıklandığı kadar müjde içermediğini anlıyoruz. Nitekim 2004’den bu yana benzer yönde müjdeler olduğunu ve aradan geçen 18 yılda bunların hiçbirinin realize olmadığı yani bunların hiçbirinin gerçekleşmediğini düşünürsek, son müjdenin de realize olmasının kolay görünmüyor. Nitelim uzmanların açıklamaları bize; teknik olarak doğalgazın tam verimlilikte çıkarılmayacak olması, hedeflendiği gibi 2023’te çıkarılmasının teknik ve maddi zorluğu, bulunan rezervin maddi değerinin söylendiği kadar olmaması, ancak 6-8 yıllık ihtiyacımızı karşılayacak olması, kısa vadede cari fazla vermeyeceğimizi söylüyor. Diğer yandan şunu ifadelim; elbette Türkiye’nin doğal kaynağa sahip olması sevindiricidir. Ancak son yıllarda ekonomik olarak sahip olunan pek çok kaynağın verimsiz biçimde tüketildiği gerçeğini göz önüne alırsak, doğal kaynağın var olmasının tek başına Türkiye’yi bir üst lige çıkarmaya yetmeyeceği de açıktır. Bu açıdan Türkiye’nin dünya sisteminde üst lige çıkmasında sorun, doğal kaynak, doğal gaz sorunu değil, yönetim anlayışı ve onun dayandığı zihniyet olduğu açıktır. GERÇEKLER ACI Hayalleri bir kenara bırakıp gerçeklere gelelim. Bugün, Arabistan’dan Azerbaycan’a, Rusya’dan Venezüella’ya, Kanada’dan ABD’ye geniş yelpazede ülke, doğal kaynak açısından zengin. Bir başka gerçek de şu ki; doğal kaynağı, doğal gazı ve petrolü olan her ülke demokrasi, özgürlükler ve ekonomik refah konusunda gelişmiş yani üst sınıfta değil. Arabistan, Azerbaycan gibi ülkelerde demokrasi olmadığı için toplumsal refah tüm ülkede değil iktidara yakın kesimlerin yani dar bir elit grubun elinde. Bunun yanında ABD ve Kanada gibi ülkelerde ise doğal kaynak demokrasinin varlığı toplumsal refah, özgürlüğün toplumun geniş kesimine yayılmasında araçlardan sadece bir tanesi. Yani otoriter ülkelerde doğal kaynaklardan elde edilen gelir dar bir grubu zengin yaparken, demokratik ülkelerde bu zenginlik daha geniş toplumsal kesimlere yayılmaktadır. Dahası demokratik ülkelerde, var olana özgürlükler teknoloji başta olmak üzere katma değeri yüksek ürünlerin ortaya çıkmasının da yolunu açmaktadır.
Demokrasinin değil otoriterliğin; ortak aklın değil, tek aklın; çoğulculuğun değil, çoğunlukçuluğun hâkim olduğu ülkelerin doğal kaynağa sahip olsalar da içinde oldukları durum ortada.
Bununla birlikte sınırlı doğal kaynağa sahip ya da olmayan ama demokrasisi güçlü olduğu için doğal kaynağa sahip ülkelerden daha zengin ülkeler de var. Mesela Japonya, mesela Almanya, mesela Hollanda. Görüldüğü gibi sorun doğal kaynaktan, doğal gazdan, petrolden çok ülkenin yönetim anlayışı ve onun dayandığı zihniyette. ŞANSLI DEĞİLİZ Şunu açıkça ifade edelim; Türkiye var olan yönetim anlayışı ve bu anlatışın dayandığı otoriter zihniyet nedeniyle sorunludur. Ülkedeki yönetim anlayışı toplumsal meşruiyetini büyük ölçüde lümpen bir dinbazlık ve milliyetçilikten alan otoriterliğe dayanmaktadır. Var olan yönetim sistemi bu tablonun temel nedenidir. Lümpen dinbazlık ve lümpen milliyetçilik, sembolik olarak birer “değer”den çok yönetimi kolaylaştırmak, toplumsal tabanı gerçekler değil algılar üzerinden kullanılan meşruiyet aracından başka bir şey değildir. Yukarıda örneklerini verdik, demokrasinin değil otoriterliğin; ortak aklın değil, tek aklın; çoğulculuğun değil, çoğunlukçuluğun hâkim olduğu ülkelerin doğal kaynağa sahip olsalar da içinde oldukları durum ortada. O yüzden Türkiye için “müjde” ihtiyacı doğal kaynak, doğal gaz kadar, demokrasi, özgürlükler ve siyasal alanın genişlemesi yönündeki adımlardadır. Demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin, adaletin olmadığı, siyasal alanın siyasi iktidar eliyle her gün biraz daha daraltıldığı koşullarda doğal kaynaklardan elde edilecek gelir var olan sitemi konsolide etmekten başka bir işe yaramaz. Dahası bu kaynak, ülkeyi yöneten dar grubun biraz daha zengin olması anlamına gelir. Özetle ülke olarak doğal gaza sahip olmak elbette önemli ama bu ülkeyi tek başına üst lige çıkmasına yetmez. Türkiye’yi üst lige çıkaracak olan demokrasidir, özgürlüklerdir. Yani demokratlıktır. Ve bunlar olmadığı sürece biz de bunun olması için mücadeleye devam edeceğiz.