Finansal istikrar altında iktisat temelli muhalefet

Abone Ol
Bu yazıdaki amacım işlerin yolunda gittiği halde, muhalefetin nasıl bir politika geliştirmesi üzerine. Zaten bu sistemde bir felaket yaşarsak, seçimleri kazanmaktan öte dertlerimiz olacak. Türkiye finansal piyasaları, son 20 yıldaki en çalkantılı günlerini yaşadı, mevcut halde bu durum hafif hafif diniyor ve ne derece sakinleşeceği hala şüpheli. Durumu yatıştırabilmek için yeni bir mevduat tipi piyasaya sürüldü. Bunun kullanımına ve makroekonomik sonuçlarına ilişkin ayrıntılara bu yazımda yer verdim. Yeter düzeyde katılım sağlanabilirse ve bu süreçte risk primini tetikleyecek bir hamlede bulunulmazsa; cari fazla verildiği ve sermaye çıkışının azaldığı bir dönemde, bu yöntemle finansal istikrar sağlanabilir. Hatta en iyimser senaryoda Merkez Bankası ve Hazine’ye ek bir yük bile kalmayabilir. Buna karşılık eş anlı sermaye çıkışını tetikleyecek ve cari fazlayı kesecek bir şok yaşanırsa, İstanbul depremi gibi, o zaman TCMB rezervlerini nasıl yitirdiysek birkaç günde tüm bütçe gelirlerini de kaybedebiliriz. Bu yazıdaki amacım işlerin yolunda gittiği halde, muhalefetin nasıl bir politika geliştirmesi üzerine. Zaten bu sistemde bir felaket yaşarsak, seçimleri kazanmaktan öte dertlerimiz olacak. Kasım 2020 ve Aralık 2021’de muhalefetin ekonomi üzerine stratejisi, AKP’nin uyguladığı faiz ve likidite politikalarının döviz kuru krizi çıkarması ve hatta ödemeler dengesi krizi düzeyine ulaşması riski üzerineydi. İlkinde Berat Albayrak feda edilince ve ikincisinde bu yeni mevduat mekanizması devreye girince; muhalefet argümanını kaybederek sessiz kalmak zorunda kaldı. Eğer mevcut deneme başarılı olursa, 2022’de finansal istikrarsızlık olmayacak. Tabii, Eylül ayında 8,28 olan dolar kurunun Aralık ayında 18,28’e sıçratıldıktan sonra 12,28’e düşürülmesine bir başarı denemez. Ancak nihayetinde finansal istikrar sağlanıyorsa ve muhalefet bunun noksanlığı üzerine oyun planını kurmuşsa, bu durum iktidara artı puan kazandırır. Yaşanan çalkantının yarattığı stres ve servet adaletsizliğine rağmen; kamuoyundaki genel algı da bu yönde; yani son günlerdeki gelişmelerle iktidarın güç topladığı söyleniyor. Böyle bir ortamda, mevcut durumun, yeni bir şok yaşanması halinde, TCMB’nın hızlı para basması ve Hazine’nin büyük yükümlülük altında kalacağıyla sonuçlanacağını vurgulamak önemli. Hatta oluşan enflasyonla en çok dar gelirlinin zarar göreceğini, aktarılan Hazine desteğiyle en zenginlerin faydalanacağını belirtmek yerinde, fakat bunlar geleceğe ilişkin riskler, bugünkü hayatımızı doğrudan etkilemediği için toplumdaki karşılığı yeterli değil. Bu nedenle yeniden işsizlik ve hayat pahalılığına vurgu yapmak gerekiyor. Emek piyasasının dışında kalan kadınlar, iş bulamayan gençler, sosyal yardıma muhtaç kalan ve bunu bulamayan yoksullar, satın alma gücünü enflasyonun altında zamlara kaybeden orta gelirliler, ekonomide faal sayılmadıkları için hep geride bırakılan emekliler için daha ikna edici biçimde konuşmak gerek. Bunun için onların dertlerini gerçekten yaşayanlar parti kadrolarında yer almalı. Aksi takdirde bu çabaların toplumdaki karşılığı, oy almak için kısa süreliğine onlarla empati kuran ve seçim sonrasında onları unutacak lüks otomobile binen takım elbiseli siyasetçiler oluyor. Daha önce yeterince yapılmayan bir diğer hamleyse, Millet İttifakı ve onun etrafında toplanmış olan diğer dostların ekonomi konusunda ortak görüntü vermemesi. Son dönemde istişare amaçlı belli toplantılar yapıldı, fakat bunlar yeterli değil. Tüm partiler bir araya geldiğinde gerçekten çok güçlü bir ekonomi kadrosu oluşturabilir. Elbette partiler arası ekonomi politikalarında önemli ayrımlar mevcut; örneğin devletin ekonomide yer alacağı rol, hangi desteklerin sosyal devlet hangilerininse popülizm sayılacağı gibi. Fakat AKP’nin sivri zekâ ve eksik hukuktan faydalanarak denediği 128 milyar dolar mevzusunda, sosyal medyadaki muhalefet ittifakı nasıl işe yaradıysa, yeni denenmek istenen finansal araçlara ve artan yoksulluğa da güçlü birliktelik önemli bir mesaj verebilir. Özetle, muhalefetin ekonomi kurmayları daha sık istişare yapmalı, iktidar kanadının ekonomi hamlelerine daha hazırlıklı olmalı, asgari müştereklerde anlaşmalı ve bunu kamuoyuna hep beraber paylaşmalı. Bu çözümlerin bir kısmı kısa vadede insanların hayatına dokunacak refah adımları olmalı, bir kısmıysa devlet ciddiyeti ve vizyon büyüklüğünü gösterecek kalkınma hamleleri olmalı. Unutmayalım ki ekonomik buhranlarla iktidar değişmez, bu buhranların olduğu zamanlarda iktidar değişir. Mevcut ekonomik durum bunun için yeterli ortamı sağlıyor, fakat muhalefet kararlılık ve birliktelikle gidip iktidarı almaya çalışmadıkça işe yaramıyor. Bu yazıyla PolitikYol’daki yazı serüvenimi tamamlıyorum. Düşüncelerimin başka çevrelere ulaşmasına vesile olan Ali Haydar Fırat ve Murat Aksoy’a ve bir de tüm PolitikYol emekçilerine teşekkürlerimi sunarım.